Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu haftanın konusu portakal. Hani şu turuncu rengiyle insana ferahlık, umut ve tazelik veren, rahatlatan, kokusuyla ise baştan çıkartan portakal. Sadece gıdalarda kullanılmaz portakal kokusu; tarihte ilk parfüm malzemeleri gül ve portakal sularıdır. Hala da birçok parfümün alt notalarında, portakalın tınısını hissedebilirsiniz.

        Portakal kabuğunun o muhteşem kokusu üst tabakada yer alan esansiyel yağların açığa çıkmasıyla yayılır. Hani meyve yedikten sonra kabuğuyla oynarız da hem elimiz renklenir hem de ortam mis gibi kokar ya. Biz ezdikçe koku bileşikleri ortaya çıkar. Her birinin muhafaza edildiği kesecikler günlerce, haftalarca kalsa bile kokusunu kaybetmesini engeller.

        BEYAZ KISMA DİKKAT

        Bu kokunun müdavimi olanlar bilir. Yaz kış fark etmez, kekte kurabiyede tatlıda kullanmak istersiniz. Bu keyiften ayrılmamak adına portakallar tazeyken, kabukları kalın, suluyken yani mevsiminde en iyi şekilde saklamak gerekir. Derin dondurucular hayatımıza girdiğinden beri her konuda değerlendiriyoruz. Portakal kabuğunu saklamak konusunda da bence çok iyi sonuç veriyor. Portakal zest konusunda en önemli nokta, alt tabakada yer alan lifli beyaz kısmı almadan rendelemektir. Beyaz kısmı yoğun lif ve pektin içerir ve ayrıca gıdayı acılaştıran maddeler bulunur.

        KOKULAR DUYGULARI TETİKLER

        Bizler sobalı evlerde büyüdük... Gümbür gümbür yanan soba odanın içinde birçok şeyi ısıtmaya, bazen pişirmeye yarayan süper bir eşyaydı. Alevleri duvara yansır, insanı garip bir şekilde rahatlatırdı. Şimdilerde minnak tea lightlerda bulmaya çalıştığımız o turuncunun ve alevin rahatlatıcı etkisini ve ışığını küçükken soba başında bolca bulurduk. Annem sabahları uğraşıp kül temizlemese, sanırım sobadan ayrılmayı hiç istemezdim. Yukardan odunluktan kömür ve çıra taşırdım ne olacak. O zamanlar biz çocuklar “neden ben getiriyorum” demezdik. Çokça sorgulamazdık öyle büyüklerin her söylediğini. Şimdi uzmanlar tam tersini söylese de biz biliriz ki evde huzur olurdu. Her şeye maydanoz olmayan ve her söylenene karşı çıkmayan biz çocuklar da inanın çok daha mutluyduk. Yazarken her cümlede farklı dünyalara dalsam da biliyorum bugün size sobanın üzerine dizdiğimiz portakal kabuklarından bahsedecektim. Isındıkça odaya yayılan o sihirli kokusundan. Koku böyle bir şeydir işte... Zaman ve mekan sınırı olmaksızın her hatırladığınızda aynı duyguları, aynı şekilde hissedersiniz. İşte tam da bu nedenle bizim haberimiz bile olmadan, ruhumuz duymadan reklam sektörü AVM’lerde kokuyu insanların satın alma kararlarını etkilemek adına kullanır. Duygularımızla karar veririz ve kokular duyguları tetikleyen en güzel enstrümanlardır.

        KABUĞUNU ZAYİ ETMEYİN

        Neyse efendim şimdi portakalın en güzel zamanları. Kabukları kalın ve sulu. Buzluğa stok yapmak için en uygun zaman. Kimyasal mı var karpitle mi sarartmışlar derdi olmadan, doğal portakal bulabiliyorsanız ne mutlu size. Alın o portakalları yiyin ama kabuğunu sakın zayi etmeyin. Bir sebze fırçası veya kullanılmamış süngerle iyice ovarak yıkayın. Üzerinde toz, kir veya kalıntı kalmasın. Sonra beyaz kısımlarına gelmeyecek şekilde rendenin küçük kısmıyla rendeleyin. Rendelediğiniz kabukların içine, her portakal için 1 kaşık olacak şekilde toz şeker ekleyip iyice karıştırın. Şeker, kabukların renklenip bozulmasını engelleyici bir etkiye sahip. İnce plastik kaplara veya buzdolabı poşetlerine ince bir tabaka halinde yerleştirip havasını alın. Ağzını sıkıca kapatıp dondurucuya koyun. İhtiyacınız olduğu zaman ucundan kırıp kullanabilirsiniz. Buzdolabının alt kısmında da en az 1 hafta 10 gün saklayabilirsiniz.

        Hani kokuyla hatırlanır dedik ya birçok şey. Portakal kabuğunu kullanırken, yumuşacık anne kurabiyelerini, kekleri yerken beni hatırlayın. Jose Mauro Des Vasconcelos’un Şeker Portakalı kitabını da okumadıysanız, okuyun bence. Yüzünüzde bir tebessüm olsun, başköşede huzur olsun umarım sofralarınızda. Tebessümler hep beraber olsun...

        Diğer Yazılar