Meslek, belirli bir eğitimle kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal ve hizmet vermek, karşılığında bir gelir elde etmek için yapılan, kuralları belirlenmiş iş olarak tanımlanır. Mesleki eğitim ise bir işi meydana getiren işlemlere ait bilgi, beceri ve yetkinliğin kişiye kazandırılmasıdır. Modern toplumlarda daha fazla teknik bilgi, beceri ve normlar nedeniyle meslekler yapılandırılmış ortamlar olan okullarda öğretilmeye başlanmış olup meslek mensuplarını yetiştirme odaklı yapılan eğitime de mesleki eğitim denilmektedir.
Teknik eğitim, bir işin işlemlerine ait bilgi ve becerinin yanı sıra estetiğin insan eliyle eşyaya işlenmesidir. Pamuktan ip, halat, kilim, elbise; tomruktan sehpa, sandalye, kapı, suyun üzerinde dalgalara rağmen batmayan tekne yapmak gibi. Teknik, mutlak olarak bir hesap ve hesaplamaya dayanır. Teknik personeldeki geometri, matematik, fen bilgisi ve becerisi eksikliği teknik ve teknolojik niteliğin zayıflığına neden olur.
Meslek, esnaflık ve ticaret işleriyle uğraşan iş erbabını yetiştirmeyi amaçlarken teknik, daha çok hesaplama, geometri ve çizim dahil her türlü fenni bilgi ve beceriyi içeren, mesken ve bayındırlık; gıda, tarım ve orman; elektrik, elektronik, makine gibi teknik alanlarda mühendisliğin temelini oluşturur. Mühendis ve mimarlar dışında kalan teknik personelin unvanlarını 3795 sayılı kanun düzenler. Mühendislik mertebesinden düşük teknik personel unvanları, teknisyen ve teknikerliktir. Mesleki ve teknik ortaöğretim mezunlarına teknisyen, ön lisans düzeyi meslek yüksekokulu mezunlarına tekniker unvanı verilir.
Avrupa Birliği'nin mesleki eğitimle ilgili politikalarını geliştirmek için kurulan Avrupa Mesleki Eğitimi Geliştirme Merkezi (CEDEFOP) mesleki eğitimi, genel anlamda iş gücü piyasasında bir iş veya mesleği icra etmek için gerekli olan bilgi, yöntem, beceri ve/veya ehliyet ve liyakatin, eğitim ve terbiye yoluyla kişiye kazandırılması olarak tanımlamaktadır.
Mesleki eğitime, hayat boyu öğrenme yaklaşımına uygun olarak örgün eğitim kurumlarının yanı sıra yaygın eğitim kurumları aracılığıyla da ulaşılabilir. Milli Eğitim Bakanlığı, mesleki ve teknik eğitimin amacını, sosyal ve ekonomik sektörler ile iş birliği içinde ulusal ve uluslararası mesleki ehliyete, meslek ahlakına ve mesleki değerlere sahip, yenilikçi, girişimci, üretken, ekonomiye değer katan ehil iş gücü yetiştirmek olarak tanımlamıştır.
Türkiye'de mesleki ve teknik eğitim, 12. yüzyıldan 18. yüzyıl sonuna kadar geleneksel usullerle esnaf ve sanatkar teşkilatlarınca yürütülmüştür. Selçuklular döneminde "Ahilik" adıyla kurulmuş bulunan esnaf ve sanatkar teşkilatı, Osmanlılar döneminde 18. yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam etmiş; daha sonra "Gedik" ve "Lonca" teşkilatlarına dönüşmüştür. Mesleki ve teknik eğitim alanında modern anlamdaki ilk girişimler 18. yüzyılın sonlarına doğru orduyu düzenlemek amacıyla başlatılmıştır. Meslek öğretimi, 1860'lı yıllardan itibaren örgün eğitim kurumları olarak değerlendirilen san'at okullarında verilmeye başlanmıştır.
Tanzimat döneminde kız ve erkek çocukları eğitmek ve sanat öğretmek amacıyla ıslahhaneler açılmıştır. II. Abdülhamid döneminde, ıslahhaneler sanayi mekteplerine dönüşerek ülke çapında yaygınlaştırılmıştır. Modernleşmenin hız kazanması, okullaşma oranının artması, ülkedeki eğitim seviyesinin yükselmesi ve makineleşme alanında ilerleme, yükseköğretim kurumları ihtiyacını da ortaya çıkarmıştır. Ticaret Mektebi, Hendese-i Mülkiye Mektebi, Sanayi-i Nefise Mektebi, Ziraat Mektepleri gibi çeşitli meslek okulları açılmıştır.
Mesleki ve teknik eğitim, Türk kültüründe her zaman devlet politikası olarak ele alınmıştır. Bu bağlamda mesleki ve teknik eğitim, 1927 yılında Maarif İşleri Vekaleti'nin görev ve hizmet alanı kapsamına alınmış olup 1933 yılında Vekalet bünyesinde kurulan Mesleki ve Teknik Tedrisat Umum Müdürlüğü tarafından yönetilmiş, 1941 yılında müsteşarlık düzeyine çıkarılmıştır.
