Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Gelir Dağılımı Nedir?

        Bir ekonomide belirli bir dönemde mal veya hizmet üretimi sonucunda ortaya çıkan gelirin fertler ve hanehalkları veya çeşitli üretim faktörlerine göre dağılımına gelir dağılımı denilmektedir. Bir toplumda elde edilen toplam gelirin nasıl paylaşılacağı hususu oldukça eski bir geçmişe sahiptir. Gelir ve servet eşitsizliği alanındaki çalışmalar her zaman ekonominin merkezinde yer almıştır ve gelirin dağılımı her zaman politik bir konu olmuştur. Son otuz ve özellikle on yılda bütün dünyada gelir eşitsizliğinin derinleşmesi, gelir dağılımını yoğun şekilde araştırma ve inceleme konusu yapmıştır. İktisat biliminin kurucusu olarak görülen Adam Smith zenginliğin kaynağını araştırmaya önem verip üretimin nasıl arttırılacağını ve ekonomik büyümenin nasıl sağlanacağını ele alırken, David Ricardo ise gelirin çeşitli çıkar grupları arasında nasıl paylaşılacağı konusuna ağırlık vermiştir. Yine klasik iktisatçılardan Karl Marx, emeğin sömürüsünden hareketle bir gelir dağılımı teorisi oluşturmaya çalışmıştır. 1870'li yıllarda ise Jevons, Wieser, Clark, Wicksell, Walras, Böhm-Bawerk ve Menger gibi Neo-klasik iktisatçıların gelir dağılımı teorisi oluşturmaya çalıştıkları görülmektedir. Diğer taraftan Keynes'in gelir dağılımına yönelik sistematik bir görüşü bulunmasa da takipçilerinden Bouilding, Kalecki, Robinson ve Kaldor'un gelir dağılımına ilişkin görüş belirttikleri bilinmektedir. Gelir dağılımı tartışmaları erken dönem klasik iktisatçıların gündeminde olsa da uzun yıllar ihmal edilen bir alan olarak süregelmiş ve bu konuda bilimsel çalışmaların 1990'lı yıllardan itibaren canlılık kazandığını söylemek mümkündür. Bunda 1970'ler ve 1980'lerden bu yana sert bir şekilde eşitsizliğin yükselişe geçmesinin etkili olduğu söylenebilir. Özellikle son dönemde gelir dağılımı sorunu iktisat politikalarının olduğu kadar sosyal politikaların da merkezinde yer almaya başlamıştır. Eşitsizlik ile bir toplumun kaynaklarını ne kadar verimli kullandığı arasındaki ilişki, ekonomik yönetişim yapısına bağlıdır. Eşitsizlik derecesini etkileyen yönetişim yapıları, aynı zamanda eşitsizlik derecesinden ve özellikle mülkiyet haklarının dağılımından etkilenir. Son yıllarda eşitsizlikle ilgili çalışmalar, kavramı gelirin ötesindeki eşitsizliğe genişletme eğilimindedir. Kazanç ve iş gücü piyasası şartlarındaki değişiklikler, artan gelir eşitsizliğinin en önemli sebebi olmaktadır.

        Gelir dağılımı, siyasi istikrarın sağlanması, ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi, yoksulluğun azaltılması ve sağlık imkanlarına erişimde eşitliğin sağlanmasında önemli bir bileşendir. Gelir dağılımının adil olduğu toplumlarda siyasi istikrar sağlanır, ekonomik büyüme gerçekleşir, yoksulluk azalır, sağlık ve eğitime erişimde eşitlik sağlanır ve sosyal barışa ulaşılır. Gelir dağılımında eşitsizlik arttığında ekonomik büyüme hızının düştüğü ve ekonominin farklı sektörlerinde çok çeşitli mal ve hizmete yönelik talebin azaldığı görülmektedir. Bu süreç toplumda küçük bir azınlığın talep ettiği mal ve hizmetlerin üretiminin artmasına karşılık büyük kitlenin talep ettiği mal ve hizmet üretiminin azalmasını beraberinde getirmektedir.

        Gelir dağılımı türleri, kişisel gelir dağılımı, fonksiyonel gelir dağılımı, bölgesel gelir dağılımı ve sektörel gelir dağılımı olarak sınıflandırılabilir. Gelirin bireyler, aileler, tüketici birimleri arasındaki dağılımı kişisel gelir dağılımı olarak adlandırılırken, üretim faktörleri arasındaki dağılımı ise fonksiyonel gelir dağılımı olarak adlandırılmaktadır. Bölgesel gelir dağılımı bir ülkenin farklı bölgelerinin, o ülkede elde edilen toplam gelirden aldığı payı ifade ederken, sektörel gelir dağılımı bir ülkedeki farklı sektörlerin toplam gelirden aldığı payı göstermektedir.

        Diğer taraftan, gelir dağılımı birincil gelir dağılımı ve ikincil gelir dağılımı olarak da sınıflandırılabilir. Gelirin ilk defa ortaya çıkmasıyla oluşan gelir dağılımına birincil gelir dağılımı, gelirin yeniden dağıtılmasıyla ortaya çıkan gelir dağılımına ikincil gelir dağılımı ya da gelirin yeniden dağılımı denilmektedir. Bu şekilde devlet, gelirin ilk oluşumundan sonra vergiler, kamu harcamaları ve sosyal transferler yoluyla gelirin yeniden dağılmasını sağlamaktadır. Mevcut dağılımın incelenmesi anlamında pozitif ve olması gereken dağılımın ele alınması anlamında normatif gelir dağılımından söz edilebileceği gibi gelir dağılımının makroekonomik ve mikroekonomik yönlerinden de söz edilebilir.

        Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin ölçülmesi amacıyla çok sayıda ölçme aracı geliştirilmiştir. Bu ölçme araçlarından en çok bilineni ve kullanılanı Lorenz Eğrisi yardımıyla hesaplanan Gini Katsayısı yöntemidir.

        YAZAR

        Mustafa Aykaç