Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi İrtidat Nedir?

        Kelime anlamı "dönmek, geri çevirmek" anlamındaki "redd" kökünden gelen irtidat, terim olarak bir Müslüman'ın İslam dininden çıkması demektir. Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette iman ettikten sonra dinden ayrılanların doğru yoldan sapmış oldukları, dünyada ve ahirette elem verici bir azaba çarptırılacakları belirtilir ancak irtidadın dünyadaki cezai yaptırımının ne olduğu açıkça ifade edilmez (Bakara 2/108, 217; Al-i İmran 3/86-91). Klasik fıkıh öğretisinde, failin erkek olması durumunda cezai yaptırımın ölüm olduğu üzerinde görüş birliği bulunduğu vurgulanır. Bu hükmün temel dayanakları olarak zikredilen delillerin başında genel ifadeli "Dinini değiştireni öldürün" mealindeki hadis gelir (Buhari, "İstitabetü'l-mürteddin", 2). Cezanın temellendirilmesi bağlamında zikredilen diğer bir kısım hadislerde ise eylem "dinini terk edip cemaatten ayrılan" ve "Allah ve resulüne savaş açan" şeklinde nitelenir; eylemin niteliğine yönelik dikkat çeken bu unsurların cezai yaptırıma bağlanan irtidat eyleminin hukuki tanımında büyük oranda göz ardı edildiği görülür. Bunun önemli bir istisnası, failin kadın olması durumunda ölüm cezası yerine tövbe edene dek hapis cezasının uygulanacağı görüşünde olan Hanefi ve Ca'feri mezheplerinin yaklaşımında görülebilir.

        Hanefi mezhebinin, anılan görüşü temellendirirken irtidat cezasını savaş hukukuyla ilişkilendirmesi dikkat çekicidir: Din açısından kişilerin eylemlerinin karşılığını alacağı yer ahiret alemidir; bir eylemin dünyada cezalandırılmasının öngörülmesi ise dinin toplum olarak insanlara dönen bir faydayı gerçekleştirme amacına işaret eder. Bu amacı korumak hedefiyle din değiştirmenin cezalandırılması yoluyla sağlanacak olan fayda, mücerret din değiştirmenin cezalandırılması ile değil, irtidat eylemiyle toplum güvenliğine yönelik açık bir tehdidin cezai yaptırıma bağlanmasında söz konusudur. Dolayısıyla, kadınlar savaşa fiilen katılmamaları sebebiyle savaşta öldürülmediği gibi, irtidat etmeleri durumunda da öldürülmezler. 

        Hz. Peygamber'in sağlığında İslam'dan ayrıldığını ilan edip Müslümanların canlarına, mallarına, siyasi birliklerine ve toplum olarak varlıklarına büyük zararlar verenler ağır bir şekilde cezalandırılmış olmakla birlikte sadece dinden döndüğü için bir insanın cezalandırıldığına dair örnek bulunmamaktadır. Hz. Ebû Bekir döneminde İslam'dan ayrılıp eski dinine dönme veya namaz kılıp oruç tutmakla birlikte mali bir yük getiren zekatı vermeme şeklinde kendini gösteren "ridde olaylarında" Hz. Ebû Bekir'in her iki grupla savaşması, temelde devlet otoritesine karşı başlatılan isyan hareketlerinin bastırılması amacına yöneliktir.

        İrtidat cezası özellikle 19. yüzyılın sonlarından itibaren yadsınamaz bir şekilde değişen sosyal-siyasi ve kültürel şartların etkisi altında, İslam dünyasında bir kısım ulema ve aydın tarafından farklı şekilde değerlendirilmiştir ve halen tartışılan bir konudur. Klasik görüşü savunan geniş kesimlerin yanında, fıkıh öğretisi ilkeleri dikkate alındığında yaptırımın değişmez nitelikte (hadd) bir ceza değil, siyasi otoritenin takdir yetkisine bırakılmış bir tasarruf (ta'zir) şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini, bu cezanın Müslümanların içinde olduğu farklı siyasi ve kültürel oluşumlar, dönemin toplumsal yapısı ve uluslararası ilişkilerini belirleyen şart ve kabullerin etkisinde gündeme geldiğini, söz konusu bağlam ve şartların günümüzde ortadan kalktığını ifade eden görüşler de bulunmaktadır. "Dinde zorlama yoktur" (Bakara 2/256) ilkesinin temel ilke olup irtidadın cezai yaptırıma bağlanmasının bu ilkeyle bağdaşmayacağını, fıkıh öğretisinde atıfta bulunulan rivayetlerin öngörülen mahiyette bir hükmün temellendirilmesi için yeterli kesinlik derecesinde olmadıklarını veya farklı yorumlara açık olduğunu da savunan bu görüş sahiplerine göre irtidat cezası günümüz için geçerli ya da bağlayıcı değildir.

        YAZAR

        İrfan İnce