Covid-19 salgını hayatımızda olduğu gibi uçak seyahatlerindeki tüm alışkanlıklarımızı da değiştirdi. Sektörle bağlantılı olan şirketler yeni formüller bulmak için tüm hızıyla çalışıyorlar. Tek bir amaç var; Yolcu sağlığı.
Yolcuların korona virüse yakalanmadan seyahat edebilmesini sağlamak en önemli unsur olarak karşımıza çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Covid-19’un neden olduğu kaygı ve korku, bir milyara yakın insanın akıl sağlığını etkilediğini açıklaması da bu süreci destekliyor.
Bu konuda havalimanları ve uçakların içi geliştirilen yeni teknolojiler gündemden düşmüyor. Havalimanlarında en teknolojik aletler, robotlar kullanılıyor. Havayolları ise salgını önleyici koltuk tasarımları ve yeni tip hava filtreleri ön plana çıkıyor. Yeni uygulamalar arasına uçakların en fazla mikrop bulunduran noktaları olan tuvaletler dikkat çekiyor ama ilerleyen zamanlarda da farklı alanlarda yenilikler görmemizde mümkün. Türk Hava Yolları'nın iştiraki şirketlerinden de bu dönemde benzer adımlar bekleyebiliriz. Japonya’da geliştirilen örneğe göz atalım ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Mandallı kapı tokmağı
Japon All Nippon Airways (ANA) uçak içi tasarım şirketi Jamco ile işbirliğinde yolcuların dirsekleriyle lavabo kapısını açmalarına olanak tanıyan yeni kapı tokmağı tasarlamış. Tokyo Haneda Havalimanı’nda test ediliyor. Devam eden çalışmalar başarılı olursa uçakların içinde uygulanacak. Dirsekle çalışan kapılar, salgın sırasında yolcuların uçmakla ilgili endişelerini tamamen gidermeyecek olsa da biraz gönül rahatlığı sağlayacağı düşünülüyor.
Tuvaletler, kiosklar, servis masaları
Araştırmalar uçak seyahatleri kapsamında karşılaşılan en kirli yerlerin check-in kioskları olduğunu ortaya koyuyor. Yolcuların havalimanına geldikten sonra biniş kartlarını almak için kullandığı bu kiosklarda yapılan ölçümlerde, evimizdeki tuvaletlere göre 1475 kat daha fazla bakteri gözlenmiş̧.
ABD’deki 3 büyük havalimanında yapılan 6 ayrı yüzeyde yapılan testlerin neticeleri böyle. Çünkü kiosk ekranlarında ortalama 253 bin 857 bakteri kolonisi ölçülmüş. Aynı ölçüm evlerimizdeki tuvaletlerde yapıldığında 172 bakteri görülmüş. Kısacası terminallerdeki kioskların kirliliğini tuvaletlerle kıyaslamak mümkün değil.
Havalimanlarındaki en kirli ikinci alanlar ise her türlü kapı kolları. Üçüncü sırada tuvaletlerdeki musluklar geliyor. Kiosklara göre durum biraz daha iyi gibi görünse de kapı kollarında ortalama 21 bin 630, musluklarda da 19 bin 181 bakteri ölçülmüş.
ABD’de 3 havayolunun uçaklarında kirliliği ölçen bir çalışmada kabinlerin terminallere daha az kirli olduğu tespit edilmiş. Uçakların en kirli noktaları ise tuvaletlerdeki musluk başları. Musluklarda ortalama 95 bin 145 bakteri ve mantar örneği tespit edilmiş.
Uçaklarda en kirli ikinci yüzeyi şaşırtıcı ama gerçek. Maalesef servis masaları. Ve ortalama 11 bin 595 bakteri ve mantar örneği bulunmuş. Uçaktaki en kirli üçüncü yer ise 1.116 zararlı canlı örneği ile emniyet kemeri tokaları.
Havacılık sektörünün eski günlerine dönüşü konusunda ciddi belirsizlikler var. Ne zaman normale dönüleceğinin bile soru işaretleri içerdiği günler yaşıyoruz. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) havacılık sektörünün 2019’da yakalanan zirveye çıkmasının en erken 2024’te olabileceğine işaret ediyor.
Bu konudaki bir çok çalışmada benzer yaklaşımı gösteriyor. Kısacası iyimser tahminlere göre 2024’te geçen yılın havacılık rakamlarına ulaşacağımız öngörüsü ağırlık kazanıyor.
