Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yazın yaşanan orman yangınlarıyla müdahalede yangın uçağı sorununun ortaya çıkması sebebiyle Tarım ve Orman Bakanlığı’nı ciddi şekilde eleştirmiştim. Zira son 3 yıldır orman yangınları için gerekli olan uçakların zamanında kiralanması ve tedarikinde ciddi sıkıntılar yaşandı. Bu yıl ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devreye girmesiyle ancak Rusya'dan yangın uçağı tedarik edilebildi.

        Bunlar yetmezmiş gibi Türk Hava Kurumu’nun (THK) filosunda bulunan Türk tescilli yangın söndürme uçakları da bilinçli olarak ve ihale kriterleriyle oynanarak kullanılmasına izin verilmedi. Netice itibariyle hükümet bu işin Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde olamayacağına karar vererek yangın uçağı temini görevini Savunma Sanayi Başkanlığı’na (SSB) havale etti.

        Hâlbuki orman yangınlarıyla mücadele için ihtiyaç duyulan uçak ve helikopterleri 1986 yılından bu yana Orman Bakanlığı ve uhdesinde bulunan Orman Genel Müdürlüğü tedarik ediyordu. Ortaya çıkan sorunlar veya beceriksizlik sebebiyle görev SSB’ye verilmiş.

        Fakat Tarım ve Orman Bakanlığı’nın inadı veya beceriksizliği sebebiyle THK’nın yangın söndürme uçakları da boşuna eleştirildi, gündem oldu ve yerde yatırıldı. Bu yüzden de her sene son anda kiralanan uçak ve helikopterler için yurtdışına ciddi paralar aktarıldı. Şimdi bu hatadan dönüldüğü anlaşılıyor.

        REKLAM

        Sağlık Bakanlığı da hava ambulans ihalesinde işin sürdürülebilir olmasına zarar veren bazı yanlışlar yapıyor. Havacılığı bilmeyenlerin imza attığı hava ambulans temini ihalesi kriterlerindeki hatalara da göz atılmasında fayda olacaktır. Bunlardan birisi Sağlık Bakanlığı’nın ihaleye TL olarak çıkmasıdır. Havacılıkta yüzde 90 civarında giderlerin dolar olduğu düşünüldüğünde TL ile yapmanın ne tür sıkıntılara sebep olduğunu da en iyi bakanlık yetkilileri biliyor. Ama henüz yanlıştan dönülmüş değil. Böyle giderse hava ambulansı işinin de SSB’ye tevdi edilme ihtimali olduğuna dikkat çekmiş olayım.

        Orman yangınlarına müdahale edecek uçak ve helikopter temin işinin SSB’ye devredildiğini ise SSB’nin ihale ilanıyla öğrenmiş olduk. SSB temin edecek Orman Genel Müdürlüğü de bilgi ve birikimiyle bu hava araçlarını kullanacak. SSB görevi alır almaz Tarım ve Orman Bakanlığı gibi işi son dakikaya bırakmadan ihale ilanına çıktı.

        SSB’nin ihale ilanlarına göre büyük ve küçük tanker uçak, amfibik uçak, gece görüş helikopteri, ağır ve hafif sınıf helikopter kiralaması gerçekleştirilecek. Uçak ve helikopterler; büyük, orta ve küçük kategorilere ayrılmış. Ayrıca bir de gece görüşlü helikopter kriteri eklenmiş. Böylece 6 kategoride dolar üzerinden ihale yapılacak. Teklife Çağrı Dosyalarının da 24 Aralık 2021, saat 17.00’ye kadar SSB Uçak Daire Başkanlığı, Destek Uçak Projeleri Müdürlüğü’nden 5 bin ABD Doları karşılığında alınabilecek.

        Araştırdığımda SSB kısa sürede satın alma işinin zor olduğunu gördüğü için kiralamaya yönelmiş. Buradan edineceği tecrübeyle de satın alma araştırmalarına devam edecekmiş. Doğrusu da kısa süreli kiralama değil, Türkiye’nin sahip olacağı bir yangın söndürme filosunun oluşturulmasıdır.

        Fransa'dan savaş uçağı siparişi sonrası İran ile diyalog arayışı…

        Fransa'dan savaş uçağı siparişi sonrası İran ile diyalog arayışı…
        0:00 / 0:00

        İran, Fransa'nın Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) 14 milyar Euro değerinde 80 adet Rafale savaş uçağı satmasını kınadığı gün, BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun bin Zayid Al Nahyan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bir araya geldi. Bu ziyaretten sonra ise Türkiye –BAE ilişkilerinde olduğu gibi devlet başkanları seviyesinde temasların önünü açması bekleniyor.

