Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Mehdi Nedir?

        Kelime anlamı "Allah'ın kendisini hidayete erdirdiği kimse" olup terim olarak, "kıyametin kopmasından bir süre önce ortaya çıkarak, yeryüzünü kaplayan zulüm ve fesadın yerine, adalet ve hakkaniyeti hakim kılacak bir lider ve beklenen kurtarıcı" anlamına gelmektedir. 

        Kur'an'da doğrudan "mehdi" kelimesi geçmemekle birlikte hidayet kökünden gelen fiil ve isimler kullanılmakta ve her üçü için de aynı anlamı ifade etmek üzere hem Allah'ın (A'raf, 7/155) hem Hz. Peygamber'in (ŞÃ»ra, 42/52) hem de Kur'an'ın (Ahkaf 46/30) hadi/mehdi (doğru yolu gösteren) olduğu ifade edilmektedir. Bu genel anlama uygun olarak Hz. Peygamber bir hadis-i şeriflerinde kendisinden sonra sünnetinin yanı sıra raşit halifelerin sünnetine de uyulmasını isterken raşit halifeler için sözlük anlamıyla "mehdiyyin" (doğru yolda olanlar) ifadesini kullanmıştır (Ebû Davûd, "Sünne", 5; Tirmizi, "İlim",16). Şair sahabilerden Hassan b. Sabit'in (ö. 63/682) bir şiirinde Hz. Peygamber için mehdi ifadesini kullandığı nakledilmiştir. Bu nitelemelerden anlaşıldığı üzere Hz. Peygamber'in yaşadığı dönemde Araplar arasında bu tabirin lafzi anlamıyla kullanıldığı bilinmektedir.

        Mehdi terimleşmiş anlamıyla ise hadis kaynaklarında yer alan ve bu inancın dayanağını oluşturan rivayetlerde yer almaktadır. Bu rivayetlerin bir kısmında mehdinin Ehl-i Beyt mensuplarından, yani Hz. Peygamber'in soyundan çıkacağı belirtilmektedir (Ahmed b. Hanbel, "Müsned", I, 84; İbn Mace, "Fiten", 34). Yine bazı rivayetlere göre gelecek olan mehdi Peygamber Efendimiz ve babasıyla aynı adı taşıyacak, zulümle dolmuş dünyayı adaletle dolduracak, onun zamanında insanlar daha önce görmedikleri nimet ve bolluğa kavuşacaktır (Ebû Davûd, "Mehdi", 1; Tirmizi, "Fiten, 52, 53; İbn Mace, "Fiten", 34).  

        İslam öncesi inançların tamamında ve hemen hemen tüm dinlerde mehdi tasavvuruna benzer dünyanın son döneminde gelecek beklenen kurtarıcı inancı vardır. Mecûsilikte yedi temel inanç esasından biri "uyarıcı/kurtarıcı"lıktır. Beklenen kurtarıcı için her inanç ve kültür havzası farklı bir isim vermiştir. Aztekler "quatzalcoatl", Eski Mısırlılar "ameni", Hinduizm "kalki", Budizm "maytreya", Mecûsilik "saoşyant", Yahudi ve Hristiyanlar ise "mesih" tabirini kullanmaktadırlar. Bu kurtarıcı, farklı kültür ve dinlere göre dünya tarihinin sonunda Tanrı tarafından yeryüzüne gönderilecek ve yeryüzünü hakimiyetine alacak bir hükümdar, dini bir lider, insanları doğru yola iletecek bir peygamber olarak görülür. Kurtarıcının bir peygamber olacağı kabul edilen kadim dinlerde bulunan bu inançla, Hz. Peygamber'in kendisinden önceki kutsal metinlerde müjdelenmiş olması arasında bağlantılar kurularak, söz konusu kurtarıcının Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğu da değerlendirilmiştir. 

