Finansal sistem içerisinde kilit rol oynayan finansal kurumları çok farklı çeşitlerde tanımlamak mümkün olmakla birlikte en genel ve en yalın hali ile fon arz edenlerle fon talep edenlerin bir araya gelmelerini sağlayarak fon transferini gerçekleştiren kuruluşlar olduklarını söylemek mümkündür. Bu kısa tanım üzerinden, bazı kavramları daha detaylı açıklamak ve nihayetinde daha kapsamlı bir "finansal kurum" tanımı yapmak faydalı olacaktır.
Ekonomilerde arz ve talebin karşılaştığı veya karşılaştırıldığı her yerde bir piyasadan söz edilebilmektedir. Genel olarak piyasa kavramı, alıcı ile satıcının bir araya geldiği ve karşılıklı olarak kişilerin mallarını ve/veya yasal haklarını değiştirdikleri bir ortamı ifade etmektedir. Alıcı, piyasanın talep yönünü, satıcı ise arz yönünü meydana getirmektedir. Piyasanın en önemli fonksiyonu karşılıklı iletişim içinde olan her iki isteği de bir araya getirerek, arz ve talebin karşılaşmasını sağlaması ve değişime ortam hazırlamasıdır.
Ekonomilerde alım satıma konu olan şeyin niteliğine göre, piyasaları gerçek piyasalar ve finansal piyasalar olmak üzere iki gruba ayırmak mümkündür. Gerçek piyasalarda nihai mal ve hizmetler ile bunların üretiminde kullanılan üretim faktörlerinin alım satımı söz konusudur. Ancak burada açıklamaya çalışacağımız kavramın "finansal kurumlar" olması nedeniyle gerçek piyasalar yerine daha çok gerçek piyasaların tamamlayıcısı ve etkinliğinin ön koşulu olan, ayrıca ekonomik aktivitenin oluşmasında son derece önemli bir rol oynayan finansal piyasaları incelemek daha bilgilendirici olacaktır.
Günümüzde gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin tümünde kamu müdahalesinin en yoğun biçimde gözlendiği sektör -ekonomide lokomotif görevi görmesi nedeniyle- finans sektörüdür. Bu lokomotifin yürümesini sağlayan güç ise ekonomideki birimlerin tasarruflarıdır. Bir ülkede finansal piyasaların temel işlevi söz konusu tasarrufların yatırıma dönüşmesini sağlamaktır. Ekonomik gelişme ancak bu yolla sağlanabilmekte ve bu temel işlev, ekonomilerde finansal piyasaların varlık nedenini oluşturmaktadır.
Bir ekonomide, bazı ekonomik birimlerin bir dönem içindeki tasarrufları, reel varlıklara yaptıkları yatırımlardan fazla iken, bazı ekonomik birimlerin ise tasarrufları reel varlıklara yapmak istedikleri yatırımlardan daha azdır. Bu gerçekten yola çıkarak, ekonomik yapıdaki birimleri tasarruf fazlası olanlar ve tasarruf açığı olanlar şeklinde iki kutupta incelemek mümkündür. Başka bir ifade ile birinci grupta yer alanlar tasarruf edenler iken, diğer grupta yer alanlar yatırım yapmak isteyenlerdir. Bu iki kutuptan her birinin kendi içinde tasarruf-yatırım eşitliğini sağlaması halinde, dış finansman kaynaklarına dolayısıyla finansal piyasaların aracılığına ihtiyaç duyulmaz. Ancak gerçek dünyada böyle bir durumun ortaya çıkması gerek gelişmiş ekonomilerde gerekse gelişmekte olan ekonomilerde imkansızdır. Bu çerçevede tasarrufundan fazla yatırım yapmak isteyen kutupta ek finansman ihtiyacı doğacak ve bunun için de ya borçlanmaya gidecek ya da yeni bir ortak bularak öz varlığını arttırması gerekecektir. Bu davranış, finansal anlamda bir fon talebidir. Diğer tarafta ise tüketime harcadıktan sonra elinde kalan gelirini getiri sağlamak amacı ile borç vererek geleceğe aktarmak isteyen kutup vardır. Bu ikinci davranış ise finansal anlamda bir fon arzıdır.
Bu noktadan sonra meydana gelmesi gereken olay, fon arzı ile fon talebinin karşılaşması ve bu iki kutup arasındaki fon transferinin sağlanmasıdır. Söz konusu fon transferi doğrudan olacağı gibi, dolaylı bir şekilde de olabilmektedir. Ancak günümüz ekonomilerinde doğrudan bir transferin gerçekleşmesi olası olmaktan ziyade daha çok varsayımsaldır. Bunun yerine günümüzdeki piyasa işleyişine daha uygun olan, iki kutbun risk ve getiri konusundaki beklentilerini ve tercihlerini birbirine uyumlu hale getirecek, dolaylı bir transfer mekanizmasına ihtiyaç vardır. Tasarrufların en etkin şekilde gereksinim duyulan alanlara yöneltilmesini sağlayabilecek bu mekanizma, finansal aracılık olarak ifade edilmektedir.
