Annelik ve babalık sosyal birer kurumdur. Sosyologlar bir statü olması boyutuyla anne/baba, ebeveynlik davranışı olması boyutuyla annelik/babalık ve ebeveynliğe ilişkin sosyal beklentilere, deneyimlere ve yapılara atıf boyutuyla annelik/babalık arasında ayırımlar yaparlar. Statü olarak anne/baba, belirli bir veya birkaç çocuk ile belirli bir kadın/erkek arasında kurulan bağlantıya (biyolojik veya sosyal) işaret eder. Ebeveynlik davranışı boyutu, annelik/babalık fiilinin nasıl icra edildiğine işaret eder. Sonuncu boyutuyla annelik/babalık ise anne/baba olmayla ilgili kültürel normlara, kamusal anlamlara atıf yapar. Anne/baba ve çocuk arasındaki bağlantı biyolojik temele dayanabileceği gibi sosyal temele de (üvey çocuk, evlatlık, koruyucu aile vb.) dayanabilir. Ayrıca sosyal bir kurum olarak annelik/babalık, ailede ve işte, cinsiyet farklılaşmasının ve hiyerarşinin yeniden üretimine katkıda bulunur. Annelik ve babalık araştırmaları sosyolojinin yanı sıra bir dizi akademik disiplince yürütülmektedir. Ayrıca akademi dışında da hem annelik hem babalıkla ilgili araştırmalar, başta edebiyat olmak üzere geleneksel akademik bağlamların dışında da mevcuttur.
Sosyal bilimlerde, özellikle pozitivist ve gelişimsel bir perspektife dayanan araştırmacılar, bireysel annelerin davranışlarının belirleyicilerini ve etkilerini ve/ya baba etkisinin ve baba-çocuk ilişkilerinin çocukların ve babaların iyiliği üzerindeki etkisini araştırmak için nicel teknikler kullanırlar. Anket materyaline uygulanan istatistiksel teknikler, kadınların/erkeklerin yapısal konumları ile annelik/babalık davranışları arasında neden ve sonuç bağlantıları geliştirmek için de kullanılır.
Öte yandan genellikle sembolik etkileşimci bakış açısıyla ilişkilendirilen, yorumlayıcı, nitel yaklaşımlar, bireylerin farklı annelik/babalık biçimlerine ilişkin algılarını, deneyimlerini ve sosyal normları/beklentileri ve anne/babaların bu normları müzakere ettiği süreçleri araştırmaya odaklanırlar. Bu tür araştırmacılar bir uygulama olarak anneliğe/babalığa ve sosyal bir kurum olarak anneliğe/babalığa ilişkin teorik bakış açıları oluşturmaya eğilimlidir.
Birçok feministin aktif katkılarıyla annelik üzerine akademik çalışmaların babalıktan daha erken başladığı ve daha fazla yoğunluk kazandığı söylenebilir. 2. Dünya Savaşı'nın ardından kadınların iş yaşamında aldıkları aktif rollerle başlayan süreç bu durumun doğmasında belirleyici olmuştur. Babalık araştırmaları ise 1970'lerden itibaren gelişmeye başlamıştır. Kadınların iş gücü piyasasına katılımının artması, anneliğin inşası hakkındaki tartışmayı yoğunlaştırmış ve erkeklerin ailedeki rolleri hakkında görece yorum eksikliğinin farkına varılmasına yol açmıştır. Böylece babalık araştırmalarının, annelik analizlerinin hakim olduğu aile araştırmalarına denge sağlayıcı bir rol oynadığı söylenebilir. Annelik araştırmaları, kadının hem aile içinde hem çalışma hayatındaki iki kat iş yüküne dikkat çekerken, özellikle psikoloji temelli babalık araştırmalarının, çocukların başarılı duygusal ve eğitimsel gelişimi için babaların önemini vurgulamaya meylettiği görülür.
Annelik teorisyenleri, onun kurumsallaşmasını biyolojik bir veriden çok, açıklanacak sosyal bir düzenleme olarak ele alırlar. Hays, anneler için yoğun sosyal normların biyolojik gerekliliği aştığını ve birçok annenin biyolojik olarak bağlı olmadığı çocukları beslediğini belirtir. Chodorow'un ''anneliğin yeniden üretimi'' üzerine etkili çalışması, kızların annelerinin kimliklerini içselleştirdiklerini, bunun da anneliğe aşırı yatırımı öz saygı ve başarının birincil kaynağı olarak içerme eğiliminde olduğunu ileri sürer. Öte yandan oğullar, anneleriyle özdeşleşerek cinsiyet kimliklerini geliştirirler ve Chodorow'a göre bu durum kadınlıkla ilişkilendirdikleri bakım davranışının değersizleşmesiyle sonuçlanır. 1980'lerde su yüzüne çıkan bir başka teorik unsur, annelik pratiğinin sadece cinsiyet hiyerarşisinin ve cinsel iş bölümünde kadının güçsüzleştirilmesinin bir sonucu olmadığını, toplumsal hayata yönelik daha benmerkezci ve rekabetçi yaklaşımlara bir alternatifi temsil ettiğini öne sürer. McMahon, örneğin kadınların anne olduklarında, içlerinde ahlaki bir dönüşüm yaratacak şekillerde değiştiğine dikkat çeker. Bu görüşe göre annelerin davranışları, toplumu ahlaki olarak kurtaracak potansiyeli içerir. "Anne düşüncesi", annelerin çocuklarının ihtiyaçlarına en iyi ihtimalle yaşamı koruma ve geliştirme arzusunu yansıtan yanıtlarında gelişir. Annelik düşüncesi, anne ve çocukların özel ilişkilerinin ötesinde insan sevgisini ve barışı artırma imkanı sunar.
