Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtiğimiz hafta 2016 Paralimpik Oyunları’na katılacak sporcularımızı Rio’ya uğurlarken geçmişten bugüne paralimpik sporumuzun tarihi, gelişim süreci gözümün önünden akıverdi. Paralimpik sporunun ve sporcularının çektiği sıkıntılar... Sadece Yavuz Kocaömer’in inanılmaz gayreti ile ayakta kalmaya çalışan, direnen Paralimpik sporu ve sporcuları... Bu spora maddi destek bulabilmek için TESYEV’in cemiyet hayatının zenginlerine, ünlülerine düzenlediği sosyal sorumluluk geceleri, eğitimlerine katkı için verdikleri insan üstü çabalar...

        1992 Barselona’ya 1 sporcu ile katılmıştık. Yukarıda bahsettiğim dönemlerde ise 2000 Sidney’e 1, 2004 Atina’ya 8, 2008 Pekin’e 16 sporcu ile katılabilmiştik. 2016 Rio’ya 79 sporcu ile 11 branşta katılıyoruz. Bakan Akif Çağatay Kılıç’ın sporculara yaptığı konuşmadan birkaç saat sonra yine Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın kiraladığı özel uçak ile kafile Rio’ya doğru yola çıkacaktı.

        Devlet ilk kez olimpik, paralimpik sporcu ayrımı gözetmemişti. Hatta oyunlardan yaklaşık 6 ay önce Rio’da yaşanacak sıkıntılar tahmin edildiğinden, özellikle paralimpik kafilemizin yaşaması muhtemel sorunları gidermek için üst düzey bir ekip, incelemelerde bulunmuştu.

        Sporcular ve teknik ekip, her şeyin en iyisini hak ediyordu. Bu rekor branş ve katılım başarısının mimarı sadece onlardı. Devletin yaptığı, belki ilk kez olsa da yapılması gerekendi çünkü böylesine içten, duygusal, kararlı, azimli ve milli duyguları üst düzeyde olan bir takım, sağ olsunlar sadece bir dernek veya kişinin çabaları ile buralara gelemezdi.

        Bana ‘kafatasçı’ diyebilirsiniz ancak ben devşirme sporculara sıcak bakan biri değilim. Ayrımcılıktan değil, ülke potansiyelimizin tamamını kullanmadan kestirme başarı için onlarca devşirme sporcu yapılmasına karşıyım sadece. Paralimpik kafilemizde bir tane bile devşirme sporcu yok. Yani başarı için kestirme yöntemler ile değil, zor olan, hatta paralimpik sporcularımızın azmine yakışan bir modelle gittiler Rio’ya...

        Hem de ne gitmek... Okudukları marşlar, hatta kendi besteledikleri şarkılar, o muhteşem ‘Türkiye Türkiye’ nidaları... İnanılmaz derecede milli hassasiyetleri vardı hepsinin. Görseniz, gözyaşlarınızı tutamazdınız. Uzun zamandır ne böyle bir milli takım gördüm, ne de kafile... Sonra içimden geçirdim, keşke Yavuz Kocaömer bu uğurlamada olsaydı da o yıllarca çaba gösterdiği paralimpik sporcuların devlet ile kucaklaşmasını görseydi, diye...

        Rio 2016 Paralimpik Oyunları tarihimizin en başarılı oyunları olacaktır. Bundan şüphem yok çünkü sporcularımızın hazırlık süreçlerini, azimlerini, hedefe odaklanmalarını, teknik ekiplerin inanmışlığını ve hepsinin milli duygularını görmeniz ve de hissetmeniz yeterli.

        Sonuçta ne olursa olsun, milli olan her takım bizimdir ama bizim milli takımlar içinde en çok sevdiğim, paralimpik takımımız. Bazı sebeplerden dolayı yanlarında olamadım. Bundan sonra bu birlikteliğin gelişmesi, paralimpik sporların ve sporcuların daha da büyük başarılara imza atması için herkesin egosunu, kişisel düşmanlıklarını, ‘engel meteforunu’ bir yere gömmesi lazım. Herkes üstüne düşeni yapsın, gerisini sporcularımız halleder.

        Geçen yazımda da değinmiştim. Başarı; federasyon, kulüp, teknik ekipler ve en başta sporcularındır. Devlet destekler ve gelişime katkı verir sadece. Başarısızlık ise kendinden başka herkese başarısızlığı ihale edenlerindir. “Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Eleştiri, sadece gizli hayranlıktır.

        Diğer Yazılar