Sayın Selçuk, evrensel düşünme aparatınız var mı?!
Bizde az olan şey "Evrensel düşünme metodu" Evrensel düşünebilmek için, beyninizde evrensel düşünme metodolojisini uygulayan bir aparat olması gerek. Yani, aklınıza bir fikir gelir. Gerçi bazı beyinler için bu bile bir mucizedir. Neyse, bu fikirle birlikte, beynimizdeki neronlar çekirdeğinden uzanan dendritlerle, fikrin yarattığı resim ya da hissi anlamlandırmak adına bağlantı kuracağı yeri arar. Yine yani; beyninin içi boşsa dendrit uzayda kaybolan dandik uydu aracı gibi boş boş gezer. Çünkü, beynimizin o bölgesi uzay gibi, sonsuz bir boşluktur. Bizim deyişle, "Bir baltaya sap olamaz" o dendrit. Eğer beyninde kurgulanmış evrensel düşünme aparatı varsa, gider onu bulur ve yapışarak bağlantıyı kurar. İşte mucize de bundan sonra başlar. İnsan hakları, hayvan hakları, adalet, sevgi, saygı, sevap, aşk vs vs. bülbül gibi şakır şakır dökülürsünüz. Her şey şak diye beyindeki yerine oturur.
Milli Eğitim Bakanı sayın Ziya Selçuk, eğitimdeki vizyoner yaklaşımını açıklayınca, aklıma ilk gelenler şu yukarıda yazdığım satırlar oldu. Ben açıkçası, böylesi bir vizyon ve hedefi Ziya beyden bekliyordum. Yaklaşık bir aydır, Akıl ve Zeka Oyunları Federasyonu içindeyim. "Zeka vakfının kurucusu bir beyinden, çıksa çıksa böyle bir şey çıkar" diye düşündüm. Ama, bir yandan da, bu vizyonun nasıl hayata geçeceğini düşünmeye başladım. Ülkemizin eğitim sistemi hepimizin bildiği gibi lokal insan yetiştirir. Evrensel düşünce aparatı kimlerde var ki?.. Bende bir liste var. İsteyen olursa zuladan çıkarıp paylaşabilirim. Ne isimler, neler neler var... :) Bilimsel olmayan verilerimle bence evrensel aparatlı beyinler nüfusumuzun yüzde 5 kadarını kapsıyor. Yüzde 2'si spor 1'i sanat diğeri de ticaret vs. Bu alanlardaki insanlarda evrensel düşünme aparatı var. Eee buna da şükür... Olmayanlar kötü değil. Evrensellikten uzak peygamber yürekli insanlarımızla dolu etrafımız. İyi kalpli olmak başka bir değerli meziyet ve bu ülke dimdik ayakta duruyor ise onların sayesinde duruyor. Ziya Selçuk beyin, vizyoner projesine geri dönersek; bu plan bir ekiple başarıya ulaşacaktır. Ve bu ekibin amacı evrensel düşünceye yatkın bir dünya insanı yetiştirmek...
Bir insanın kendini dünya vatandaşı görebilmesi için o kişinin içinde olduğu veya yaptığı bir şeyin aynı anda tüm dünyada yaşıtları veya her kitleden insan tarafından yapılıyor olmasıyla mümkün. Bu durumu bir radyo frekansı olarak düşünürsek, öyle bir frekans olmalı ki, çocuk kendini dünyanın herhangi bir yerindeki yaşıtları ile aynı bilgi/beceri ve kültür içinde bulunuyor hissetsin. Çocuk bunu hissettiğinde zaten bambaşka bir insan oluyor. İste tam bu noktada SPOR, kuralları/terminolojisi/kültürü ile mükemmel bir aparat olarak göze çarpıyor.
Çocuk, spor sayesinde aynı dili, aynı kültürü paylaşarak kendini bir dünya vatandaşı olarak görmeye başlar. Spor ve sanatın dışındaki alanlarda bu frekansa çıkma şansınız neredeyse yok gibidir. Onun içindir ki, spor yapan/sanatla uğraşan çocuğun konuşmasından, hal ve davranışlarına kadar tüm görüntüsü yaşıtlarından pozitif anlamda farklıdır. Onun içindir ki, yabancı ülke üniversiteleri, kolejleri, profesyonel sporculara burs verirken bonkör davranır. Şimdi oturup bir düşünelim. Okullarda yapılan işler, evrensel düşünceye yatkın, bir dünya insanı yetiştirebilecek düzeyde mi? Yoksa lokal bir vatandaş kategorisinde mi? Öğrencilerini spora, sanata yönlendiren eğitmenlerimizin eğitim camiasındaki oranı nedir?. İngilizce veya matematik öğretmenlerinden kaçı, sınıfındaki çocuklara "spor yapın veya en az bir sanat dalı ile ilgilenin" diye tavsiyede bulunuyor?
Onun içindir ki, bu vizyoner işte bütün yük, spor, sanat ve branş öğretmenlerinin üzerinde. Ve özellikle beden eğitimi öğretmenleri, bu projedeki fırsatları iyi analiz ederek bakmalı. Bakmak yetmez sahip çıkmalı, o da yetmez uygulamalı. Benim çocukluğumdaki okul sporları, mahalle kulüpleri tekrar canlanabilir. Ve bu güzel ülkenin güzel insanlarına evrensel vizyon açabilir.