İhalelerdeki yerlilik kriteri süs için mi?
İhale kriterleri konusunda genelleme yapmadan somut örnekle direkt konuya gireyim. Mobil cihazlardaki hızımızı 12 kat artıran 4,5G birinci yaşını 1 Nisan 2017’de doldurduğunda, ‘İhaledeki yerlilik kriterinin ne kadarı karşılandı?’ diye sormuştum. Halen daha cevap alabilmiş değilim.
Sene 2019 ve bir kez daha soralım: Evet, 4.5G’de ilk yıl % 30, ikinci yıl % 40 ve üçüncü yıl % 45 olan yerlilik şartının karşılanması ne alemde?
Bu konuda neden bir açıklanma yapılmıyor? Niçin ilgili şirketlere müeyyide uygulanmıyor? Kamu zamanında müeyyide uygulasaydı yerli şirketlerin sektörde varlığı, üretimleri daha yukarılara çıkmaz mıydı?
Dönemin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan, o tarihlerde ihale kriterleri üzerine kafa yoran isim olarak öne çıkıyordu. Evet kafa yoruyordu, ama bir netice de ortaya konmamıştı. Sayan, şu an hem Ulaştırma Bakan Yardımcısı hem de Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanı.
Diğer bir ifadeyle Sayan, hem 4,5G ihale kriterinin ne derece karşılandığını denetleyecek çok etkin bir makamda, hem de bu ihale kriterlerine uyması gereken, yerine getirmemesi halinde ciddi meblağları ceza olarak ödeme durumunda olacak 3 GSM operatöründen birinin; Türk Telekom’un başında.
Sayan, bakan yardımcısı olarak BTK’nın da amiri durumunda. Yerlilik kriterlerinin karşılanmaması halinde Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom’a cezaları kesecek kurum olan BTK’ya direktif ve onay verecek olan da Sayın Ömer Fatih Sayan. Hasılı değerli dostum Sayan’a bu konuda önemli görevler düşüyor. Çünkü öte yandan milli imkanlarla geliştirilmiş yerli baz istasyonu ULAK’a halen daha yeterli sipariş verilmiş değil.
Daha vahimi ULAK ile aynı görev alanında kullanan ve benzer özelliklerdeki Huawei’nin baz istasyonlarına ortak görev alanları için daha yüksek bedeller ödenmesine de göz yumulmaya devam ediliyor. Yaklaşık 5-6 yıl önce ULAK ile aynı konumda olan Çinli Huawei ürünlerine bu kadar fazla ilgi gösterilmesi, ihale kriterlerine dikkat edilmemesi ülkemizin bu tarz ürünler geliştirmesi iyi bir durum değil.
Türkiye’de şu an Huawei ve Ericsson telekomünikasyon pazarın hakimi. Diğer şirketler ZTE, Nokia, Alcatel ve Samsung bile bizim yerli baz istasyonu ULAK’tan şanslı. Çünkü onların ardında lobi yapanları var. Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom’da hali hazırda Huawei’nin hakimiyeti söz konusu. Çinli Huawei’ye gösterilen müsamahanın % 5’i ULAK gibilere gösterilseydi bugün sektörde bu tarz tartışmalar yaşanmazdı.
BTK, ihale kriterlerini karşılamayan şirketlere yıllık cirosunun %3’üne kadar ceza verebiliyor. Ancak, ihale şartnamesinde bu durum Ulaştırma Bakanlığı’na uhdesine bırakıldığı için şu ana kadar bir gelişme olmadı. Mesela ilk ceza kesilme yoluna gidilseydi, GSM şirketleri bugün bir çok yerli şirketle çalışıyor olurdu. Telekomünikasyon sektöründe ithalat azalır, hatta bazı ürünleri ihraç eder duruma bile gelebilirdik.
Bir fuar olarak İDEF başarılı mı?
Bu yıl 14’ncüsü gerçekleşen Uluslararası Savunma Fuarı – IDEF’te bir kez daha gördük ki Türkiye’de fuar yapmanın halen daha kaide ve kuralları oturmuş değil. Fuarın bir öncekine göre büyümesi, gelen kalabalıklar, elde edilen yüksek ciroların fuarı organize edenlerin başarısıyla ilgisi yok. İDEF’te çok daha iyi olabilir. Hatta sektörün sırtına yük olmaktan da çıkabilir.