Mesleki ve teknik eğitime ilişkin önemli düzenleme, 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'dur. Kısmi değişikliklerle 30 yıla yakın süredir yürürlükte olan kanun, mesleki eğitime ilişkin temel kuralları belirlemektedir. Çıraklık eğitiminden yükseköğretim kademesindeki mesleki eğitime kadar geniş bir yelpazedeki mesleki eğitimlerin genel işleyiş usulleri, mesleki eğitim öğrencilerinin sosyal ve özlük hakları, işletmelerin mesleki eğitimdeki rolü gibi hususlar, bu kanun ve kanun doğrultusunda çıkarılan alt mevzuat ile belirlenmektedir. 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Milli Eğitim Bakanlığı'nda mesleki ve teknik eğitimin yürütülmesinden sorumlu altı birim, Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü adı altında birleştirilmiştir. Bu kapsamlı düzenlemeyle 25 isimde eğitim veren ortaöğretim meslek okulları tek isim olan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi altında toplanmıştır. TBMM'de 2016 yılında kabul edilen 6764 sayılı kanun ile de ustalık eğitimi yaygın eğitimden ayrılarak zorunlu eğitim kapsamına alınmış ve mesleki eğitim merkezleri Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü uhdesine verilmiştir.
Ortaöğretim ile birlikte yükseköğretim de her zaman mesleki ve teknik eğitimin üst öğrenimi ve tamamlayıcısı olmuştur. Türkiye'de ara iş gücünü yetiştirmeye yönelik tekniker okulları, 1954 yılında kurulmaya başlanmış, ancak 1973 yılında kapatılmıştır. Milli Eğitim Temel Kanunu ile 1973 yılında eğitim ve öğretimin yeniden yapılandırılması sürecinde yükseköğretime önlisans kademesi getirilmiştir. 1976 yılında ise Milli Eğitim Bakanlığı Yaygın Yükseköğretim Kurumuna (YAYKUR) bağlı Meslek Yüksekokulları (MYO) kurulmuş ve bu okulların amacı; "ülke şartlarına uygun olarak teknik, sosyal ve hayati bilimler alanlarında ihtiyaç duyulan ara meslek elemanı yetiştirme" olarak belirlenmiştir. MYO'larda öğrenim gören öğrencilerin statüleri MEB tarafından 1980 yılında çıkarılan bir yönetmelikle yasal hale getirilmiştir. Yönetmelik, bu okulları "iki yıllık meslek eğitim veren yükseköğretim kurumu" olarak tanımlamış ve teknik bölüm mezunlarına "tekniker" unvanı vermiştir.
Yükseköğretimin 1982 yılında yeniden yapılanması sürecinde ise MYO'lar üniversitelere bağlanmıştır Yükseköğretim Kanununda 2011 yılında yapılan düzenleme ile MYO tanımı, "belirli mesleklere yönelik nitelikli iş gücü yetiştirmeyi amaçlayan, yılda iki dönem veya üç dönem olmak üzere iki yıllık eğitim ve öğretim sürdüren, önlisans derecesi veren bir yükseköğretim kurumudur" şeklinde düzenlenmiştir. Türkiye Yeterlilikler Çerçevesine göre yükseköğretim önlisans kademesinde mesleki ve teknik eğitim, 5. seviye olarak tanımlanmıştır. MYO'lar farklı türde eğitim programlarını bünyelerinde barındırabildikleri gibi belirli alanlarda da yoğunlaşabilmektedirler. MYO'lar bünyesinde teknik, sosyal sağlık, turizm, sivil havacılık, adalet, maden, otomotiv, sanat ve ulaştırma gibi 20'den fazla tematik alanı kapsayan programlarda eğitim verilmektedir.
Günümüzde üniversiteler bünyesindeki MYO'larda toplam 219 farklı meslekte ön lisans programı bulunmaktadır. Ön lisans programlarından mezun olanlar, Dikey Geçiş Sınavına (DGS) girmek koşuluyla lisans programlarına kayıt yaptırarak lisans tamamlama imkanına sahiptirler. Yükseköğretim Kurulu tarafından Meslek yüksekokullarının kuruluş hedefine uygun eğitim verilmesi amacıyla organize sanayi bölgelerinin içinde MYO açılması teşvik edilmektedir. Bu düzenlemeyle meslek yüksekokullarında yetişen iş gücünün sanayi ve iş dünyası ile daha sıkı ilişki içinde, mesleki ortamda yetişmesi amaçlanmaktadır.
Yükseköğretimin lisans düzeyinde de meslek eğitimi verilmektedir. Ancak bu seviyedeki meslekler muhtelif olmakla birlikte piyasanın en çok talep ettiği alanlarda ve mesleklerde büyük oranda diploma bağlantılı meslek kanunları mevcuttur. Üniversite-sanayi işbirliği yükseköğretimin önemli önceliğidir. Bu kapsamda, fen ve mühendislik öğrencilerinin alanlarıyla ilgili özel sektör işletmelerinde, teknoparklarda, Ar-Ge merkezlerinde ya da sanayi kuruluşlarında bir dönem uygulamalı eğitim yapmalarının desteklenmesi; işsizlik fonundan ücretleri ödenmek suretiyle teşvik edilmektedir.
Avrupa Birliği, mesleki eğitim dahil temel eğitimden doktora eğitimine kadar olan eğitim ve öğretimi sekiz seviyede tanımlamıştır. Türkiye de bu çerçeveyi referans kabul ederek eğitim ve öğretim kademelerinin tümünü 8 seviyede tanımlayarak Türkiye Yeterlilikler Çerçevesini yasallaştırmıştır. Her bir seviyedeki mesleklerin standart ve yeterliliklerini belirleme ve bunların ölçme ve değerlendirme ile belgelendirme görevi ise 5544 sayılı kanun ile Mesleki Yeterlilik Kurumuna (MYK) verilmiştir. MYK, eğitim kurumu ile iş gücü piyasası arasında mesleki yeterlilik belgesi vermek ile kilit bir görev üslenmiştir.
YAZAR
Ömer Açıkgöz