İstanbul Havalimanı neden refinansmana çıktı?
İstanbul Havalimanı’nı yönetiminin attığı her adım acaip yankılanmalara sebep oluyor. En olumlusu da, ortada olanı da mutlaka ama mutlaka bir negatif alıcının eline düşüyor. Sonra akla ziyan yorumlar yapılıyor. Kısa süre önce havalimanı ortakları uluslararası değerleme ve olası alıcıların bulunması için danışmanlık hizmeti veren yatırım bankası Lazard ile anlaşma yaparak piyasaları yoklamışlardı.
Lazard’lı bu süreç İstanbul Havalimanı işletmecisi İGA ve hissedarları için kamu iletişimi açsından sıkıntılı geçti. Kanaatimce burada tam hedef belli edilmeden yola çıkılması ve neticede net bir şey olmaması negatif algı oluşturdu. Bu da kredi refinansı yapmak üzere yola çıkıldığı şu günlere olumsuz olarak yansıdı. Mevzuyu anlamayanların ve konuyu karıştıranlar eleştirilerine sebep oldu.
Geçen yıl Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün ortakları İstanbul Havalimanı’nın körüklerini reklamlarla kapatan ICBC Türkiye’ye 2.7 milyar dolarlık kredisinin refinansmanı için yetki verdiği haberlerini okumuşsunuzdur.
Aynı şekilde Osmangazi Köprüsü’nün ortakları da yerli bankalardan; Akbank, Finansbank, Ziraat, Garanti, Halk, İş, Vakıflar, Yapı ve Kredi gibi bankalardan aldığı kredi için proje ete kemiğe büründüğü an yabancı bankalarda kredi refinansman arayışına çıktı. Başta Deutsche Bank olmak üzere Saudi National Commercial Bank, Bank of China ve Siemens ile kredi refinansman anlaşması yapıldı.
Türk bankalarından alınan krediler daha sonra kredi refinansmanıyla yabancı bankalara geçince aynı zamanda Türk bankalarının üstündeki büyük yükte kalkıyor. Türkiye’deki projelere başlangıç aşamasında çeşitli sebeplerle kredi veremeyen yabancı bankalar, böylece iş ortaya çıkınca Türk bankalarınını elini taşın altına koyup, riskleri üstlenerek verdikleri kredilerin yükü hafifleyerek ve kredi maliyetleri de aşağı çekilerek yabancı bankalara geçmiş oluyor.
Basit bir örnekle Türk bankaları 10 yıllık, 100 TL krediyi 120 TL’ye İGA’ya vermişse, yabancı bankalar bunu 115 indirip, üzerlerine alıyorlar. Böylece kendileri 15 TL, kredi refinansman yapan da 5 TL kazanmış oluyor. Tabii eğer kredi refinansmanı yapılırsa...
Hasılı refinans hadisesi alınan kredinin ödenmesinde yaşanan zorluklar sebebiyle borcun yapılandırılması gibi bir şey değil. (Alınan kredinin geri ödemesinin veya borç yapılandırılmasında iplerin bir kısmı bankaların eline geçiyor.) Bilakis henüz yola çıkmakta olan bir projeyi çeşitli senaryolarla anlatıp, İstanbul Havalimanı’nda olduğu üzere kamunun taahhüdü olan yolcu garantileriyle bankalardan alınan kredinin maliyeti, yıllara sari geri ödemelerdeki faiz oranları yüksek oluyor.
Mesela koca bir boş alanı gösterip, “Buraya devasa bir havalimanını 4 yılda yapacağız ve yılda şu kadar yolcu kullanacak” denerek kredi aramakla, havalimanının herşeyi tamamlanıp, riskler atlatılıp hizmete girdiği dönemde kredi aramak veya refinans etmek aynı değil. Kredi maliyetleri, faiz oranları şüphesiz farklı oluyor. Bu sebeple de projenin başlangıcında temin edilen krediler, proje beklentileri karşılayacak şekilde hizmete girdiğinde kredi refinans arayışlarına çıkılıyor. Ayrıca kredi sağlayan finans piyasasının içinde bulunduğu durum da tabiiki bu süreçler etkiliyor.
Gelelim asıl mevzuya. İGA ortakları, İstanbul Havalimanı için aldıkları kredinin refinans edilmesini için yola çıktıklarını açıkladılar. Bu gelişme anlaşılmadan anlamsız yorumlar yapıldı. Üstelik azcık değil bayağı ekonomi bildiğini sandıklarımızda bunu yaptı, yapıyor. Halbuki biraz doğru oturup, düzgün baksalar eleştiri niyetlerini makul zemin oturtacak illaki birşey bulurlar. Ama kolay yolu tercih ediyorlar.
Öyle sanıyorum bir süre önceki değerleme ve olası alıcı arayışı bu yorumların ana kaynağını oluşturuyor. Dolayısıyla bu iletişim süreçlerini yönetmek de İGA patronlarına düşüyor. Arka arkaya yurtdışı piyasalarda 2 aksiyonun sonuçlarını iyi hesap etmeleri gerekir.
Dün, İGA İstanbul Yeni Havalimanı CFO'su Selahattin Bilgen, bizim Bloomberght TV’de bu hususları anlattı. Bana da uğradı, bu konuları konuştuk. İGA’nın kullandığı toplam kredi miktar 5.7 milyar Euro. İstanbul Havalimanı’nın başlangıcında aldıkları kredinin ne kadarına refinansman ilgisi olursa onu yapmak istediklerini söyledi, Selahattin Bilgin. Yani net bir rakam söz konusu değil. Eğer başarırlarsa Türkiye için de olumlu bir gelişme olur. Türk bankaları bu yükten kurtulup, yeni projeleri kredilendirme imkanına kavuşur.
Aldığım bilgilere göre yabancı bankalar projenin refinansmanına ciddi anlamda ilgi gösteriyormuş. Yukarıda anlatmaya çalıştığım üzere Bilgen de belli risklerin aşılmasından sonra finansman maliyetlerinin daha avantajlı hale geldiği işletme dönemine geçildiğinde, kredilerin refinanse edilmesinin mümkün olduğunu söyledi.
İGA kredi refinansmanı alternatiflerinin üzerinde çalışmak üzere Doğuş-Fiba ortaklığındaki ilk Türk sermayeli Dome Group Yatırım Bankası ile iş birliği yapmaya karar vermişler. Dome Group da bu işin altından kalkarsa onlar için de önemli bir referans olacaktır.
Bu hususta kendi kanaatlerimi de söyleyeyim. Ben İGA patronlarının yerinde olsaydım Türk Hava Yolları ile birlikte Atatürk’ten İstanbul Havalimanı’na ‘Büyük Göç’ün gerçekleştiği Nisan ayına kadar beklerdim. Bir yıllık nakit akışını, işlerini gidişatını, gelir-giderleri gördükten sonra bu tabloyla böyle bir girişimde bulunurdum. Zira zaten ilgili çevrelerde bunlara odaklanacaktır.
Bir kez daha not edeyim. İGA’nın ve Dome Group’un bu girişimde başarılı olması Türkiye ve Türk bankaları adına olumlu bir gelişme olacaktır.