Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üsküdar sahilinde bugünlerde hummalı bir tarih ve kültür cinayeti var: Büyükşehir Belediyesi, Mimar Sinan’ın en zarif eserlerinden ve İstanbul’un en şık yalı-camilerinden olan 440 senelik Şemsipaşa’nın önündeki Sinan’ın yaptığı orijinal rıhtıma beton döktü!

        Şam Beylerbeyi ve döneminin önde gelen devlet adamlarından olan Şemsi Ahmed Paşa’nın Sinan’a inşa ettirdiği külliyenin kaderinde hep böyle dertler vardı ve 1580’de tamamlanmasından yüzyıllar sonra, 19. asırdan itibaren başına gelmedik iş kalmadı. Cami 1894’teki İstanbul depreminde büyük zarar görmüş, ertesi sene tamir edilmişti ama İslâm Ansiklopedisi’nde verilen bilgiye göre Cumhuriyet’in ilk senelerinde yine harabe halinde idi; minaresi kaideye kadar yıkıktı, kubbeler çatlamış, kurşun kaplamaları çalınmış, türbe duvarı ve tonozu yerle bir olmuştu, camları yoktu ve medresesi “hayvan barınağı” olarak kullanılmaktaydı.

        Şemsipaşa Külliyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün teklifi üzerine 14 Temmuz 1938’de çıkartılan, burada görüntüsünü yayınladığım ve altında “Reisicumhur K. Atatürk”ün imzasının bulunduğu Bakanlar Kurulu kararı ile baştan aşağı restore edildi ve 1940’ta başlayan restorasyon üç senede tamamlandı.

        Restorasyonun üzerinden 65 sene geçti ve dört asırlık cami denize doğru kıvrılmaya başlayınca 2008’de tekrar onarıma alındı ve tehlike ortadan kaldırıldı.

        REKLAM

        Şemsipaşa ile bu defa, başında Kadir Topbaş’ın bulunduğu Büyükşehir Belediyesi, uğraşmaya başladı ve önünden yol geçirme hevesiyle 2016’da sahiline kazıklar çaktılar!

        Öyle bir çakma ki, şiddeti tâââ karşı sahilden, hattâ benim Teşvikiye’deki evimden bile işitiliyordu. Neticede o güzelim eserin temeli ve duvarları çatladı ama dört bir taraftan gelen protestolar üzerine bu çılgınlıktan vazgeçildi...

        O günlerde camiin önünden yol geçirilmesi projesine en fazla karşı çıkanların başında Mimarlar Odası geliyordu!

        “Şemsipaşa’nın kaderi hiç de iyi olmayan şekilde yazılmıştı” dedim ya; geçen ay birileri kalktı, yetkili kurumlara haber vermeye, hattâ izip almaya bile lüzum bile hissetmeden camiin revaklarını camla kaplattı! Sinan’ın zevkin zirvesini teşkil eden eseri Mahmutpaşa’daki manifaturacı dükkânlarının vitrinine döndü ve camekânlar neyse ki bundan birkaç gün önce kaldırıldı ve revaklar eski hâline getirildi.

        Bitmediiii!

        Cami, geçtiğimiz hafta yine dertlere uğradı! Bu defa başında Ekrem İmamoğlu’nun bulunduğu Büyükşehir Belediyesi, Kadir Topbaş’ın tepkiler üzerine vazgeçmek zorunda kaldığı “Camiin önüne yaya yolu yapma” projesini değiştirerek hayata geçirdi. Ama yeni projede camiin “yalı” olma özelliği güya dikkate alındı ve iş kaknem bir kocakarıyı genç kız gibi göstermek için makyajla allayıp pullamaya döndü! Denize kazık çakmak yerine sahilde Sinan’ın rıhtım olarak kullanılması için yaptığı ve “anroşman” denen taş dolgunun üzerine beton döküldü, betonun üzerine “sökülebilen” ve denize uzayan çelik konsollar kondu.

        Şimdi, bu çelikler ahşapla kaplanacak ama çeliklerin denize uzayan kısımlarının tuzlu suyun sebep olacağı tahribata ne kadar dayanacakları meçhul...

        REKLAM

        Üzerine beton dökülüp çelik konsolların yerleştirildiği rıhtımın özelliğini tekrar edeyim: Rıhtım, tâââ Sinan’ın zamanına ait! Betonun dökülmesinden önce çekilen ve aşağıda gördüğünüz fotoğrafta yeni yerleştirilen taşların arasındaki geniş siyah taşlar Sinan’ın yaptığı dolgudan kalma. Bunların üzerine insafsızca dökülen beton ile çelik malzeme zemini 40 santim kadar yükseltiyor, Sinan’ın eseri de şimdi betonun altında gömülü duruyor!

        KAZIK NE İSE, BETON DA ODUR!

        Eski bir eseri çevresi ile bütünleşmiş orijial hâlinde bırakmak birilerini artık nedense rahatsız ediyor ve “Doğrusunu biz biliriz” iddiası ile eserlerin canını okunuyor! Ve daha da tuhaftır; şehir, özellikle de “payitaht” kültüründen uzak makam sahipleri iki konuda, denizi doldurup ağaç kesmekte pek hevesli oluyorlar ve birbirleri ile yarış halindeler!