        Kıyametten önce bir süreliğine İslam inancının ve adaleti hakim kılacak, Hz. Peygamber'in soyundan olan ve Mehdi olarak nitelenen adil yöneticinin geleceği, bu konuda hadis kaynaklarında yer bulan çok sayıda rivayeti dikkate alan başta Ehl-i Sünnet mezhebini teşkil eden Eş'ariyye ve Matüridiyye olmak üzere itikadi mezhep alimlerince genel kabul gören bir husustur. Ancak Ehl-i sünnetin Mehdi inancı, bu inancı imanın bir ilkesi olarak gören, O'na insanüstü özellikler yükleyen, ölmüş veya kaybolmuş bir kişinin dönmesi şeklinde gören, Mehdi'nin geleceğini kabul etmeyen kimsenin dinden çıktığını iddia eden Şii fırkaların Mehdi inancından farklı olup, Mehdi'nin varlığı ve geleceğini kabul konusu temel inanç meseleleri arasında değildir. Bu itibarla Mehdi'nin geleceğini kabul etmeyenlerin küfre düştüğü iddia edilemez. Nitekim klasik dönemde İbn Haldûn ve modern dönemde birçok kelam ve akaid alimi Kur'an-ı Kerim'de Mehdi'den bahsedilmemesi, Buhari ve Müslim gibi önde gelen hadis kaynaklarında bu konuyla ilgili hadislere yer verilmemesi, sıhhat dereceleri tartışılan diğer kaynaklardaki rivayetlerin de kesin bilgi ifade edecek mahiyette bulunmaması ve İslam tarihi boyunca ve günümüzde birçok olumsuzluğun da kaynağı olması nedeniyle mehdilik konusuna mesafeli durmuşlar, İslam'ın genel prensipleriyle bağdaşmadığını ifade ettikleri bu inancın diğer dinlerin ve Şia'nın etkisiyle İslam aleminde yayıldığını belirtmişlerdir. 

        Mehdinin gelmesini bekleme ve geleceğine inanma Şia'da ise en yaygın ve asli inançlardan birini teşkil etmiştir. İlk devirlerden itibaren hemen bütün Şii fırkalarında -değişik fırkalara göre bu şahıs farklılaşsa da- mehdi kabul edilen şahsın gaybeti yahut geçici bir süre gözden kaybolmasının ardından toplum içine dönerek işlevini yürüteceğine inanılmıştır. Şia içinde mehdi konusuyla en çok ilgilenen fırka olan İmamiyye-İsnaaşeriyye'nin doktrinine göre on ikinci imam Muhammed b. Hasan el-Askeri (ö.868) halen gaybet halindedir ve sağdır; yeryüzünü adaletle dolduracağı belirtilen kāim el-mehdi odur. İmamiyye'de onun zuhuruna ve beklenen mehdi olduğuna inanmak bir iman esasıdır.

        Mehdi inancının, bu inanca sahip olanları özellikle toplumların kriz dönemlerinde kısmen de olsa teselli edip rahatlatarak hayata bağladığı ve dayanma gücü verdiği bir vakıadır. Müslümanlar arasında da Hz. Peygamber'in vefatından kısa bir süre sonra henüz sahabeden bazılarının hayatta olduğu Emeviler döneminde ortaya çıkan kargaşa ortamı ve özellikle Hz. Hüseyin'in (ö. 61/680) Kerbela'da zalimane bir şekilde şehit edilmesini takiben "Mehdi" inancı, belirli bir kesim için kurtuluş çaresi ve manevi bir sığınak vazifesi görmüştür. İslam tarihi boyunca da sosyal sarsıntılara ve zulme maruz kalan Müslümanlar, bir moral kaynağı olarak Mehdi inancına sarılmışlardır. 

        Bununla birlikte bu inancın, ilahi birtakım güçlerle desteklenen bir lider olmaksızın İslam'ın uygulanamayacağı ve adaletin tesis edilemeyeceği şeklinde yanlış anlaşılması, belli dönemlerde Müslümanların zihinlerinde ne kadar gayret ederlerse etsinler yeryüzünde zulmü engelleyip iyiliği hakim kılmanın imkansız olduğu düşüncesinin oluşmasına sebep olmuş, kitlelerin harekete geçmesini engellemiş ve insanları Mehdi'yi beklemeye sevk ederek İslam toplumlarını çözümsüzlüğe sürüklemiştir. Ayrıca mehdilik İslam tarihi boyunca birçok defa istismar edilmiş, belirli şahıs ve toplulukların mehdi olduğu ileri sürülerek, dini ve siyasi hedeflere ulaşılmak istenmiş, Müslümanların toplumsal birliği parçalanmış, kanlı savaşlar meydana gelmiştir.

        YAZAR

        Mahmut Çınar