Sağ ve sol selefiler anlaştı: Sanata para harcanmaz israftır
Gentile Bellini’ye ait olduğu bilinen üç Fatih portresinden özel koleksiyondaki tek örnek İBB tarafından 770 bin sterlin yani 6.5 milyon TL ödenerek alındı.
Bellini’nin ve tablolarının Osmanlı tarihi açısından ayrıcalıklı bir önemi var. Venediklilerle yapılan İstanbul anlaşmasının maddelerinden biri dönemin en iyi ressamlarından biri olan Bellini’nin İstanbul’a gelmesiydi. Nitekim anlaşma uyarınca Bellini 1479-1481 arasında sarayda ağırlandı ve başta Fatih Sultan Mehmet Han’ın bilinen tablosu olmak üzere pek çok tablo resmetti. Onlardan birinin şimdi, yıllar sonra yeniden İstanbul’a dönüyor olması olsa olsa mutluluk vericidir. Ancak bu gurur duyulacak iş, AK Parti genel merkeze, Külliye’ye, bakanlara, belediye başkanlarına değil de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na nasip olunca hakaretin, çamur atmanın bini bir para oldu.
Biri şey demiş: Ne getiriyorsun gavurun yaptığı resmi birader, orada bıraksaydın da Fatih’e bakıp bakıp korksaydı gavur.
Milli gurur ve onurdan anladığı muhatabına korku hissettirmekten öteye gitmiyor, bu ayrı bir konu da, bunu söyleyen İslamcı gazete yöneticisi sonuçta o ‘gavura’ tablosunu yaptıran şanlı Fatih Sultan Mehmet’e nasıl bir sıfat uygun görür o merak konusu. Fatih’e de hesabını sorar mı? Utanmadın mı gavurlar gibi portreni yaptırmaya diyerek sövme sırasına Fatih’i de koyar mı?
Yapmalı. Tutarlılık, daha doğrusu ‘sağ selefilik’ bunu gerektirir.
Tıpkı ‘sol selefi’ olmanın “Bu kadar para… Kaç insanın hayatını kurtarırdı… Yazık… Ama kardeşsiniz siz. Benziyorsunuz ve yarışıyorsunuz. İzliyoruz biz de” demeyi gerektirmesi gibi. Solcu bir avukat hanım da bu paylaşımı yaptı.
SANAT LALE DEVRİNE Mİ MAHSUSTUR?
Sağ ve sol selefiler, tabloya sanata tarihe ‘para vermek’ söz konusu olunca huzursuz oluyorlar. Onlara göre bunlar hep ‘israf’. Klişe belli: Bir yerlerde insanlar aç iken tablo alınmaz. Hatta resim bile yapılmaz.
Oysa bu doğru değil. Sanat ve sanata yatırım için mutlak surette bir ‘Lale Devri’ gerekir diye bir şey yok.
İspanyol iç savaşı sırasında Franco, Nazi ve faşist İtalyan güçlerine bombardıman uçaklarını test etmeleri için izin verdiğinde Picasso Paris’ten İspanya’ya dönüp eline silah almayı seçmedi. Bombardımanda ölen 1654 kişinin anısını Guernica tablosuyla ölümsüzleştirdi.
İran, Farabi sinema enstitüsünü kurdurduğunda İran-Irak savaşı vardı, savaşın ağır koşulları vardı, açlık da vardı kimsesiz kalan yaşlılar da. Ama dönemin yönetimi sinema enstitüsü için bütçe ayırdı ve İran sineması o koşullarda film yapma deneyiminin zorluklarını aşma tecrübesinden doğdu.
O yüzden, ekonomik kriz ve yoksulluğa karşı kırılganlaşma gibi zorluklar söz konusu olsa da müzayedeye çıkmış tarihi öneme haiz bir tabloyu bir kez daha kaçırmamak için harekete geçmek ve Bellini imzasıyla maruf Fatih tablosunu satın almak doğru bir hamledir.
İBB’nin bu tarihi tabloyu aldığı bilgisini haber yapan iktidara yakın medyanın tabloyu alanın İBB olduğundan bahsetmemesi üzücü bir ‘çekememezlik’ fıkrası oldu maalesef. Tablo ballandıra ballandıra anlatıldı ama “Tablo 770 bin sterline satıldı” haberinin öznesi yok. Kim satın aldı? Derin bir sessizlik.
Sonrası ise “Vay bu nasıl israf” edebiyatı…
Geçelim. Sanat pahalıdır, eşsiz koleksiyonlara mensup parçalar daha da pahalıdır.
Kaldı ki bu alışverişte tecessüs uyandıran da, “Fatih Tablosuna gömülür mü bu kadar para müsrif Ekrem” mugalatası değil, bilakis tablonun neden bu kadar ucuz olduğu sorusu. Ya çok iyi pazarlık yapılmış, hatırlı kişiler devreye girip “Aman yüksek pey vermeyin efendiler” diyerek teklifçilerin elini tutmuş ya da başka bir şey var.