Ebeveynlik stilleri ve davranışları annelik/babalık araştırmalarında geniş yer tutar ve birçok kategoride ele alınırlar. Çocuk yetiştirme stilleri, genel olarak anne babaların çocuğa sağladığı duygusal atmosferi yansıtır ve çocuklarına uyguladıkları disiplin ve gösterdikleri sevgi derecesine göre dört temel örüntü gösterir: demokratik, yetkeci-otoriter, izin verici ve ihmalkar. Baumrind da ebeveynlik tutumlarını 1) Yetkili, 2) Otoriter ve 3) Hoşgörülü ebeveynlik kategorilerine ayırır.
Babalık araştırmalarında beliren en önemli temalardan birisi ise babalığın değişen doğasıdır. Geçmiş dönemlerdeki babalığın katı ve bağımsız olduğu klişeleşmiş imgesi, çağdaş fikirlerle karşılaştırmak için sıklıkla bir temel olarak benimsenmiştir. Eski/geleneksel babalık modeli ahlaki koruyuculuk, disiplinden ve eğitimden sorumlu ve tek başına finansal sağlayıcı rolleriyle özdeşleştirilirken, yeni babalık modeli, çocukların bakımına aktif katılım yapan bir rolle karakterize edilir.
Annelik/babalığın anlamlarının ve rollerinin değiştiği konusunda genel bir fikir birliği olsa da, değişimin boyutu ve modern annelik/babalığın anlamı konusunda fikir ayrılıkları çoktur. "Yeni babalık" söylemi, babalığın "eve ekmek getiren" rolünden çıkıp çocuklarıyla daha yakından ilgilenen ve onların bakımına aktif katılım yapan bir role doğru evrildiğini ileri sürer. "Yeni babalık" söyleminde katılım, erişilebilirlik ve sorumluluk, yeni babalığın temel bileşenleri olarak tanımlanır. Katılım, çocukla bakım ve/ya oyun bağlamında ilgilenmeyi ifade ederken erişilebilirlik, çocuk ile etkileşime açık ve hazır olmayı; sorumluluk ise çocuklar etrafında planlama ve ileriye dönük düşünme eğilimini ifade eder. Böylece baba ile çocuk arasında duygusal bir bağın gelişmesi, babanın çocuğun erişimine açık olması ve onun bakımına katılması, modern (yeni) babanın vasıfları olarak sunulur.
Katılımsız (ihmalkar) ebeveynlerin, özellikle babaların, çocuklarının yaşamlarındaki mesafeli ve ilgisiz pozisyonlarının onların yaşamlarında birçok olumsuz sonuçlar doğurduğu kabul edilir. Buna karşılık katılımcı ebeveynliğin, özellikle babalığın, çocuğun bilişsel, duygusal, sosyal gelişimi bağlamında pozitif etkileri vurgulanır. Ayrıca katılımcı babalığın doğrudan babalar üzerinde de pozitif etkiler yarattığı, yaşamın olağan negatif yönlerinden daha az etkilenmelerinde etkili olduğu, mesleki hareketlilik, iş başarısı ve toplumsal üretkenlik üzerinde mütevazı ve olumlu bir etkisi olduğu ve erkeklerin çocuklarıyla duygusal katılımının işle ilgili streslere karşı bir tampon görevi gördüğü belirtilir.
Geleneksel olarak çocuğun günlük bakımının annelik rolüyle ilişkilendirilmesine rağmen yeni babanın da bu role ortak olması, annelik ve babalık rollerinin birbirine yaklaşmasına işaret eder. Bu bağlamda "yeni baba" kavramının bir metanarrative (büyük anlatı) olduğuna dikkat çeken Eerola ve Huttunen, babalık rolünün "anne benzeri" bir bakıcı rolüne, bir "yedek tekerleğe" dönüştüğünü ileri sürerler. Hangi babalık davranışlarının katılımcılığı içerdiği ise fikir birliği olmayan bir tartışma konusudur.
Annelik ve babalık araştırmalarında görülen ortak bir eğilim, annelerin/babaların sosyal durumlarının ve çocuklarıyla ilişkilerinin homojen olmaktan çok uzak olduğunun farkına varılmasıdır. Yeni araştırmalar, teknolojik gelişmelerin annelik ve babalık üzerinde yarattığı önemli etkilere daha duyarlı görünmektedir. Bununla beraber, artan boşanmalar ve yeniden evlenmeler sayesinde sosyal annelik ve sosyal babalık da daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır. Ayrıca ikamet, yaş, sınıf, cinsellik ve etnik köken farklılıklarından kaynaklanan annelik ve babalık deneyimleri ve ideallerindeki farklılıklar da giderek daha fazla araştırma konusu haline gelmektedir.
Annelik ve babalık araştırmalarının gelecekte yerel kültürlere ve yapısal koşullara daha fazla duyarlılık göstererek annelik/babalık deneyimleri ve algılarındaki çeşitliliği daha fazla keşfetmesi beklenebilir.
YAZAR
Fahri Çakı