Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Düşük düzeyde fiyat istikrarını sağlayacak olan kurum merkez bankasıdır. Bunu da para politikasıyla gerçekleştirir.

        Peki, "Merkez bankaları ne tür para politikaları benimseyerek enflasyon hedefini tuttururlar?" diye sorduğunuzda alacağınız yanıtlar sınırlıdır. Ya enflasyonu hedefleyen, ya parasal büyüklükleri kontrol eden ya da döviz kurunu veya faizi çıpa alan uygulamalar para politikalarının temelini oluşturur.

        Bu uygulamaların başarısındaki en önemli nokta kamuoyunu, firmaları ve piyasaları ikna edip etmemektir.

        Bunun için yapılması gereken geçmişteki verileri dikkate alarak enflasyon ile uygulanan para politikaları arasındaki ilişkileri saptamaktır. Döviz ya da faizi hedefleyerek ya da banka kredileri, M1, M2 gibi parasal büyüklükleri düzenleyerek belirlenen enflasyon oranını yakalayıp yakalayamamak başarıda en önemli kıstastır.

        TÜRKİYE ÖRNEĞİ

        Uzun yıllar yüksek enflasyon ile yaşamış Türkiye'de etkin bir para politikası uygulamak olanaksızdı. Kırılganlıkları kapatmaya çalışan ve döviz kuru ile enflasyonist bekleyişler arasında bire bir ilişkiyi dikkate alan bir politika yıllarca sürdürüldü.

        80'li ve 90'11 yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda parasal büyüklükler ile fiyat artışları arasındaki anlamlı ilişkinin varlığı da kanıtlanamıyordu. Belki dar anlamda para arzı (M1) ile bir ilişki saptansa da "M1 şu kadar artacak, enflasyon da yüzde şu kadar olacak" diye bir kanıyı kamuoyuna kabul ettirmeye ve bununla enflasyonu kontrol ettirmeye olanak yoktu.

        Parasal büyüklükler konusunda ısrarcı olan ve bu tür uygulamayı uzun yıllar sürdüren Almanya'da bile başarı hanesi parlak değildi.

        2000'lerin başında enflasyon tek haneye düşünce, enflasyonu hedefleyen para politikasına geçildi. Merkez Bankası'nın kredibilitesinin artışıyla birlikte kişileri ikna da kolaylaştı.

        Firmaların fiyat belirlemelerine, halkın enflasyon bekleyişlerine ve piyasaların belirsizliğin azaltılması istemlerine uygun bir ortam yakalandı.

        Unutmayalım bu tür bir para politikasında kısa dönemli faiz oranları temel araç niteliği taşıyorlar. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faizleri 25, 50 ya da 75 baz puan değiştirerek enflasyonist bekleyişleri şekillendiriyordu.

        ŞİMDİ PARASAL BÜYÜKLÜKLERİ KONTROL ZAMANI

        Hükümetin faize bakış açısındaki değişiklik, enflasyonist bekleyişleri belirleme amacı yönünden önemli oranda kredibilite kazanmış para politikasına noktayı koydu.

        Bunun üzerine Merkez Bankası parasal büyüklükleri kontrol ederek, banka kredilerinin artışına mani olarak ve likiditeyi sıkıştırarak para politikasını yönetmeye başladı. "Kurala bağlı para politikası", "esnekliği yüksek" bir şekle dönüştü. Merkez Bankası "enflasyon hedefinden" "enflasyon tahminine" doğru yörünge değişikliği yaptı.

        Türkiye'de parasal büyüklükler ile enflasyon oranı arasında güçlü ilişki olup olmadığı üzerinde pek durulmadı, ispatlanmadı. Dolayısıyla da kamuoyu ikna edilip yönlendirilemedi.

        Şimdi bu durumdayız.

        Belirsizliğin arttığı, çıpanın bulunmadığı ve olumsuz dış etkenlerin varlığını fazlaca hissettirdiği bir dönemde uygulanan bu para politikasıyla enflasyonist bekleyişleri yönlendirmenin ne kadar zor olduğunu gözlüyoruz.

        Bu nedenle de enflasyon beklenenden yüksek çıkıyor tabiatıyla.

        Diğer Yazılar