Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son haftalarda Ege takımlarının performansları genel olarak düşüktü. Süper Lig temsilcimiz Akhisar Belediyespor ise Galatasaray karşısında aldığı galibiyetle Türkiye liglerinin örnek takımı olma yolunda çok önemli bir adım daha attı. Bu sezon beklenenin çok üstünde başarılı sonuçlar alan Akhisarlı hemşehrilerimi kutluyorum. İki yıldır orada harikalar yaratan Hamza Hamzaoğlu'na ve teknik ekibine helal olsun! Küçük bir şehirde, sınırlı bir bütçe ve dar bir kadro ile neler yapılabileceği konusunda bütün Türkiye'ye ders veriyorlar... Bu dersi öncelikle İzmir ve Egeli teknik adamlar ile başkan ve yöneticiler görüp kavramalı.

        KISITLI KADROYA RAĞMEN

        Peki Akhisar, son derece ekonomik ve sınırlı kadrosuyla nasıl bu kadar başarılı olabiliyor? Kendisinden birkaç kat pahalı ve geniş kadrolu büyük şehir takımlarına kafa tutabilmesinin sırrı nedir? Şampiyonlar Ligi'nde oynayan Galatasaray gibi üst düzey bir takımı yenmesi sadece bir rastlantı mı? Bütün bu sorulara cevap ararken; işe ekonomiden yani paradan başlayalım. Türkiye'de nedense bazı çevreler, futbolda başarıyı sadece harcanan parayla ölçüp, değerlendirme yanılgısı içinde. Bunların arasında ne yazık ki başkanlar ve kulüp yöneticileri de var. Kulüplere bu bonkörlüğü yaptıranların başında da maalesef yeteneksiz, eğitimsiz, vizyonsuz ve sorumsuz tüketici antrenörler geliyor. Daha sezon başında tembel ve yeteneksiz hocasının, "Kadromuz yetersiz... Takviye yapmalıyız!.." afyonunu yutan başkan da; "Ben seni niye getirdim? Hoca değil misin? O zaman elindeki kadroyu eğit, çalıştır ve geliştir..." diyemiyor.

        YETERSİZ VE YETENEKSİZ

        Hikayenin devamını çok iyi biliyorsunuz... Daha sezonun ilk haftalarında kıyımlar başlıyor. Hocalarından "Yetersiz ve yeteneksiz!.." damgasını yiyen futbolcular, daha ayağına top değmeden o takımdan bu takıma savruluyor.

        Ortada ne geçen yıldan bir iskelet kalıyor; ne de sağlıklı düşünüp işine konsantre olabilecek bir takım kadrosu ve de ekip ruhu. Göztepe, Karşıyaka, Buca, Altay başta olmak üzere; tüm Ege takımlarının taraftarları, son yıllarda kendi camialarında yaşanan bu anlamsız transfer kaosu ve saçmalıklarını kısaca bir hatırlasınlar... Şampiyon olup Süper Lige çıkması beklenen Göztepe'yi 2. Lig çukuruna düşüren en büyük neden budur mesela... Son üç sezonda kurup, bozdukları kadrolardan neredeyse 6 tane iyi takım çıkar!

        HAMZAOĞLU GERÇEĞİ

        İşte, Akhisar Belediyespor'la altın bir yıl yaşayan Hamza Hamzaoğlu bunu yapmadı ve yaptırmadı! Bank Asya'dan getirdiği iskelet kadroyu ısrarla koruyup; formasına saygı duyan ve işini ibadet gibi yapan özgüveni yüksek bir ekip yarattı. Böylece yaşı otuzları aşmış Emrah, Çağdaş, Sertan, Ahmet Cebe, kaleci Oğuz gibi eski ve sürekli oyuncularla bir kadro istikrarı ve ekip ruhu ortaya çıkardı. İddia ediyorum; üstte adını andığım oyuncuların neredeyse hepsi, başka bir hocayla ya da başka bir takımda çok büyük sorunlar yaşarlardı. Hamzaoğlu'nun güvenine onlar da özverili ve karakterli bir duruşla karşılık verince; ortaya lige gamga vuran bir Akhisar ruhu çıktı.