Türkiye’nin savunma sanayisi büyüdükçe, savunmada seviye atlandıkça bu tarz organizasyonların da tekelci zihniyetten uzak daha profesyonel yapılması ve sektöre destek olacak şekilde düzenlemesi gerekir.
Türkiye’nin son yıllarda savunmada yaptığı atak ve harcama doğal olarak devletten siparişle işler alan bazı şirketleri belli noktaya getirdi. Ancak bu sanayi şirketlerimizin kendilerine verilen görevleri ne kadar iyi ve verimli yaptıklarının artık sorgulanması şart. Bu durum gören gözler için fuarda çok net bir şekilde ortadaydı.
Ayrıca savunmada sanayinde faaliyet gösteren bazı şirketlerin fuar bütçesinin Ar-Ge’ye ayırdıkları rakamların epeyce üstünde olması da bir başak tuhaf durum. IDEF’i düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) metre karesi 550 dolar gibi yüksek fiyatlardan fuar organize ederse böyle garip durumlar ortaya çıkmaya devam edecektir. Çünkü bu şirketlerin kendilerini kamu otoritesini, devlete büyük işler yapan, siparişle iş alanlara göstermek için başka şansları yok. Yani savunmada halen daha doğru model konusunda sıkıntı var.
Devletin imkanlarıyla belli noktaya gelen savunma sanayinin her aşamasının bundan sonra daha sorunsuz ve sektöre faydası dokunacak şekilde ilerlemesi, büyümesi için yeni fikirlerle değişim, yenilenme gerekiyor. Vakıf şirketleri ve IDEF fuarı da bunların başında geliyor. IDEF düzenlendiği Beylikdüzü TÜYAP, konum olarak çok kötü. Hava, deniz, kara hiçbir aracın gösteri yapmasına, doğru dürüst sergilenmesine imkan vermiyor. Yeterli konferans salonu da yok.
Denizle buluşacak bir Atatürk Havalimanı, IDEF ve her türlü fuar ve organizasyonlar için ideal olur. Defalarca yazdım. Deniz araçları için limanı, demiryolu, havalimanı ve kara araçları içinde çeşitli gösteri ve sergi platformları yapılırsa Türkiye süper bir kazanım elde eder.
Çalıştığınız şirketi ne kadar seviyorsunuz?
Geçen hafta IDEF fuarında TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI) standında epeyce zaman geçirdim. Genel Müdür Mahmut Akşit, motor meselemiz üzerine mini bir tura çıkardı. Tamamlanan, üzerinde çalışılan ve hedeflenen motor projelerini 3 aşamalı olarak anlattı.
TEI İletişim Direktörü Şenay Dörtkaşlı da ısrarla Eskişehir’e şirketin ana üssüne davet edip, gelişmeleri yerinde görmemi istedi. Meraktan şunu sordum; ‘TEI’de ANKA’yı, Bayraktar İHA’ları uçuran motorlar geliştirildi. Diğerleri de yolda. Fuarlarda artık özgün ürünlerin kendileri veya prototipleri sergileniyor. Bu işlere beyin terleten mühendisler, teknisyenler ve diğer çalışanlarla şirket büyüyor. Ama nasıl büyüyor? Çalışanlar cephesinde durum nedir?’
‘Çalışanların mutlu olduğu, şirketlerine bağlılığın yüksek olduğu kurumlardan birisiyiz. Genel müdürümüz ile çalışanların çok yakın ilişkisi söz konusu. Hemen her projede genel müdürümüz ekiplerin yanında olur, birlikte çalışır. Her projenin detaylarını da en az onlar kadar biliyor olması müthiş bir sinerji doğruyor. TEI’de çok farklı bir hava var.’
Cevabını alınca ne yalan söyleyeyim, ‘acaba’ dedim. Daha bu sohbetin üzerinden bir kaç gün geçmeden TEI, insan kaynakları alanında dünyanın önde gelen firmalarından Aon Hewitt’in ‘Çalışan Bağlılığı Başarı Ödülü’ ve Kariyer.net’in ‘İnsana Saygı Ödülü’nü kazandığı haberi önüme düştü. Genel Müdür Mahmut Akşit ve ekibini tebrik ederim. Çalışanlarının TEI’yi bu denli sevmesi, bu kurumdan epey başarı hikayesi çıkacağı anlamına gelmez mi?