Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Standard and Poor's (S&P), Türkiye'nin görünümünü aşağıya çekince büyük bir sürpriz ve kargaşa yaşandı. Tepkiler ağır oldu.

        Oysa şaşırmaya gerek yoktu. Ben S&P nin değerlendirme notunu okudum. Bunların daha önce IMF'nin 27 Ocak 2012 tarihinde açıklanan 4. Madde Raporu ve yine IMF'nin G-20'lerin aşırı ısınma durumunu irdeleyen görüşleriyle örtüştüğünü gördüm.

        Bırakın bu örtüşmeyi, S&P'nin vurguları Türkiye deki akademisyenlerin, medyanın ve ekonomi yazarlarının yıllardır üzerinde durdukları ve bazı hükümet üyelerince de kabul edilen görüşlerle paralellik arz ediyor.

        Bunlar neler?

        ■ Cari açık bir sorun. Milli gelirin yüzde 10'una erişti.

        ■ Enflasyonist eğilimlerdeki artışa dikkat.

        ■ Dış ticaret hadlerinde aşırı ısınma var.

        ■ İç tasarruflar düşük.

        ■ Ekonomik büyüme dış kaynak akışına bağlı.

        ■ Avrupa'da durumun kötüleşmesi Türkiye yi olumsuz etkiliyor.

        ■ Kamu borcu düşük ancak kamu açıklarındaki iyileşme dolaylı vergilere dayanılıyor.

        Aslına bakarsanız IMF Raporu çok daha sert ve kapsamlıydı. Önerilerin birçoğunun da halen yerine getirilmediğini hatırlatalım.

        IMF ETKİSİ

        IMF'nin S&P'den ayrılan yönü not vermemesi. Ancak bu konuda görüşleriyle piyasaları ve not veren kuruluşları mutlaka etkiler.

        Kredi derecelendirme kuruluşları ile IMF ya da Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlar birbirleriyle her zaman görüşürler. Neler olup bittiğine bakarlar.

        Geçen hafta VVashington'da yapılan IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları sırasında Türk heyeti ile IMF yetkilileri bir araya gelip görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Hep böyle olur.

        Ne konuşulduğunu kuşkusuz bilmiyoruz. Ancak IMF'nin bu raporu ortada iken ve gündemde değişen başka bir konu yokken aynı şeylerin tekrar edilmiş olduğunu sanıyorum.

        Dolayısıyla S&P'nin Türkiye'nin görünümünü aşağı çekmesinin tesadüf olmadığını düşünüyorum. Sinyaller bu kez başka taraftan geliyor.

        Enflasyonla mücadele sürüyor: Yüzde 11'leri gördük

        Nisan ayı fiyat artışlarının yüksek çıkacağı konusunda piyasa hazırlıklıydı. Nitekim fazla tepki vermedi.

        Şimdi geçen yıl mayıs ayında yüzde 2.4 çıkan Tüketici Fiyat Endeksi'ne ümit bağlandı. Bu yılki mayıs ayı enflasyonu düşük çıkınca herkes rahatlayacak. Daha sonraki aylar için ise duruma yeniden bakılacak.

        Artık enflasyonu aylık bazda ve matematiksel olarak takip etme durumuna girdik. Bunun nedeni, enflasyona hedeflenmiş bir para politikası ortamının bulunmayışı.

        Sadece enflasyon vurgusu yapılıyor. Bunu da fazla dinleyen yok. Kamunun enerji ve doğal gaz zamları, gıda fiyatlarındaki azalışın önünü kesiyor. Çekirdek enflasyondan olumsuz sinyaller geliyor.

        Eğer Merkez Bankası daha önceki yıllarda olduğu gibi sadece enflasyona kenetlenmiş bir biçimde bir para politikası uygulasaydı, yüzde 11 'leri görmezdik diye düşünüyorum.

        Tabii bu değer yargım, faizi enflasyonist baskılara karşı etkin kullanan merkez bankaları için.

        Diğer Yazılar