        Bölgede bir yandan silahlanma yarışı devam ederken diğer taraftan da yeni ittifaklar, stratejik işbirliği çabaları devam ediyor. Kavgalı olan ülkelerin yakınlaşmasına, çok yakın görünenlerin de aralarına mesafeye koymaya başladığı bir dönem yaşanıyor.

        Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz cuma günü BAE'yi ziyareti sırasında 80 Rafale savaş uçağı ve toplam değeri 17 milyar Euro'dan fazla olan 12 Caracal askeri nakliye helikopteri anlaşması imzaladığında bölgede çok farklı yorumlar yapıldı. ABD'nin Körfez ülkelerine desteğinin azalmasından, bölgede her ülkenin güçlenme yarışına girmesine kadar her husus konuşuldu.

        BAE Veliaht Prensi Türkiye’yi ziyaret ettiğinde ise dar bir bakış açısıyla iki ülke ilişkileri 10 milyar dolarlık yatırım üzerinden değerlendirildi. Hâlbuki bölgemizde ciddi hareketlilik var. Stratejik adımlar atılıyor. Jeopolitik gelişmeler yaşanıyor. Yeni ittifak arayışları, oluşumlar söz konusu. Suudi Arabistan ile BAE’in petrol sonrası ticari alan oluşturma rekabeti söz konusu. Türkiye’nin gündeminde döviz kurlarının yükselişi, ekonomik sıkıntılar olabilir, ama bölgemizde bunların ötesinde çok daha önemli hadiseler vuku buluyor.

        Dünya peynir liginde neden yokuz?

        Dünya peynir liginde neden yokuz?
        0:00 / 0:00

        Türkiye’nin yılda 150 milyon dolarlık bir parayı peynir mayası gibi endüstriyel enzimlerin ithaline ödediğine bu köşede değinmiştim. Evet, yemi de ithal ediyoruz, kedi köpek mamasını da, gübreyi de… Bu durumda tarım ve hayvancılıkta nasıl başarılı olacağız? Zaten olamıyoruz.

        Bu yıl 33’ncüsü yapılan “Dünya Peynir Ödülleri” festivalinde tulum peynirimiz 95’nci olmuş, Ezine peyniri ise ilk 100’e bile girememiş. Para Dergisi de konuya oldukça geniş yer ayırmış. Beş kıtadan 45 ülkenin 4 bin peynir çeşidiyle yarıştığı festivalde 250 jüri üyesi görev almış. İspanyolların yağlı, yumuşak, rahatlatıcı ve lezzetli olarak tanımlanan Olavidia keçi peyniri 103 puanla, 2021-2022 sezonunun en iyi peyniri seçilmiş. Beş yıllık, 6 çalışanı olan bir aile şirketinin peyniri bu unvanı kazanmış.

        Başka detaylarda var. Peynirciliğin küresel ismi Fransa birinciliği 5 puanla kaçırmış. Hollanda ise üçüncü olmuş, ama 3 çeşit peynirini ilk 10’a sokan tek ülke olarak başka bir başarıya imza atmış.

        Ülke olarak gıda işiyle tuhaf bir ilişkimiz var. Biz hangi gıdanın ne tür yöntemlerle tağşiş edileceğine kafa yoruyoruz. Bakanlık da marifetmiş gibi bu tuhaf hadiseleri 6 ayda bir ifşa etmekle yetiniyor. Mayayı ithal ediyoruz, yemi ithal ediyoruz, veterinerlerin kullandığı ilaç ve malzemenin de çoğu ithal. Ambalaj malzemeleri ile süt endüstrisinde kullanılan makinelerin de yüzde 60-70’i ithal olunca ne tür bir başarı bizi bekliyor olabilir ki?

        Arada bir zeytinyağı ve bal ile yurtdışından ödülle dönen üreticilerimiz de bu başarı hikâyelerini yurtiçinde sahtekârlıkla taçlandırıyor. Eşten dosttan topladığı ürünleri “ödüllü” diye Türk halkına yüksek fiyattan satıyor. Denetim, kontrol olmazsa, dürüst vatandaş taltif edilmez, başarı teşviki olmazsa, zamanında vergisini ödeyenler sık sık çıkarılan vergi aflarıyla keriz yerine konursa böyle bir ortamda neyi, niçin tartışmalıyız?

        Diğer Yazılar