Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Adalet (İslam'da) Nedir?

        Kelime anlamı; eşit olmak, eşit kılmak, denklik, denge, doğru davranmak, hakka göre hüküm vermek olan adalet, bir şeyi yerli yerince yapmak veya herkese ve her şeye hak ettiği şekilde davranmak demektir. Adaletin zıddı, haksızlık yapmak ve doğru yoldan sapmak gibi anlamlara gelen zulüm kavramıdır. Adil ve adalet sahibi denildiğinde hak ve hakikatten ayrılmayan, zulmetmeyen, doğru sözlü ve hakkaniyetle hükmeden kimse kastedilir.

        Adalet, inançta, sözde, fiil ve davranışlarda itidal manasında olup bir işte ifrat ile tefrit arasında orta yolu tutmak ve aşırılıklardan kaçınmaktır. Kur'an-ı Kerim'de İslam toplumunun bir niteliği olarak geçen "vasat ümmet" (bkz. Bakara 2/143) tabiriyle "adalet" manası kastedilmiş, İslam toplumunun her hususta aşırılıklardan uzak, dengeli ve uyumlu bir hayat tarzını içeren sırat-ı müstakim üzere olması istenmiştir.

        Adalet İslam dininin gerek fert gerekse toplum düzeyinde üzerinde durduğu en temel hususlardan biridir. Kur'an-ı Kerim'de adalet Allah katında insanlara en üst düzeyde değer kazandıran kulluk bilincinin (takva) bir yansıması olarak zikredilmektedir: "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Takvaya en uygun olan budur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Maide 5/8) Yine, "Hükmettiğin zaman aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah adil olanları sever" (Maide 5/42) ve "Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğinizde de adaletle hükmetmenizi emreder" (Nisa 4/58) şeklindeki ayetlerde de adalet kesin bir şekilde emredilmektedir. Hangi ortamda ve hangi sebeple olursa olsun adaletten ayrılmamak esastır: "Ey iman edenler! Kendi aleyhinize veya ana babanız ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa adaleti titizlikle ayakta tutan ve Allah için şahitlik yapan kimseler olun. Hakkında şahitlik yaptığınız kimseler zengin de olsa, fakir de olsa adaletten ayrılmayın. Çünkü Allah onlara sizden daha yakındır. Sakın hislerinize uyarak adaleti terk etmeyin. Eğer sözü eğip bükerek gerçeği çarpıtır veya şahitlikten vazgeçerseniz, şüphesiz ki Allah yaptığınız her şeyi çok iyi bilmektedir." (Nisa 4/135) Bu ve benzeri ayetler sadece mahkemelerde değil, bütün ferdi ve toplumsal ilişkilerdeki karar, yargı ve değerlendirmelerde adaletin ve hakkaniyetin temel ilke olması gerektiğini göstermektedir.

        Adalet dağıtan hakim ve yöneticilerin adil olmalarının önemine ve ahiretteki mükafatının büyüklüğüne dair hadisler İslam toplumlarında adalet bilincinin her daim canlı kalmasına ve gelişmesine katkı sağlamıştır. Bu husustaki hadislerden birkaçı şöyledir: "Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah'ın lütfuna ve himayesine mazhar olacakların öncüleridir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 22, 55) "Kıyamet gününde insanların Allah'a en sevgili ve en yakın olanı adil devlet başkanıdır." (Tirmizi, "Ahkam", 4) "Adaletle hüküm verenler, ailesi ve yönetimi altındakilere karşı adaleti gözetenler kıyamet gününde nurdan minberler üzerindedirler." (Müslim, "İmare", 18)

        Özellikle toplumda dirlik ve düzenin sağlanması bakımından hukuki adalet çok önemlidir. Hukukta adalet, hakları ve ödevleri gerektiği gibi paylaştırmak; her şeyi yerli yerine koymak ve hak edenin hakkını vermektir. Bu bağlamda liyakat ile adalet arasında yakın bir bağ söz konusudur. Kur'an'da görevlerin ehil olana verilmesinin adaletten önce emredilmesi (Nisa, 4/58) adaletin gerçekleşmesinde liyakatin ön şart olduğunu gösterir. İslam'a göre hak ve adalet ilkesi mutlak olup herkese bu ilke çerçevesinde muamele edilmelidir. Kur'an'a göre adaletin ölçüsü nesnel bir kıstas olan hakkı esas almaktır (A'raf 7/159,181); adalet ve hakkaniyet ancak hakka tabi olmakla gerçekleşir. Yargıda adalet hak ile hüküm vermeyi; yargılamanın adil olmasını ve taraflara eşit davranılmasını ifade eder. Suçun kanuniliği, suç ve cezanın şahsiliği; masumiyet karinesi ve yargılamada taraflara eşit davranılması gibi evrensel hukuk ilkeleri İslam adalet anlayışından doğmuştur.

