Doğal gıda gerçekten doğal mı?
YEDİĞİMİZ, içtiğimiz, soluduğumuz hava...
Musluktan akan su, güneş ışığı, bedenimizi kullanmak (arabayı veya asansörü değil)...
Bu saydıklarımın şu hayatta deneyimleyeceğiniz sağlık seviyesiyle birebir etkili olduğunu adımız gibi biliyoruz. Bilim sağolsun.
Sigara, şeker, rafine gıdalar; güneş ışığı görmeden büyütülmüş kısacık hayatlı zavallı hayvanların etleri ya da diğer ürünlerini yemek; içinde hiç besin değeri kalmamış, tarım ilacıyla ve suni gübrelerle tüm canlı özelliklerini yitirmiş toprakta zoraki büyütülen, parlak görülsün diye etrafı garip gurup şeylerle kaplanan sebze-meyve...
Bunların da kanserle, diyabetle, kalp-damar hastalıklarıyla ve daha sayamadığım onlarca hastalıkla ilgisi var. Bunu da biliyoruz.
Bir kısım insan bu hakikatleri göz ardı etmeden; bir şekilde en doğru gıdaya ve şartlara ulaşmaya çalışarak yaşıyor... Ne yediğini, çocuğuna ne yedirdiğini, o yediklerinin nerede ve nasıl yetiştiğini önemsiyor. Doğal olan bu!
Kim ister ki gıda endüstrisi para kazansın diye kendi sağlığından olmayı. Belli bir bilgiye, bilince ulaşan kişi elbette “doğal” olan gıdayı, işlenmiş olana, yapay olana, rafine olana tercih edecek. Lakin bu bölgeye pazarlama karışıyor ve sınırlar bulanıklaşıyor..
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, “doğal” teriminin pazarlama malzemesi olarak kullanılmasının yasaklanması için başlattığı kampanyada şunu soruyor:
“GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların sütünden elde edilen yoğurt paketlerinin üzerine ‘doğal’ yazmanın serbest olduğunu ya da üretiminde Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘muhtemel kanserojen’ olarak rapor edilen glifosat kullanılmış sebze ve meyvelerin doğal kabul edildiğini biliyor musunuz?”
Biliyor muyuz? Yoksa biz her doğalı gerçek doğal mı sanıyoruz?
Mesela, GDO’lu yemlerle beslenmiş ineklerin, kafesten dışarı kafasını hiç çıkarmamış tavukların ürünlerine doğal yazmak kanuna aykırı değil. Ahlaka aykırı aslında. Neden mi?
SEMPATİK KİSVELER ALTINDA SUNULMASIN
Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Hakkında Kılavuz’un “Belirli Terim ve İfadelerin Gıda Etiketlerinde Kullanımına İlişkin Özel Uygulama Esasları” bölümünde “doğal” terimi; tek bileşenden oluşan (katkı, aroma vb. dahil hiçbir ilave bileşen içermeyen) fiziksel, enzimatik veya mikrobiyolojik işlemler dışında herhangi bir işleme tabi tutulmamış, bitki, algler, mantar, hayvan, mikroorganizma veya mineral kaynaklı olan ve doğal yapısında önemli bir değişikliğe sebep olacak herhangi bir işlem uygulanmamış gıdaları tanımlamak için kullanılabilir dendiği için.
Yani doğal kelimesinin çağrıştırdığı işlem görmemişlik, sağlığa faydalılık, topraktan ve tohumdan itibaren müdahale edilmemişlik, daha kabacası yapaylıktan uzaklık durumuna uzaktan yakından uğramamış olabilir. Sadece doğal kelimesinin geçmesi değil aynı zamanda “doğallık” algısı yaratabilecek görsellerin kullanımı da bu kapsamda değerlendiriliyor. Yani fabrikadan hiç çıkmadan yaşamış bir ineğin sütünün üstünde yeşilliklerde otlayan inek resmi olması gibi...
Endüstriye yakın, halk sağlığına uzak bir duruş bu. Tüketiciyi yanıltma ihtimali çok yüksek.
Change.org’da başlatılan bir imza kampanyasıyla desteklenen projenin bu durumun düzeltilmesine dair iki talebi var. Birincisi “doğal” kelimesinin kullanımına hiçbir şekilde izin verilmemesi ve ilgili bölümlerin bu bağlamda yeniden düzenlenmesi. İkincisi ise gıdanın etiketlenmesi, tanıtımı, sunumu ve reklamı bir bütün olarak ele alınarak “doğal” çağrışımı yapacak görsel malzeme kullanımına da izin verilmemesi.
Mantıklı ve adil.
Gittikçe artan insan nüfusunu beslemek için tohumdan markete kadar olan yolda birçok farklı teknoloji, tarım ilaçları, raf ömrü uzatıcı süreçler, GDO’lu tohumlar ve daha onlarca “doğal” olmayan şey kullanılıyorsa bunu sempatik kisveler altına sokmak yasaklansın o zaman.
Doğal gerçekten doğal olsun. Biz de bilelim.