Siyasi mesaj belirsizlik kaldırmaz
İki konudan yola çıkarak anlatacağım meseleyi.
Önce şu kuralı yeniden hatırlayalım:
Siyasi mesaj net olur. Kafalarda soru işareti bırakmaz, bizzat şüpheleri giderir.
CHP’NİN HDP BELİRSİZLİĞİ
Birinci örnek:
CHP’nin, HDP’li milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması konusundaki mesajları, belirsizliği gideren değil, şüpheleri arttıran bir tarzda verildi.
Kılıçdaroğlu, konu ilk gündeme geldiğinde, “Fotoğraf açılım sürecinde çekilmiş, muhatabı AK Parti" diyerek topu rakip sahaya atmaya çalıştı.
Sonra Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Konu Meclise geldiğinde gereği neyse o yapılır” diyerek topu havaya dikti. Artık nereye düşerse!
Sonunda dün CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel çıktı fezlekeye “evet” diyeceklerini açıkladı. Böylece CHP’nin tavrını net bir şekilde anlamış olduk.
Tüm bu süreç içinde CHP yine HDP ile yan yana düşmüş, yine iktidar çevrelerinin “Terörü açıktan kınayamıyorlar” suçlamasına muhatap oldu, yine bir sürü şüphe, tartışmanın içinde yer almış oldu…
Sebebi, mesajın belirsizliği.
Fezlekeye CHP ‘evet’ diyecekti de neden en başından Kılıçdaroğlu bunu açıklayıp tartışmayı bitirmedi ki?
Nedeni şu, CHP’nin HDP ve seçmeniyle ilişkilerinde belirlenmiş net bir politikası yok.
"Seçmenini kızdırmayalım" diye HDP’nin kabul edilemez tutumlarına bile sessiz kalmayı tercih ediyor kimi zaman.
Çok yanlış.
Bu arada HDP 6 partiyle ittifak görüşmeleri yapıyormuş. CHP dua etsin de HDP ayrı bir ittifak kursun. Böylece araya mesafe girmiş olur.
EDİRNE, İMRALI HATTI
İkinci örnek:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Edirne’deki, İmralı’dakine hesap verecek…” açıklaması da kafa karışıklığına neden olan ve belirsizliği körükler türden bir açıklamaydı.
Daha vahimi, yerel seçimlerde ortaya çıkan Abdullah Öcalan mektubu tartışmalarını yeniden bugüne taşıdı.
O mektup AK Parti’ye büyük zarar vermiş, üzerine yapışan ve her fırsatta ortaya çıkan bir “yanlış” olarak siyasi tartışmalarda yerini almıştı.
Erdoğan’ın kast ettiği ‘HDP, Öcalan, PKK; Demirtaş denkleminde süren tartışmalar var. İç hesaplaşmalar yaşanacak ve bunlar birbiriyle uğraşacak’ şekilde açıklanabilir.
Ancak öyle anlaşılmadı.
Sanki Öcalan eliyle Demirtaş’tan hesap sorulacak, tıpkı mektup meselesinde olduğu gibi devlet de buna aracılık edecek diye algılandı.
Meral Akşener de bu fırsatı kaçırmadı ve en üst perdeden tepki verdi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Akşener’e kızıyor ama asıl Erdoğan’ın mesajındaki belirsizliği ve şüpheleri arttıran kodlama hatasını görmek gerekir.
İmralı, Öcalan, PKK gibi mayınlı alanlarda siyasetçinin dolaşırken çok dikkatli olması gerekir.
Bana sorarsanız hiç dolaşmamak, bizzat uzak durmak gerekir.
Her iki örnek de bize siyasal iletişimde mesajın net, şüpheleri giderici, anlaşılır ve bir tarafa çekilmeyecek halde olması gerektiğini gösterdi.
Her ne kadar hakaretin, suçlamanın, ağır ithamların havalarda uçuştuğu bu siyasi ortamda, benim anlattığım konu epey ince bir işçilik kalır ama yine yazayım. Bakarsınız buna dikkat eden birileri çıkar.