Tam üç ay neredeyse burnumu dışarı çıkarmamacasına evde oturduktan sonra geçen hafta tatil için arkadaşımla Bodrum’a gittim. Gitmeden önce doktor tanıdıklarımla da konuştum. Hepsi aynı şeyi söyledi: Kimseye yaklaşma, tabağının, bardağının, çatalının temizliğinden emin ol, ellerini sık yıka, bağışıklığını güçlü tutacak besin ya da vitamin takviyesi al bir de giderken yanında çamaşır suyu götür; otelin tuvaletini, banyosunu, lavabosunu dezenfekte et. Aldım yanıma litrelik çamaşır suyu, çıktık yola.
Uçağa da cesaret edemedim, otomobille gidiyoruz. Mola verdiğimiz yerlerde elimde eldiven, yüzümde maske, ayağımda galoş, çok hazırlıklıyım.
Ne olduysa otelin kapısından girdikten iki saat sonra oldu.
Her sene kaldığım butik otel Moon Beach de diğer oteller gibi önlemini almış. Oda kartları tek kullanımlık poşetler içinde veriliyor. Her yerde dezenfektan, odam bir gün öncesinden sterilize edilmiş, servis elemanları ve otel çalışanları maskeli. Tamamım yani. E işte ama o kadar tamam olunca da bir rahatlık geliyor insana. Hem de nasıl saçma bir rahatlık sanki o üç ayı hiç yaşamamışım kendi OHAL’imi ilan etmemişim gibi. Tabii kimseyle sarılıp öpüşmedim, suyumu pet şişeden içtim vs. ama bazı yerlerde rahat davrandım, kabul ediyorum. Siz siz olun tatil görünce benim gibi gevşemeyin. (İstanbul’a dönünce ve artan rakamları görünce aklım başıma geri geldi.)
RESTORANLAR YARI YARIYA
Otelden çıkıp bir kez Yalıkavak Marina’ya gittim. Marinaya girerken kapıda ateşimi ölçtüler “34.5 geçin” dediler. Dedim ki, “34.5 ateş ne?” Israrımla bir kez daha ölçtüler, 36.5 çıktı çünkü bileğinde metal bir şey varsa doğru sonuç vermiyormuş cihaz. Biraz göstermelik geldi bana bu ateş ölçme mevzusu. İçeride de hüzünlendim. Marina neredeyse boştu, çoğu dükkân ya kapatmış ya da daha açmamış.
Bir gece de en sevdiğim balıkçı Eski Yer’e gitmek istedim ama yaz-kış full olan ve Yalıkavak’ta gün batımının en iyi izlendiği mekân kapalıydı. Ben döndükten bir gün sonra açılmış, şans işte… Ben de hemen bitişiğinde bulunan Memedof’a gittim. Orası da iğne atsan yere düşmez normalde. Yani eski normalde… Şimdi ise birbirinden hayli aralıklı konuşlandırılmış 6 masa vardı terasta. Servisimiz masaya naylon poşet içinde ‘sizin için sterilize edilmiştir’ notuyla geldi.
Yalıkavak’ta en iyi iş yapan yer Zuma ki o da yarı kapasiteyle çalışıyor. Türkbükü’nde ise Miam ve Sess dolu sayılırdı. Sayılırdı diyorum çünkü onlar da yarı kapasite. 500 kişilik Miam artık en fazla 230 kişi alıyor. Gece hayatının en önemli markalarından Sess ise saat kısıtlamasından dolayı 17.00’de başlayıp 24.00’te sesini kapatıyor. Hey gidi günler… 23.00’te başlayıp en az 04.00’e kadar sürerdi burada Türkçe müzikle eğlence.
PANDEMİ VE KARANTİNA AÇILIYOR
Öte yandan yepyeni mekanlar da açılma hazırlığında. Yalıkavak’ta canlı müzik yapacak yeni kulübün adını söylüyorum: Pandemi. Türk mutfağı ağırlıklı mönüsüyle 4 Temmuz’da Deha Bilimlier ile kapısını açacak. Derya Bedavacı, Rubato ve Mehmet Erdem de burada sahne alacak diğer isimler. Mekânın işletmecisi Kemal Üşenmez Türkbükü’nde orman içinde bir de kulüp açacaklarını onun adını da ‘Karantina’ (Quarantine in Forrest) koyduklarını söyledi. Sıcak bir havuzun etrafına kurulan, elektronik ve etnik müzik çalınacak olan kulüp 17.00’de açılacak 23.00’de kapanacak. İşletmeci Üşenmez mekanlarına koydukları bu isimlerden dolayı bazı insanlardan eleştiri aldıklarını söylüyor ve ekliyor: “Bu dönemde 60 kişiye istihdam sağlıyorum. Risk alarak bir yatırım yaptık. Umarım herkes için iyi bir sezon olur.”
Merak edenler için bir not: Yeni mekanları bilmiyorum ama eskiler bu sezon aşağı yukarı geçen yılın fiyatlarıyla devam etme kararı almış. Bildiğiniz yere giderseniz kazıklanmazsanız yani.