Konularında uzman, çeşitli özelliklere sahip kurumların oluşturduğu bir mekanizma olan finansal aracılığın en belirgin özelliği; bir yandan tasarruf fazlası olanlardan fon toplarken, diğer yandan toplamış oldukları bu fonları tasarruf açığı olanlara aktarmalarıdır. Bu aktarma sırasında finansal aracılar kendi çıkarmış oldukları belgeleri fonlar karşılığında tasarruf sahiplerine satarlar ve fon açığı olan birimlerin çıkardıkları belgeleri ise topladıkları fonlarla satın alırlar. Söz konusu belgeler, satın alan kişiye bu belgeyi ihraç eden kuruluş üzerinde ortaklık veya alacaklılık hakkı sağlar. Yasal tanım ve sınırlamaların dikkate alınmadığı oldukça geniş bir tanımlama ile bu belgeler finansal varlık adını taşımaktadır. Finansal piyasalarda gerçekleşen bu dolaylı fon transferi, finansal aracılar yardımı ile finansal varlıklar kullanılmak sureti ile meydana gelir.
Şimdiye kadar konunun daha iyi kavranabilmesi adına yapılan bazı temel açıklamalardan sonra, finansal kurum kavramı daha detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Yukarıda açıklandığı üzere tasarruf fazlası olanlar ile tasarruf açığı olanlar arasındaki fon transferini sağlayan finansal aracılar, iki kutbun da kısa sürede risk ve karlılık tercihlerine uygun olarak yatırım ve finansman işlemlerini gerçekleştirmelerine olanak tanır. Bunun yanı sıra gerçekleştirdiği fon transferi işlevi doğrultusunda bir ekonomideki canlanmayı, gelir dağılımındaki düzelmeyi ve refah seviyesindeki artışı sağlama potansiyeline sahiptirler. Bu işlev ile tasarrufların çeşitli finansal varlıklara yatırılarak halkın iktisadi kalkınmaya etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını sağlamak da finansal kurumların görevidir.
Finansal kurumlar, bu görevleri sırasında bazı dönüşümler yaparak ekonominin iki kutbunun risk ve getiri konusundaki tercihlerini birbirlerine uyumlu hale getirmektedir. Bunlar vade, yer, ölçek, çeşit, riziko ve miktar dönüşümleridir. Böylece; Tasarruf sahiplerinin beklediği ve yatırımcıların ihtiyaç duyduğu vadeler arasındaki uyumsuzluk giderilebilir (vade), Bir coğrafi bölgeden toplanan fonlar, başka bir bölgedeki yatırımı finanse edebilir (yer), Nispeten küçük birikimler büyük kaynaklara aktarılabilir (ölçek), Aktarılan fonun geri dönmeme olasılığı azalır (riziko), Toplanan fonlar yatırım sahipleri kullanana kadar yine finansal sistem içerisinde değerlendirilerek ekonomide canlılık sağlanabilir (miktar).
Tüm bu işlevler yerine getirilirken, finansal kurumların bireylere sağladığı en büyük fayda, konusunda uzman ve yetkin kadroları bünyesinde barındırıyor olmaları sayesinde büyük miktarlarda tasarruf toplamaları nedeniyle fonlama maliyetlerini azaltmaları ve piyasada güven ortamı sağlamalarıdır. Böylece mülkiyetin geniş halk topluluklarına yayılmasıyla daha dengeli bir gelir dağılımı sağlanacaktır.
Finansal kurumların işlevlerinin ardından kısaca türlerinden bahsetmek gerekmektedir. En genel hali ile finansal kurumları para yaratan ve para yaratmayanlar olmak üzere iki grupta incelemek mümkündür. Para yaratma kavramı ile banknot çıkararak devlet adına para yaratma (Emisyon Bankası - TCMB) ve bunun yanında çekle işlem gören mevduat toplama yoluyla kaydi para yaratma (Mevduat Bankaları) ifade edilmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nu esas alarak, Türkiye'de faaliyet gösteren finansal kurumları şu şekilde sınıflandırmıştır.
Finansal kurumlar, kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde bankaların finansal sistem içerisindeki payı, diğer finansal kurumlara göre çok daha yüksektir. Her bir finansal kurumun faaliyetlerini düzenleyen kanunlar farklı olmakla birlikte, söz konusu kurumların düzenleme ve denetleme otoriteleri de farklıdır. Türkiye'de bankalar ve diğer kredi kuruluşlarının faaliyetlerinden sorumlu kurum Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) iken, sermaye piyasasında faaliyet gösteren finansal kuruluşların düzenleme ve denetimi Sermaye Piyasası Kurulu'na (SPK) aittir. Sigorta şirketlerinin ve emeklilik fonlarının denetimini ise T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı yürütmektedir.
Finansal kurumlar, tasarruf sahipleri ile yatırımcılar arasındaki fon transferinin gerçekleşmesini sağlayan kurumlar olsa da, özellikle sermaye piyasasında faaliyet gösteren kurumlar arasında bu göreve sahip olmayanlar da vardır. Örneğin faaliyetleri 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve SPK tarafından çıkarılan tebliğler ile belirlenen Bağımsız Denetim Kuruluşları ve Derecelendirme Kuruluşları fon transferini gerçekleştirmezler. Bu kuruluşların varlık nedeni, finansal sistemin sağlıklı ve kusursuz bir şekilde işleyebilmesi için ihtiyaç duyulan güven ortamın oluşmasına yardım etmektir.
Şimdiye kadar açıklanan tüm bilgilerden yola çıkarak daha kapsamlı bir finansal kurum tanımı yapmak mümkündür. Bu durumda finansal kurumlar; "finansal sistemin sağlıklı işleyebilmesi için gereken güven ortamının oluşmasına katkıda bulunarak, tasarruf sahipleri ile yatırımcılar arasındaki fon transferinin finansal varlıklar vasıtasıyla gerçekleşmesine aracılık eden ve bu yolla ekonomik gelişmeye katkı sağlayan kurumlar"dır.
YAZAR
Salih Durer