        Adalet iki çeşittir:

        1. Tevzini (Denkleştirici) Adalet: Kişilerin eşit sayılmaları sonucunu doğuran adalettir. Kur'an'da adaletle eş anlamlı olarak kullanılan "kıst" kelimesi bu manayı içerir. (Nisa 4/135) "Kıst" terimi adalete göre daha somut olup uygulamada hakkaniyeti ve çifte standardın, kayırmacılığın karşıtı olarak belli bir ölçüyü esas almayı ifade eder. Kıst kanunların eşit şekilde uygulanmasını gerektirir ki kanun önünde eşitlik ilkesi buradan doğar. Hırsızlık yapan Kureyşli bir kadına ceza verilmemesi için aracılık edenlere Hz. Peygamber "Kızım Fatıma dahi bu hırsızlığı yapmış olsaydı onu da cezalandırırdım" (Buhari, "Hudûd", 11) buyururken bu ilkeye vurguda bulunur.

        2. Tevzii (Dağıtıcı) Adalet: Herkese hak ettiğini vermek, dağıtım sırasında kişilerin katkı ve yeteneklerini dikkate almaktır. Bu bağlamda adalet, verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi ve oranı ifade eder. Hak-sorumluluk, nimet-külfet dengesine dair ilke (bkz. Mecelle, md. 88) bu nevi adalet düşüncesinin sonucudur. Bu denge bazı hallerde eşitlikle gerçekleşir; ancak burada eşitlik değil denge esastır. Nitekim hukukta diyet ve tazminat yoluyla adaletin sağlanmasında denge gözetilir. Aynı şekilde suç ve ceza arasında da dengenin gözetilmesi gerekir.

        İslam'ın önem verdiği hususlardan biri sosyal adalettir. İslami anlayışta mülkün esasta Allah'a ait olması, Allah'ın fakir ve muhtaçlara zekat, sadaka vb. infak yollarıyla yardım ve ihsanı emretmesi gibi prensipler gereği insanın temel ihtiyaçlarının temini noktasında sosyal adaletin gözetildiği görülür. Sosyal adalet anlayışında da ölçü eşitlik değil, dengedir.

        Sonuç olarak, insan hayatı açısından adalet, bireyin dengeli, ahlaklı, erdemli ve takva ile muttasıf bir kişiliği haiz olmasını amaçlar. Hukukun gözettiği bir gaye olarak adalet toplum hayatında birliği beraberliği gözetmek, zulmü ortadan kaldırmak ve her hakkı hak sahibine vererek toplumsal barışı sağlamayı amaçlar. Bu manada devlet ve toplum hayatının bekası adalete bağlıdır. Nitekim "Adalet mülkün temelidir" sözü de bu gerçeği ifade eder.

        Kur'an'a göre Allah mutlak ve hakiki adalet sahibidir. Allah'ın isimlerinden (Esma-yi Hüsna) biri de Adl'dir. Yani O, hiç kimseye zulmetmez. Herkese hak ettiği şekilde muamele eder ve ahirette de zerre kadar haksızlığa mahal vermeyecek şekilde adaletle hükmedecek ve mazlumun hakkını zalimden alacaktır. (Nisa 4/49,77; Enbiya 21/47; Yûnus 10/54,55; Zümer 39/69) İlahi adalete inanan Müslümanlar başkalarına haksızlık etmekten çekindikleri gibi adaletin er geç tecelli edeceğini de bildikleri için ümitsizliğe düşmezler.

        YAZAR

        Nasi Aslan

        KAYNAK

        • "Adalet." İçinde Temel İslam Ansiklopedisi, I, 117-119., ed. Tuncay Başoğlu, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı İSAM Yayınları, 2019.
        • Aslan, Nasi, İslam Hukukunda Yargılama Etiği ve İlkeleri. Adana: Karahan Kitabevi, 2018.
        • Aslan, Nasi. "Adalet Medeniyeti Üzerine." İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Sayı: 28 (2016): 9-27.
        • Gazzali, Ebû Hamid Muhammed. İhya'u ulûmi'd-din. Beyrut : Daru'l-Ma'rife, 1983.
        • Gazzali, Ebû Hamid Muhammed. Mizanü'l-amel. Kahire: Mektebetü'l-Cündi, 1973.
        • İbn Miskeveyh, Tehzibü'l-Ahlak. Yay. Haz. Ammad Hilali. Beyrut: MenşÃ»ratü'l-Cemel, 2011.
        • İbnü'l-Arabi, Ahkamu'l-Kur'an. Beyrut: Daru İhyai't-Türasi'l-Arabi. (ts.).
        • İsfahani, Ragıb. Müfredatü elfazi'l-Kur'an. Yay. Haz. Saffan Adnan Davûdi, Dımaşk: Daru'l-Kalem, 2002.
        • Kadi Abdulcebbar. Şerhu'l-Usûli'l-hamse. Kahire: Mektebetü'l-Vehbe, 1996.
        • Serahsi, Şemsüleimme. el-Mebsûṭ. İstanbul: Çağrı Yayınları, 1982-83.
        • Tehanevi, Muhammed Hamid. Keşşafü Istılahati'l- fünûn ve'l-ulûm. İstanbul: Kahraman Yayınları, 1984.