        Akhisar'ın başarısını irdelerken; kadro istikrarı, devamlılık, oturmuş takım oyunu ve ekip ruhunu ilk sıraya koyuyoruz. İkinci önemli faktör ise, yabancı transferlerinde uygulanan doğru politika ve oyuncu seçimlerindeki isabet. Hamza Hamzaoğlu'nu burada bir kez daha kutlamak istiyorum. Ligdeki antrenörlerin pek çoğu mümkün olduğu kadar isim sahibi ve olabildiği kadar pahalı oyuncu peşinde koşarken; o tercihini hep masrafsız, düşük bütçeli ve iş yapacak oyunculardan yana kullandı. Savunmanın ortasında "Baba Topçu"lar gibi oynayan Sonko'nun önerisiyle gelen 150 bin Avroluk Senegalli genç golcü Niasse, bu yılın "Yeni Emenike"si olmaya aday. Orduspor'dan alınan Brezilyalı Bruno Rosa da istikrarlı oyunuyla Hamza Hoca'nın ikinci isabetli ve ucuz transfer tercihi. Ucuz ve isabetli yabancı transfer politikası takım içi dengeleri korumak açısından da son derece önemli. Çünkü işin özünde ne de olsa profesyonellik ve para kazanmak var. Dolayısıyla hiçbir eski oyuncu, yeni gelen birinin kendisinden iki üç kat fazla kazanmasını istemez. Hatta işler biraz ters gitmeye başladığında, "Öyleyse bu arkadaş bizden iki üç kat fazla iş yapsın!.." deme hakkına sahip olduğunu düşünür. Oysa Akhisar'da böyle bir sorun yok. Belki de yabancılar, takımın eskisi olan yerlilerden daha az paraya oynuyor!

        Evet; kadro istikrarı ve devamlılıktan sonra, Akhisar mucizesini yaratan ikinci önemli faktör ise ekonomik ve kaliteli yabancı transferleri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu iki olumlu faktörü sahada fonksiyonel hale getiren ve fark yaratan üçüncü ve en önemli etken ise; bu takımla bütünleşmiş gibi görünen Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu'nun, ekibinden çıkarıp aldığı üstün performans... Yani takımın gerçek kapasitesinden sahaya yansıtılan yüksek randıman ve verim seviyesi. Diğer takımlarla kıyaslandığında Süper Ligin en mütavazı ve sınırlı kadrosu gibi görünen bu ekipten, Hamza Hoca neredeyse yüzde yetmiş, yüzde seksenlere varan bir verim alıyor. Bu müthiş bir oran! Benzer bir tabloyu ben iki yıl önce Lucien Favre ile takımı Mönchengladbach arasında görmüştüm. Bir de tabii ki Jürgen Klopp ile Borussia Dortmund arasındaki Şampiyonlar Ligi finaline kadar uzanan efsanevi hikaye var.

        Özetleyelim: Hamza Hamzaoğlu'nun yönetiminde mucizeler yaratan Akhisar Belediyespor'un başarısı kesinlikle bir rastlantı değil. Fatih Terim'in Hamza Hoca'yı A Milli Takım'da yanına alması da kaşının gözünün hatırına değil... Üreten, artı değer yaratan, eğitip geliştiren ve kulübün kasasını boşaltmayan Hoca'lardan bahsederken; hep Klopp, van Gaal, Favre diyor ve maalesef yabancı örnekler vermek zorunda kalıyorduk... İşte şimdi gözümüzün önünde Akhisar'da az para ile çok ve doğru işler yapan bir Hamzaoğlu örneği var! Başkanlardan, yöneticilerden rica ediyorum... Daha attığı imza kurumadan, "Kadro yetersiz... Bana oyuncu al!.." diyen şu tüketim hastası arsız hocalara; "Bak orada Hamza Hoca ve Akhisar gerçeği duruyor... Eğer hep hazır futbolcu alıp, sürekli borçlanacaksam... Senin burada ne işin var?.." deyin artık... Yoksa bu adamlar Türk futbolu ile birlikte yönettiğiniz kulüpleri de, sizleri de tüketecek!

        Diğer Yazılar