Ancak bu zaman zarfında neler yaşanacağı, sektörün nasıl bir değişim geçireceği de merak ediliyor. IATA hükümetlerin sınırları yeniden açarak, küresel ağın yeniden kurulması için çağrılar yapıyor. Fakat diğer taraftan korona virüs salgının yeniden yükselişe geçmesi açılan sınır kapılarının tekrar kapanmasını beraberinde getiriyor.
Bir yıl öncenin aynı dönemiyle kıyas yapıldığında beş potansiyel yolcudan dördünün evde kaldığı görülüyor. Temmuz 2020 itibariyle de uluslararası havayolu trafiğinin 2019’un aynı dönemine göre yüzde 91,9 düşmüş olması toparlanmanın ne denli güç olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü yüksek oranlı düşüş sektörde dengeleri, kurulu düzenleri alt üst etmiş durumda.
REKLAM
Rakamlar, yapılan çalışmalar bunları söylüyor, ama hükümetler henüz işin ciddiyetini kavramaktan epeyce uzakta. IATA da bunun için özellikle hükümetleri havayolu endüstrisinin karşı karşıya olduğu krizin ciddiyetini, diğer sektörlere etkisini ve vatandaşları için sonuçlarını kavramaya çağırıyor.
Bu çağrılara bazı hükümetler uyuyor bazıları ise kulak arkası yapıyor. Asıl önemli husus ise yaz dönemini bir şekilde atlatmaya çalışan havayollarının Ekim ayından sonra nasıl bir tabloyla karşılaşacakları. Yolcu trafiği kış sezonunun gelmesiyle birlikte daha da azalacak ve nakit akışlarında sıkıntılar olacak. Bu durumda havayollarını kargoya dönüştürdükleri uçaklar, işçi çıkarma operasyonları ve üst yönetimlerindeki kısıtlamalarda kurtaramayacak.
Çevre örgütleri zaman zaman kuşların uçaklara çarpmasına dikkat çekiyor, önlem alınması yönünde uyarılarda bulunuyordu. Koronavirüs salgınında uçuşlar durma noktasına geldiği için yaban hayatın endüstriyle mücadelesi, çarpmalar sebebiyle kuş ölümleri çok azaldı.
ABD Federal Havacılık Dairesi’nin (FAA) araştırmalarına göre sivil uçaklarda gerçekleşen kuş çarpmalarının yaklaşık yüzde 61’inin uçuşun iniş aşamasında (Alçalma, yaklaşma ve iniş ) meydana geldiğini, yüzde 36’sının ise kalkış ve tırmanma sırasında, geriye kalanı ise (Yüzde 3) seyir esnasında gerçekleşiyor.
Kuş çarpması hadiselerinin yüzde 65’inde uçağın gövde ve motorunda hasarlar meydana geliyor. En çok vaka uçağın ön camına çarpma ya da motora kuş kaçması şeklindi oluyor. FAA, 1965 yılından itibaren yaban hayatıyla uçakların yaşadığı hadiseleri toplamaya başlamış. Ancak ilk zamanlarda teknoloji günümüzdeki gibi gelişmiş olmadığından verilerin analizi yapılmamış. Çözüm noktasında da yeterli adımlar atılamamış.
Uçakların yaban hayatla yaşadığı sorunlarla ilgili titiz çalışmalar, analizler 1990’lı yıllardan sonra ön plana çıkmış. Bu yıllardan sonra kuşların uçakların en çok hangi bölgesine, hangi aşamada çarptığı detaylı raporlanmış.
REKLAM
Ancak Covid-19 sürecinde yaban hayatı da olumlu bir değişim yaşadı. Gökyüzü kuşların oldu, uçak çarpmaları sebebiyle ölümler azaldı. Salgın sürecinde doğa ve çevre konusunda çalışan kuruluşlar da havacılık sektörünün yeni normallerle eski günlerine daha çevreci dönebilmeleri için günümüz teknolojisinden en üst seviyede faydalanılmasını istiyorlar.
Evet, Mart’tan bu yana kuş çarpmaları çok azaldı. Ama doğanın en önemli dengelerinden birisi olan kuşlar için bu sorun bitmiş değil. FAA ve diğer havacılık kuruluşları tarafından yapılan araştırmalara göre ortaya çıkan istatistikler şöyle:
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.