Kelime olarak "doğru yolu bulmak, yol göstermek" anlamlarına gelen hüda (hidayet) kökünden türemiş olup "gerçeğe ulaşmak, doğru yolu bulmak" demektir. Terim olarak inançsızken veya başka bir dine mensupken İslam dinini benimsemeyi ifade eder. İhtida eden kimseye mühtedi denir. İhtida kelimesi yerine hidayet kelimesi de kullanılır. İhtida kavramı Kur'an-ı Kerim'de 60 kez geçmektedir.
İhtida genelde bir hazırlık devresi, bir süreç konusudur. Kur'an-ı Kerim'de zekat verilecekler arasında "müellefe-i kulûbün" de zikredilmesi (9/60) bu gerçeğe işaret etmektedir. Bunun yanında ender de olsa hiçbir ön belirti görülmeden ortaya çıkan ani ihtidalar da mevcuttur. Hz. Ömer'in ihtidası buna örnek olarak gösterilebilir.
İslamiyet evrensel bir din olup kendi değerlerinden bütün insanların faydalanmasını, dolayısıyla Müslüman olmayanların ihtida etmesini ister. Müminlere de bu noktada görevler yükler. "Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır, onlarla en güzel şekilde tartış" (16/125) mealindeki ayet bu görevi açıkça ifade eder. Peygamberliği evrensel olan ilk tebliğci Hz. Muhammed (s.a.v.) bu hususu, "Bir kişinin ihtida etmesine vesile olmak büyük bir servete kavuşmaktan daha hayırlıdır" hadisiyle vurgular (Buhari, Cihad 102).
Kur'an-ı Kerim'de ihtida bir taraftan Allah'ın lütuf ve ihsanına bağlanır; diğer taraftan da kulun iradesini kullanıp tercihte bulunması da şart koşulmuştur (Kasas 28/56). Konuya teorik açıdan yaklaşıldığı takdirde Allah'ın dilemesine bağlı olarak bütün insanların hidayet üzere olması mümkündür (En'am 6/35). Ancak Cenab-ı Hak, insan türünü saf iyi olan melekle saf kötü olan şeytan arasında iradesine değer verilen bir statüde yaratmış, mutluluk ve felaketini kendi tercihine bırakmıştır. Bununla birlikte vahiy indirmek ve peygamberler göndermek suretiyle kişinin doğru yolu bulmasına yardımcı olmuştur.
İslam'a göre her insan, fıtrat dini (İslam) üzere doğar. Bu itibarla ihtida kişinin yeni bir dini kabul edişi değil, asıl dinine dönüşüdür çünkü ihtida eden kimse fıtratını hatırlamış ve ona dönmüştür. Kur'an-ı Kerim'de Allah'la insanlar arasında yaratılış esnasında yapıldığı ifade edilen sözleşme ayeti (A'raf 7/172) ile her doğan çocuğun fıtrat üzere dünyaya geldiğini, fakat ebeveyninin onu Yahudi, Hristiyan veya Mecûsi yaptığını bildiren hadis de (Buhari, "Cenaʾiz", 93) bu gerçeği vurgular. Bundan dolayı Batılı mühtedilerden birçoğu, din değiştirenler için kullanılan "convert" (dönen) yerine "revert" (geri dönen) kelimesini tercih etmektedir.
İhtidanın tek şartı, kelime-i şehadet getirerek Allah'ın birliğini ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğini kabul etmektir. Bunun herhangi bir törenle veya dini bir kurumun huzurunda gerçekleştirilmesi gerekmez. Fakat en az iki kişinin yanında şehadet getirmek gelenek olmuştur. Mühtediden ilk iş olarak gusül abdesti alması, daha sonra da dinin temel esaslarını öğrenmesi beklenir. İslam'a aykırı bir çağrışımı olmadıkça ismini değiştirmesi şart değildir ancak mühtedilerin büyük çoğunluğunun İslamiyet'e girdikten sonra isimlerini değiştirdikleri de bir gerçektir. Erkek mühtedinin sünnet olması tavsiye edilir. İhtida ettiği için önceki günahları Allah tarafından bağışlanan kişi manevi açıdan yeniden doğmuş gibidir.
YAZAR
Ali Köse