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Şemsipaşa’daki müdahalesi böyle bir iştir; Mimar Sinan’ın yol ile deniz arasında bıraktığı orijinal mesafeyi değiştirmek onun sanatına saygısızlıktır, üstüne beton dökmek ise cürümdür ve şehir hastanelerinin yolunu yapmayan Belediye'nin Şemsi Paşa ısrarı tuhaf bir muammadır!

        Şemsipaşa meselesinde üstelik, toplumun birçok kesiminin ve sivil toplum örgütlerinin takındıkları ikiyüzlü bir tavır mevcuttur: Kadir Topbaş’ın başkanlığı zamanında denize kazık çakıldığında başta Mimarlar Odası olmak üzere kıyametleri kopartanların, şimdi Sinan’ın yaptığı yola betonla tecavüz edilmesi karşısında gıkları bile çıkmamaktadır!

        Daha açık söyleyeyim: Topbaş zamanında çakılan kazıklarla camiin duvarlarını çatlatmak ile bugün Sinan’ın eseri olan yaya yoluna beton dökmek arasında hiçbir fark yoktur; her iki iş de tarih, sanat ve kültür cinayeti ve şehirlilikten fersah fersah uzak bir cehalet numunesidir!

        Asıl mesele ise bunları dürüst şekilde ifade edecek birilerinin çıkmaması; memlekete “Siz yaparsanız kötü ama biz yaparsak iyi” zihniyetinin hâkim olmasıdır.

        VAKIFLAR’A BONJUUUUR!

        Böyle bir ortamda kimi kime şikâyet edeceksiniz?

        Vakıflar Genel Müdürü Burhan Ersoy bugün bir tweet atıp İBB’nin Şemsipaşa’daki uygulamadan vazgeçmesini istedi, aksi takdirde Koruma Kurulları nezdinde girişimde bulunacaklarını ve yasal süreç başlatacaklarını söyledi!

        REKLAM

        Hani “iş işten geçtikten sonra” demek için kullanılan “Bâde harabü’l-Basra” derler ya, işte onun gibi!

        Vakıflar iş Sinan’ın üzerine beton dökülene kadar sesini çıkartmıyor, Üsküdar Belediyesi olup bitenlerden memnun olmalı ki tek söz etmiyor, Şemsipaşa’da hakikaten bir yaya yolu gerekiyorsa caddenin kara tarafındaki yeni yapılardan bazılarının istimlâk edilip yolun bu şekilde genişletilebileceğini nedense düşünülmüyor ve sahil ille de güzelleştirilecekse, bir zamanlar Şemsipaşa Camii ile beraber Üsküdar’ın incisi olan ve restitüsyon projeleri mevcut bulunan Şerefabad Kasrı’nın ve Duhanî Arif Ağa Yalısı’nın ihya edip kamuya tahsisi hatırlara gelmiyor!

        Bunların hiçbiri yapılmıyor ve Mimar Sinan, “uygulama devam ettiği takdirde nezdinde girişimde bulunulacağı” söylenen Koruma Kurulu’nun onayı ile betona gömülüyor!

        Artık sadece Mimar Sinan’ın değil devletin, Cumhuriyet’in ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın mensubu olduğu CHP’nin kurucusu Atatürk’ün bile aklına gelmeyen bu projeyi hayata geçiren, yani Şemsipaşa’nın önündeki Sinan’dan kalma rıhtıma beton döken Büyükşehir Belediyesi’ne âcilen halledilmesi gereken başka görevler düşmektedir: Bütün yalı camilerin önündeki denizi doldurmak, buralara da beton döküp çelik kafesler vesaireler döşemek ve bu işlere Dolmabahçe ile Ortaköy Camileri’nden başlamak!

        Denizi doldurmak zor gelirse, camilerin önünden kazıklı yol da geçirebilirler!

        Şemsipaşa’nın restorasyonu için 14 Temmuz 1938’de çıkartılan ve altında Atatürk’ün imzasının bulunduğu Bakanlar Kurulu Kararı.
        Şemsipaşa’nın restorasyonu için 14 Temmuz 1938’de çıkartılan ve altında Atatürk’ün imzasının bulunduğu Bakanlar Kurulu Kararı.
        Camiin önünde Sinan’dan kalma rıhtımın üzerine yapılan taş dolgu. Koyu renkli büyük taşlar Sinan’ın yaptığı yola aitti ama dolgunun üzerine beton döküldü, betonun üzerine de çelik konsollar yerleştirildi!
        Camiin önünde Sinan’dan kalma rıhtımın üzerine yapılan taş dolgu. Koyu renkli büyük taşlar Sinan’ın yaptığı yola aitti ama dolgunun üzerine beton döküldü, betonun üzerine de çelik konsollar yerleştirildi!

        Büyükşehir Belediyesi, Mimar Sinan’ın yaptığı yolun üzerine ezanların şahadetinde beton döküyor!

        Sinan’ın rıhtımı, artık çelik konsolların sol tarafındaki betonun altındadır!

        Şemsipaşa Külliyesi 1940’da restore edilmeden önce bu haldeydi.
        Şemsipaşa Külliyesi 1940’da restore edilmeden önce bu haldeydi.

        Diğer Yazılar