Dört bir yandan kuşattılar
Bir liberal-demokrat olarak Türkiye’nin mevcut ortamı beni çok üzüyor. Taraflar adeta nasyonalizm yarışına girdiler.
İki aşırı-sağcı siyasetçi Ümit Özdağ-Sinan Oğan aralarında rol paylaşımı yaparak bir yandan Cumhur İttifakı’nı diğer yandan Millet İttifakı’nı kuşatma süreci içindeler kanaatimce. Dün bunu ifade ettim.
Sinan Oğan buna kendi yorumlarını yazdı, ben de kendisine cevap verdim. Sosyal medyada bu karşılıklı yazışmayı görebilirsiniz. Yüzde 5 oy ile geri kalan yüzde 95’i kilitliyorlar bana göre.
Oğan ile Özdağ arasında zihniyet farkı yok. Birinin Tayyip Bey’i, öbürünün Kemal Bey’i desteklemesi benim için hiçbir anlam ifade etmiyor.
Ruh ikizi siyasetçiler.
Maalesef Kemal Kılıçdaroğlu 14 Mayıs sonrasının panik ve telaşı içinde Ümit Özdağ zihniyetine boyun eğdi.
Üzülerek söylemek zorundayım ki Kemal Bey’in de son 1 hafta içinde Cumhur İttifakı zihniyetinden hiç farkı kalmadı.
İki gün önce Ümit Özdağ-Kemal Kılıçdaroğlu görüşmesi esnasında sosyal medya üzerinden sıcağı sıcağına bir bilgi paylaştım.
Şunu yazdım:
“Ümit Özdağ, HDP’li belediyelere kayyum uygulanmasına devam edilmesini -2024 seçimlerinden sonra da- istiyor. Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklama şartı olarak HDP’li belediyelere kayyum olayının protokole bağlanmasını istiyor. Kemal Bey de haklı olarak bu faşizan talebi reddediyor.”
Yani netice olarak önceki günkü Özdağ-Kılıçdaroğlu görüşmesinin tıkanmasının temel sebebi HDP’li belediyelere kayyum meselesiydi.
İki siyasetçi arasında bir uzlaşma olduğu açıklanıyorsa bir şekilde HDP’li belediyelere kayyum noktasında bir formül bulunmuş demektir. O formül de Kılıçdaroğlu ile Özdağ arasındaki protokolün 4’üncü maddesi.
Ümit Özdağ, tamamen anti-demokratik olan bu isteklerinin yazılı olarak kayda geçirilmesini ve protokole bağlanmasını istiyordu. Nitekim ikili tarafından açıklanan protokolün 4’üncü maddesi bir orta yol bulunmaya çalışıldığını ancak kayyum uygulamasının benzer şekilde devamına kapı aralandığını gösteriyor.
Maalesef göçmenler konusunda da Kemal Bey Zafer Partisi’nin aşırı-sağ söylemini aynen benimsedi 14 Mayıs sonrası…
Zaten “Kemal Bey konuşurken acaba ben mi konuşuyorum diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı Özdağ.
“Göçmenler ülkeni ele geçirmeden kararını ver. Gel bunları ülkemizden gönderelim” diye CHP’nin resmi sloganı var şu an…
Dünyanın hiçbir ülkesinde merkez-sol ya da sosyal-demokrat olduğunu söyleyen bir parti böyle bir aşırı-sağcı slogan kullanmaz, kullanamaz.
Siyasette yenilmek, kaybetmek, mağlup olmak gibi seçenekler vardır.
Fakat bir izzetiyle şerefiyle görkemli mağlubiyet almak vardır.
Bir de panik ve telaşla savrularak, çok kötü mağlup olmak vardır.
Ayrıca “Kürtlerin oyu nasıl olsa garanti” diye düşünmek hem ahlaken hem de siyaseten doğru değil.
Ümit Özdağ, kendi koyu sağcı dünya görüşüne uygun olarak 2024 yerel seçimlerinde mesela Diyarbakır’ı HDP/YSP kazansa bile bu seçimin ardından yine hemen kayyum atanmasını istiyor.
Cumhur İttifakı’nın mevcut anti-demokratik ve otoriter uygulamalarının aynısını Millet İttifakı’ndan da talep ediyor.
Bu talebe belki İYİ Parti olumlu bakabilir ama CHP bunu nasıl kabul eder?
Bu yumuşatılmış haliyle 4’üncü madde bile tehlike arz ediyor.
Ya özgürlükçü-demokrat olduğunu iddia eden DEVA bunu kabul edebilecek mi?
Gelecek? Saadet? Ya da Demokrat Parti?
Gelen açıklamalar kerhen onay verir görünüp, en azından itiraz etmeyeceklerine işaret ediyor. Fakat ya Kemal Bey’in "Helalleşme Siyaseti" ne olacak? Böyle sert dönüşler Sayın Kılıçdaroğlu’nun ulaşmayı öncelikli hedef haline getirdiği muhafazakar kitleyi de ürkütmeyecek mi?
Bu oportünizmin oy getirmediğini, bilakis götürdüğünü göreceğiz 28 Mayıs'ta...