Arabesk
“Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum” veya “Batsın bu dünya”... Orhan Gencebay gibi bir müzik devinin sözlerinden öte 70’li yıllara damgasını vuran ve hala karşılığı olan karamsar ruh halinin her alanda takipçilerinin olması, elbette sosyolojik bir konu. Ancak 40 yıldan fazla süredir, başta bir kısım spor yazarı ve spor insanlarının mutsuzluk, başarısızlık üzerine sürekli ‘güzelleme’ yapmaları, artık traji-komik ve çağdışı bir hal almıştır.
Altı, içi boş, Türkiye ve dünya sporunun gerçeklerinden uzak söylemler, yazılar, proje önerileri, refleksler ve de ezberler üzerinden Türk sporunun değişimi, devinimi ve gelişimi sağlanamaz. Hele hele bilgi sahibi olmadan fikir sahibi hiç olunamaz. Enformasyon çağında özellikle... ‘hangi sporcu, hangi dereceleri alabilir’, ‘rakip analizleri nasıl yapılır’, ‘sporcunun gelişimi nasıl sağlanır’ gibi konular artık şeffaftır. Eskisi gibi değil hiçbir şey. Kapalı devre, yalan-yanlış, bilgisizce yazılar, sözler, projeler(!) dönemi çoktan kapanmıştır.
Örnek mi? Son üç yazımın konusu olan olimpik ve paralimpik oyunlar ile ilgili tahminlerimde yanılmadım. Olimpiyat Oyunları’nda 2008 ve 2012’den daha başarılı olacağımızı yazmıştım. Paralimpik Oyunları’nda ise tarihimizin en başarılı dönemini yaşayacağımızı. Öyle de oldu.
Bu öngörülerim, müthiş bir spor adamı ve kâhin olmamla alakalı değil. Kaldı ki, kendimi hiç o seviyelerde görmedim. Etrafta onlarcası var zaten! Yaptığım, enformasyon teknolojilerini kullanıp, sporcuların hazırlık süreçlerini takip etmekten ibaretti. Hepsi bu. Quantum fiziğinden filan bahsetmiyorum. Yazar, yorumcu, bilim adamı olmaya gerek yok. 18 yaşından bile küçük, az buçuk İngilizcesi olan, spora meraklı her birey, bu öngörülerde bulunabilirdi. Hal böyleyken bazı eski arabeskçilerin yaptığı başarısızlık öngörülerini kendi ruh halleri ile değerlendirmek lazım!
Bundan sonra Türk sporu adına yapılacaklar belli. Hak ettiğimiz ilk 20 arasına girmek adına... Dünyada başarılı olmuş spor modellerini, Türkiye’nin şartları ve kaynaklarına uygun bir modelleme ile hayata geçirmeliyiz. Günün şartlarına uygun bir modelleme ve atılım, elbette arabeskçileri rahatsız edecektir. Onlar sadece mucizelere alkış tutmaya alıştıklarından, sürdürülebilir başarıya endeksli bir sistemi kolayca kanıksamayacak ve buna direnç göstereceklerdir.
Kim ne derse desin, artık Türk sporu sıçrama yapacağı zemini bulmuş ve ortam bu mutlak değişim süreci için olgunlaşmıştır. Şimdi 2020, 2022, 2024, 2026 yaz ve kış oyunlarına hazırlanma dönemine girilmelidir. Bundan sonra bu sistem, sürdürülebilir başarı adına zamanın ruhuna, gelişimine uygun olarak revize edilen, devamlı üreten bir döngü halini alacaktır.
Hüzün, umutsuzluk, karamsarlık, başarının göreceliliği, doping, devşirme, 10 yıldan fazla süren ahbap çavuş ilişkileri yerine; Türk sporunda sevinç, umut, iyimserlik, başarının ölçümlendiği, dopingsiz, devşirmesi az ve ilişkilerinden çok, liyakatin öne çıktığı bir döneme giriyoruz.
Arabeskçilere bir de tavsiye.. Önce, yaz ve kış oyunlarında ilk 10, hatta ilk 20’ye giren ülkelerin en çok dinlenen müziklerine bakın. Sonra da en çok okunan spor yazarlarına... Bulamayacağınız şey karamsarlıktır. Bolca gerçekçi, temeli olan, havada kalmayan tahmin ve çok ağır eleştirileri de bulacaksınız. Zaten böylesi eleştiri ya da övgüler olmadığı sürece iyiyi, doğruyu bulmak da mümkün değildir.
“Hata değil çare bulun” Henry Ford