Yeni yıl dilekleri yerine...
Ülkenizin büyük iki partisinin liderlerinin bir araya gelişleri ardından “...Mutabık kaldık” fiili ile biten bir açıklama yapıldığını işittiklerinde, insanlarımızın içinin, huzurlu bir beklentiyle dolduğuna eminim.
Kendi hesabıma ben o durumdayım.
Geride bıraktığımız 365 gün Türkiye için çok verimli geçmedi. Ondan önceki yıl (2014) da, bir önceki yıl (2013) da öyleydi; ama galiba en iç karartıcı olanı 2015 yılıydı. Dışarıdan kuşatılmışlık hissine kapılmamızı getiren olaylarla başladı yıl, güvenlik hissimizi yerle bir eden iç gelişmelerle sona erdi.
Tek tesellimiz, çare üretebilen demokratik sistemi koruyor olmamız... 1 Kasım’da yapılan son seçimde halkın yarısı mevcut iktidarın devamı yolunda oy kullandı; arkasında güçlü halk desteği bulunan AK Parti sorumluluğunun bilincinde siyaset adamlarına sahip.
Bu önemli.
İkinci önemli nokta, zaman zaman aksine düşüncelere dalmamıza sebep olan gelişmeler yaşansa da, Türkiye’nin bulunduğu bölgede kolayca vazgeçilmeyecek bir değeri bulunması... Sadece jeopolitik önemden söz etmiyorum; ateş çemberine dönmüş bir bölgenin tam ortasında yer alıyoruz, ancak o ateşi söndürecek formülleri de bizler elimizde tutuyoruz.
Her şeyden önce insan kaynağımız sağlam. Erkeği ve kadınıyla hepimiz daha iyi eğitimler almak istiyor ve alıyoruz. Çalışkanız; zengin doğal kaynaklarına sahip olmadığımız halde çalışarak dünyayla arayı kapatmaya çabalıyoruz. Refahı tabana yayma yolunda elle tutulur bir gayret var; teknolojik ilerlemeleri en çabuk kabul edip hayatına uyarlayan ülkeler arasında yer alıyoruz.
Sıradan özellikler mi görünüyor bunlar? Görünmesin. Bizden ileri bilinen ülkelerde aşağıya doğru yol alan ekonomik göstergeler, Türkiye’de olumlu işaretler veriyor.
En önemlisi ise, doğrular ile yanlışları ayırt edebilecek türden ferasetimizin bulunması... Yanlış yaptığımız olmuyor mu? Hem bireysel olarak, hem de topluca hatalı tercihlerde bulunduğumuz çok durum var; ara sıra umutsuzluğa düştüğümüz de oluyor. Ancak hatada ısrarcı olmadığımız gibi, hatada ısrar edenleri yerinden etmeyi de başarabiliyoruz.
Derhal itiraza kalkışmadan önce bu yazdıklarım üzerinde biraz düşünmenizi tavsiye ederim. Bugün yeni yılın ilk günü. İçte ve dışta kavgalara tanık olarak geçirdiğimiz 365 günün sonunda, 2016’ya büyük umutlarla başlamamızı sağlayacak gelişmelerin kapımıza dayandığını fark edebiliyorum.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile kurmayları, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurmaylarıyla bir araya geldiler ve değişik konularda yığılmış sorunlara sivil siyasetin cevap bulması noktasında mutabık kaldıklarını açıkladılar.
Mutabakat zeminini daha da genişletecek başka görüşmeler de olacaktır.
Peki, bir süredir sınırlarımız dışında kendimizi yapayalnız hissetmemizi getiren yanlışlar da ortadan kalkacak mı?
Ortadoğu’daki savaşları sona erdirecek formüller Türkiye’nin elinde. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan’da Kral Selman’la, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez’in İran’ı ziyaretinde dini lider Hamaney ile temasları, formüllerimizin uygulamaya konulması öncesi temaslar olarak görülebilir.
ABD, AB ve BM ile de paylaşılarak ortak görüş haline getirilebilecek formüllerin...
İçerideki ve dışımızdaki “savaş” tablosunu hem “barış” tablosuyla değiştirmek, hem de bunu yaparken “daha adil bir dünya” projesini tanıtıma açmak...
2016’da Türkiye’ye düşen rol budur.
Yeni yıl herkese mutluluk getirsin.