Anakronizm
Genellikle devlete, siyasi partilere atfedilen bir hatayı bu defa terör örgütü yapıyor olmasın?
Önce Grekçe “ana/geri” ile “kronos/zaman” sözcüklerinden yapılmış “anakronizm”in ne olduğunu bilmeyebileceklere açıklayayım: Bir kişi veya olayın içinde bulunulan zaman ile uyumsuzluğudur anakronizm...
Mesela, Ortaçağlarda geçen bir filmde artistlerden birinin kolunda saat bulunması... Ya da günümüzde varlığını sürdürmeyen bir yaratıktan sanki biraz önce görünmüşçesine söz edilmesi...
Kişi/olay ile zaman arasında yakın ilişki vardır ve o ilişkiyi imkânsız kılan her şey “anakronizm” sayılır.
Ülkemizde şiddet yoluyla sonuç almaya kalkışanlar ve onları destekleyenler bugün o duruma düşüyor.
“Çözüm süreci” Türkiye’nin ve AK Parti’nin en güçlü olduğu bir dönemde (2009) başladı. Seçimden (2007) oylarını yüzde 47’ye yükselterek çıkmıştı AK Parti... Kendi içerisinden önemli bir ismi cumhurbaşkanı olarak seçtirmeyi de başarmıştı (2007). Askeri vesayeti zora düşüren adımlar atılıyor, dışarıda saygı görüyordu...
Yalnızca çevresinde değil... AB, Türkiye’yi “üye adayı” ilan ediyor (2005), ABD ise Obama’nın başkan seçilmesiyle birlikte (2008), onu, bölgesinde “örnek ülke” gösteriyordu.
Türkiye böyle bir dönemde “barış süreci” yolunda adımlar atmaya başladı.
Siyasilerin uzattığı ele olumlu cevap veren sürecin Meclis içi ve Meclis dışı muhatapları da, AK Parti gibi, zamanla uyumlu davranacaklarını belli ettiler.
AK Parti ve hükümetteki dostlarımızı üzme pahasına şunu kayda geçireyim: “Sürecin” zora girdiği dönem Türkiye’nin özellikle dış politikada farklı tercihlerde bulunduğu, yalpaladığı dönemdir. Sürecin Meclis içi ve Meclis dışı muhatapları, Türkiye’nin geçici itibar sorunu yaşadığını fark edince, bunu fırsat saydı; yeniden terör ağırlıklı hale dönüşen ortamda, hükümet de, devletin bilinen refleksleriyle cevap vermeye başladı.
Şimdiye kadar olan bu.
Evet, şimdiye kadar olan bu, ama terör ağırlıklı ortamın bundan böyle sürdürülmesi, örgütü ve sürecin Meclis içi muhataplarını şimdiden sonra “anakronizm” sınırlarına düşürebilir.
Düşüldüğü takdirde, “anakronizm”, böyle durumlarda çok tehlikelidir. Açayım: 7 Haziran (AKP yüzde 41) ile 1 Kasım (AKP yüzde 50) seçimlerini birbiri ardına yaşayan iktidar partisi, yaşadıklarından gerekli dersleri çıkarmış gibi görünüyor. En önemli ders almış görüntüsü de dış politika alanında. Kendine güveni yeniden artan AK Parti, kendisini yalnızlığa sevk edebilecek davranışlar yerine dış ittifaklarını tazeleyecek adımlar atmaya başladı.
Henüz tamamlamasa da, hükümet, 2011 öncesi tercihlerine dönebileceği sinyallerini çok daha güçlü veriyor.
İstisna, Rusya ve İran... Bu iki komşu ülkeyle de sağlıklı bir zeminde buluşmanın yolları herhalde aranacaktır.
Türkiye fazla uzak olmayan bir gelecekte 2009 ayarlarına tamamıyla döndüğünde ne olacak?
Şimdilerde özellikle eylem mekânı olarak seçtikleri kadim kentlerde “direniş” adıyla sergiledikleri silahlı kalkışma yüzünden, terörü yöntem olarak seçmiş ve bu durumunda ısrar eden örgüt ile ona alenen destek veren siyasiler “zaman dışı” hale gelecekler...
“Anakronik” olacaklar...
Durumun vahameti şurada: 2009’da “çözüm” yolunda gelişmeler yaşanırken güven ortamı zar zor oluşturulabilmişti. İlişkilerin “hendekler” yüzünden tarumar hale geldiği günümüzde güven ortamının yeniden inşası gerekecek; ama sürecin yeniden, arada hiçbir şey olmamış gibi başlaması olağanüstü zor.
HDP’ye düşen, gelişmeleri doğru okuyup hareketlenmeye kalkışanları uyarmaktı.
Uyarmalı.