Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Baykar Makine’nin Bayraktar İHA’larıyla (mini ve taktik sınıf) renklenen Türk semaları, TAI’nın ANKA’larıyla konumunu bir derece daha yukarı çekmiş durumda. Önümüzdeki yıllarda devreye Baykar’ın Akıncı İHA’sı girdiğinde ise Türkiye bu alanda önemli bir güce kavuşacak. İHA cephesinde bu denli hızlı gelişmeler ve değişim olunca güvenlik kuvvetlerinin tüm birimlerinde belki de ülke genelinde İHA’lar için yeni bir organizasyon, yapılanma da şart olacak.

        Mesela geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesi’nde (SSİK) alınan kararla, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) koordinasyonunda 16'sı AANK-S, 6'sı ANKA-B olmak üzere toplamda 22 ANKA'nın daha güvenlik güçlerinin kullanımına sunulmasına karar verildi. Bu sistemlerle birlikte yer kontrol istasyonları, son dönemde milli olarak geliştirilen radar ve kameraların da teslimatı gerçekleştirilecek. Dolayısıyla milli ve özgün tasarımlarla önemli bir güç elde etmiş oluyoruz. Bu alandaki başarı, bu ürünlerinin endüstriyel gelişimini, daha gelişmiş varyantlarının ortaya çıkmasını, ihracatını da beraberinde getirecek.

        Yakın zamanda Türk Havacılık ve Uzay Sanayii ( TUSAŞ), 2 ANKA-S’i daha Hava Kuvvetleri’ne teslim etmesiyle envantere giren milli uydular üzerinden kontrol edilebilme özelliğine sahip ANKA-S sayısı da 10’a ulaşacak. ANKA'lar, gece ve gündüz, kötü hava şartlarında bile gerçek zamanlı görüntü istihbaratı sunması, faydalı yük kapasitesinin 200 kilogram olması, 30 bin feet yüksekliğe çıkabilerek, 24 saat görev yapabilmesi, Türkiye’nin hava gücünü de bu alanda tartışmasız bir şeklide dünyanın ilk beşinde daim kılacak.

        Hâsılı kelam; Bu gücün etkin kullanım ve gelişimi için özel ilgiyle farklı bir yapılanmanın zaman kaybedilmeden devreye sokulması gerekiyor.

        “6 aydır fiber kablo döşenmiyor”

        Ankara’dan İstanbul’a dönerken telekomünikasyon sektörünün üst düzey yetkililerinden bir isimle Esenboğa Havalimanı’nda karşılaştım. Sık aralıklarla Turkcell, Vodafone, Türk Telekom ve diğer sektör oyuncularının ilgisini çeken fiber altyapı hakkında yazılar yazdığım için bu konuları son günlerde gündeme taşımadığıma dikkat çekti.

        ‘Haklısınız’ dedim. Evet, neler oluyor? Son 6 ayda sektör ne kadar fiber kablo döşedi? İzinlerde sorun var mı? Sektör, mevcut fiber altyapıyı paylaşırken bir sıkıntı oluyor mu? Şeklinde peş peşe soruları sıraladığımda aldığım cevap ilginçti. Ulaştırma Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) da dikkatini çekeceğini sanıyorum.

        Çünkü son 6 ayda ne konut ve kurumlar için fiber kablo, ne de baz istasyonlar için transmisyon fiber döşenmiş. Telekomünikasyon sektörü son 6 ayı verimsiz geçirmiş. Hâlbuki yaşadığımız ekonomik sorunlardan az etkilenen sektörlerin başında telekomünikasyon geliyor. Yatırım yapılmadığına göre demek ki sektör kendi içinde fiber altyapıya yönelik sorunları tam anlamıyla çözmüş veya aşmış değil. Ben başka bir anlam çıkaramadım.

        Uçak koleksiyoncusuna komplo mu kuruldu?

        Fly Service şirketinin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Sarıgöl’ün adını kamuoyu geçen hafta ‘tarihi eser kaçaklığı suçlaması’ ile duydu. Yaklaşık 10 gün önce İstanbul Kaçakçılık Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan operasyon sonrasında Sarıgöl, 27 kişiyle birlikte gözaltına alındı. Sorgunun ardından Gökhan Sarıgöl ve şirketinden iki kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

        Öte yandan kamuoyuna yansıyan bilgi 27 kişinin de aynı şirketten olduğu yönündeydi. Gökhan Sarıgöl ile yaşadığı hadise sonrasında konuştuğumda, kendi şirketinden 2 kişi haricindeki diğer kişileri tanımadığını söyledi. Sarıgöl kendisine bir komplo kurulduğuna inandığını belirterek banları şunları anlattı;

        “Uzun yıllardır topladığım uçak maketleri ve tarihi eserler için bunları satın alma, müzede sergileme konusunda yetkim bulunuyor. Ben tüm aldıklarımı kurallar dâhilinde faturasıyla, resmi gümrük işlemleri ile Türkiye’ye getiriyorum. Kayıtları yapılıyor. Bunların hepsinden devletin haberi var.

        İstanbul Kaçakçılık Şube Müdürlüğü, bir süredir tarihi eser kaçakçıları hakkında bir operasyon düzenlemek üzere çalışmalar yapılırken benim hakkımda yapılan konuşmalar da teknik takibe takılmış. Eser aldığım bilgisine ulaşınca gözaltına alındım. Fly Service personelinden, resmi müzenin çalışanı olarak iki kişi de benimle birlikte gözaltına alındı. İfadelerimizi verdik. Durumumuzu hâkime anlattık. Ben ve iki personelim tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 3-4 ay içinde duruşma olacak.”

        Uzun yıllardır tanıdığım Gökhan Sarıgöl, Türkiye’nin değil, dünyada ilgili çevrelerin yakından tanıdığı sayılı uçak maketi ve havacılıkla ilgili çeşitli ürünleri toplayan bir koleksiyoncularından. Aynı zamanda havacılık tarihimizle ilgili önemli kitaplara imza atan, katkı sunan bir isim. Profesyonel yaşamını ise havayolu şirketlerine temsil ve gözetim hizmeti veren ülkemizin önde gelen kuruluşlarından birinin kurucusu ve sahibi olarak sürdürüyor. Sarıgöl bu sebeple haklı olarak, “kaçakçılara apron kartı veriliyor” tarzındaki iddialar isyan ediyor ve “tamamen hayal ürünü” olarak yorumluyor.

        “Bana ve şirketime komplo kurulduğuna inanıyorum.” Sözleriyle yaşadığı olayı anlatan Gökhan Sarıgöl, müze envanterindeki 600 parça tarihi eserine inceleme amaçlı el konulduğunu ve ilgili tüm belgeleri yetkililere verdiklerini söyledi. Konu yargıda olduğuna göre umarım iyi bir sonuçla havacılık sektörüne hizmet etmeye devam eder.

        Diğer Yazılar