Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İklim değişiklikleri, canlı türlerinin birer birer yok olmasından kaynaklanan biyolojik denge bozuklukları, terör, savaş, salgın hastalıklar, her türlü doğa kirlenmesi, göktaşı çarpma olasılığı... Magazinsel haber gibi verildiği için duya duya duyarsızlaştığımız, hakkında yazılan bilimsel makalelere gözümüzün ucuyla öylesine baktığımız, bize nasıl olsa dokunmaz diye kendimizi kandırdığımız bu tehlikeler, bizler rahat koltuklarımızda otururken ciddi bir şekilde insanoğlunun geleceğini tehdide devam ediyor.

        Kontrol edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz tüm faktörler son yıllarda bilim insanlarının en çok yoğunlaştığı araştırma konusu. Geçen hafta duymuşsunuzdur, Paris’te düzenlenen bir etkinlikte Dünya yörüngesine yerleştirilecek bir “uzay ülkesi” kurma planı gündeme getirildi. Bu hayali ülkenin nüfusuna bile karar verilmiş. Dünyanın her ülkesinden gelen katılımcılar arasından toplam 100 bin kişi “vatandaş” olarak seçilecek.

        18 yaşın üzerinde olup şansınızı denemek isterseniz, “http://asgardia.space/join” internet adresinden katılabilirsiniz. Ülkenin adı, İskandinav mitolojisindeki tanrı Odin’in hüküm sürdüğü Asgard’dan esinlenilerek “Asgardia” olarak düşünülmüş. Şu anda var olan uzay istasyonunun daha büyük ve gelişmiş versiyonu gibi bir şey olacakmış.

        İlk aşama, insan yapımı ilk uydu olan Sputnik’in 60. yıldönümünde, yani 4 Ekim 2017’de bir uydunun fırlatılmasıyla başlıyor. Daha sonra parça parça gönderilen eklemelerle Asgardia şekil almaya başlayacak. Kaç yıl süreceği konusunda henüz bir tahmin yok.

        Projenin lideri Dr. Igor Ashurbeyli, bir Rus işadamı. Asgardia vatandaşı olan insanların kendi ülkelerindeki vatandaşlıklarından vazgeçmelerine gerek olmadığını, çünkü zaten dünyada (şu anda bulundukları ülkede) kalacaklarını söylüyor. Bu seçimin amacı aslında tamamen sembolik. Bu sembolizmanın, 100 bin kişilik bir gruptan oluşursa Birleşmiş Milletler’e devlet statüsü kazanmak için başvuruda bulunabileceği düşünülüyor.

        100 bin kişinin kazancı, “onursal bir isim” taşımaktan ya da “Uzaylıyım” demekten öteye gitmeyecek. BBC haberlerine göre, şu sıralar harıl harıl bayrak ve milli marş hazırlıkları yapılıyormuş.

        Bu haberi duyduğumda içimde kördüğüm olmuş sorular geçti aklımdan. Mesela “Böyle bir uzay ülkesi kurulsa her türlü kültür, dil ve dinden seçilen 100 bin kişi bu yeni ülkelerine transfer edilse, birlikte barış ve ahenk içerisinde yaşamaları için (dünyadakilerden farklı) nasıl bir anayasa oluşturulabilirdi?” ya da “Kanunlar, eğitim sistemleri, yaşam şekli, inanışlar nasıl şekillenirdi?”... Sanırım bu soruları sorarken aslında aradığım şey, Asgardia ülkesinde yaşayacak bireylerin mutluluğuna çare değil, bu haberle kafamda uyanan, “İnsan olarak bu dünyada neyi değiştirirsek huzur ve barışı yakalarız?” sorusuna yanıttı. Hani bir şeylere kızıp da “Alıp başımı taa uzaklara gidesim var buralardan” dediğimiz anlar var ya... O taa uzaklardaki özlenen şey ya da kaçtığımız şey temelde neydi?

        Kupkuru bir “Huzur istiyorum” yanıtı kesmiyor açlığımı. Huzurun tanımı bile kişiden kişiye değişiyor zira. Bak, adamın biri “Uzayda ülke kuralım” diyor. O da bir çeşit “Çekip gitmeli buralardan” demiş. Her ne kadar sebebi bireysel düşünüşten çok daha farklı, bilim ve ticari odaklı olsa da...

        Sonuçta teknolojinin en mükemmeli de kullanılsa, 100 bin kişi yerçekimsiz ortamda havada kelebekler gibi uçuşmasın diye NASA’nın beceremediği becerilip yapay yerçekimi de oluşturulsa ve Asgardia yörüngede öylesine dolaşan koca bir uydu olmaktan çıkarılıp galaksiler arası ışık hızıyla vızır vızır gezen uzay gemisine de dönüştürülse, inanın insan olarak o bir türlü bulamadığımız şeyin eksikliğiyle Asgardia’da da çok kutuplaşmalar, savaşlar olur.

        Gözlerimi kapatıp o özlenen şeyin ne olduğunu düşünerek “adsız” bir uzay ülkesi de ben kurdum kafamda. Vatandaş sayısını kısıtlı tutmadım. Kapılar empati gücü/yeteneği olan herkese açık. Ülkenin uyulması gereken (uyulmadığı takdirde affedilmeksizin dünyaya geri postalanma şartı olan) tek “ana kuralı” var: SAYGI! Her canlıya, düşünceye, fikre, kurulmuş düzene, inanışa, inançsızlığa, emeğe, sanata, bilime, geçen her saniyeye, kendisine...

        Tükendiği yerde zarar vermeye başlıyor zira. Yavaş yavaş, kanser gibi yayılıyor... Bu kadar basit mi huzuru yakalamak? Evet bu kadar basit!

        AMERİKA, EMPATİ GÜCÜ OLAN İLK 10 ÜLKEYİ SIRALADI

        Empati, diğer bir deyimle eşduyum, Vikipedi’de aynen şöyle tanımlanıyor: “Bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek.” Bebekler üzerinde yapılan incelemelere göre, doğuştan empati yeteneğimiz yüksek olmakla birlikte yanlış eğitimle, dini ve kültürel sebeplerle, içsel çatışmalarla hızla kaybedilebilen bir yetenek maalesef.

        Michigan Üniversitesi psikologları, 63 ülkeden (toplam 104 bin kişi) toplanan verileri bir araya getirerek istatistiksel bir değerlendirme yapmış. Araştırmanın detaylarını, “Journal of Cross-Cultural Psychology” isimli bilimsel derginin son sayısında bulabilirsiniz. Proje yöneticisi Psikolog Dr. William Chopik, “Bu araştırmanın konusu, Amerika’da çocukluğumdan bu yana yok olduğunu hissettiğim manevi değerlerin, zayıflayan insan ilişkilerinin nedenini düşünürken ortaya çıktı. Bu değerler sanırım sadece Amerika’da değil, dünyanın dört bir yanında yavaş yavaş yerini materyalizme bırakıyor. Global iklim değişikliklerinden bahsediyoruz ama global insani değerlerin değişmesinden hiç bahsetmiyoruz. Bence dünyayı asıl tehdit eden faktör budur” diyor.

        Araştırma sonuçlarına göre empatisi en yüksek olan ülkeler (en güçlüden zayıfa doğru): Ekvador, Suudi Arabistan, Peru, Danimarka, Birleşik Arap Emirlikleri, Kore, ABD, Tayvan, Kosta Rika ve Kuveyt. Çizilen haritaya bakınca Türkiye’mizin sıralamada (boyandığı renge göre) ortalarda bir yerlerde yer aldığı dikkat çekiyor.

        Diğer Yazılar