İstanbul’u İstanbul yapan asetlerin çoğu Fatih’te. Fatih hem çok değerli hem çok kültürlü, hem zenginliği fakir mahalleleri göze çarpan bir ilçe.
Mehmet Ergün Turan Fatih ilçe belediye başkanı. Turan AK Parti Grup başkanlığı, Meclis başkanlığı, İmar Komisyon başkanlığı ve TOKİ başkanlığı yaptıktan sonra 2019’da Fatih’ten aday gösterildi ve kazandı.
Her kesim tarafından az çok onay gören, çalışkanlığı takdir edilen biri. Nitekim Ak Partili belediyeler arasında aday adayı olmayan tek yer Fatih’ti.
İsmi 31 Mart 2024’teki yerel seçimde AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayları arasında da geçmişti.
AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum ile Ekrem İmamoğlu arasında kalmasına neden olan davetiye krizine gelene kadar kimse onu güncel siyasetle ilgili aktif bir tartışmanın içinde görmemişti.
Kendisiyle konuşmak için buluştuğumuzda beni “mutlaka görmenizi isterim” diyerek Mevlanakapı’daki kara surlarının koruma alanında yapılmış millet bahçesine götürdü. Sur dibinin düzenlenmesi çok emek gerektirmiş, bisiklet yolları, kamelyaları yeşil alanları ile sahiden Topkapı-Mevlanakapı arasının havasını değiştirmiş. Turan bahçenin her metrekaresiyle övünüyordu. Ama en çok Fatih’e 12 kütüphaneyle gurur duyuyordu.
Mehmet Ergün Turan’la rekreasyon gezintimize bir noktada son verdik veFatih’in sorunlarından geelceğine, eski arkadaşım dediği Ekrem İmamoğlu hakkındaki görüşlerine kadar pek çok konu başlığı arasında sörf yaptık.
"ŞU AN FATİH’TE DRAMATİK BİR GÖÇMEN YA DA SIĞINMACI SORUNU YOK"
-Ergün Bey en sıracalı konudan, kitabın ortasından başlayalım. Fatih’in göç ile anılması gibi bir durum var ve bu Fatih’in başlıca sorunu gibi zikrediliyor. Sizce de öyle mi? Fatih sığınmacı ve yabancı mukim meselesini büyük bir sorun olarak yaşamaya devam ediyor mu?
Yanlış bir algı bu. 2019’da burada farklı ülke vatandaşı sayısı 78 bin civarı. Suriyeli sığınmacı sayısı 29 bin civarında. 2021’de ilk defa Fatih ve Esenyurt’ta olmak üzere bir karar alındı, ikamet yasağı. %25, geçmemesi gerekiyor. Fatih’te 2023 sonunda ise ikamet eden göçmen sayısında azalma var. 78 bin olan rakam 19 binli rakama düştü. 29 bin olan rakam ise 20 binli rakamlara düştü.
-Burada sığınmacı ya da göçmen sayısına dair ciddi bir çalışma yapıldı mı, çünkü bu sayılara yerel yönetim birimlerinin erişim yasağı olduğu ...
Resmi ikamet 20 binlere düştü. Ama biri kaçak olarak geldi burada oturmaya başladı, bakın bu olabilir. Ancak devlet bir düzen getirdi. Şu an rahatsız edici bir durum yok Fatih’te. Ama ne var, kalabalığın olduğu sokaklar var. Arapların ticaret yaptığı Akşemsettin caddesi, Yusufpaşa gibi yerler…
-Malta Çarşısı?
Malta Çarşısı'nda bir yoğunlaşmanın olduğu yadsınamaz elbette. Ama şunu da düşünün. Bizim geçmişte nasıl bir çarşı kültürümüz varsa onlarda da benzeri var. Gaziosmanpaşa’daki Arap bile gelip buradan Malta’dan alışveriş yapmaya çalışıyor. Yani çarşı içindeki yoğunluğun tamamı Fatih’te mukim değil. Yaşayan olarak baktığınızda Fatih göçmen yoğunluğu açısından 11. ilçe şu an. Bizden önce 10 ilçe daha var.
-Ancak burası sit alanı ise demografisi bile koruma altında olmalıdır şeklinde br görüş var. Malta çarşısında Türk esnafın bu kadar azalmış olması bir kültürü bir geleneği tehdit ediyor deniliyor.
Öyle ama şöyle bir durum var: Orada dükkanın sahibi olan Türk, daha iyi kira ödediği için sözleşme yapıp dükkanını bir arap esnafa kiralamak istiyor. Kimse kimseyi bir şeye zorlamıyor ya da kimse kimsenin elinden bir şeyi zorla almıyor. O zaman ne yapabilirsiniz? Bunu en çok söyleyenler Londra’yı örnek gösteriyor. Ama orada Oxford City’nin yanında bir Çin sokağı var öbür tarafta Paki sokağı var. Bir tane İngilizce tabela yok. Ben bu doğrudur demiyorum nitekim bizde mesela %25 sınırı var.
İnsanlar bir dönem farklı yaşam tarzını yadırgıyordu, özellikle gürültü konusunu. Ama şu an dramatik bir durum sahiden yok. Artık devlet göçü iyi yönetiyor. Bakın çözüyor demiyorum ama artık iyi yönetiyor. Bazı sorunlar çözülmez, yönetilir. Göç de böyle bir sorun. Suriyeliye karşı olmak ya da göçe karşı olmak şimdi dünyada da bizde de otomatikman oy kazandırıyor partilere. Yeni bir ideoloji bu adeta. Oysa yakında belki iklim göçleri olacak ve belki iklim krizi Türkiye’yi vurduğu için Türkler göç etmek zorunda kalacak. Vicdanı olan buradan bakıp göçe karşı olmak mümkün desin şimdi. Göçle mücadele edemezsiniz bu yüzden. Göçü ancak yönetebilirsiniz.
Buradaki sosyal dokunun değişimi Suriyelilerle başlamadı ayrıca. Bakın Fatih Harbiye romanı orada. Peyami Safa Fatihli. Gelenek modernizm çatışması değil oradaki sadece. Burası geçmişte yaşam için en mutena yerlerden biriydi. Bir dönem geldi, İstanbul yerlisinin terkettiği yer oldu. Ama yavaş yavaş yeniden tercih edilen bir yer oluyor, ibre o yönde.
"BALAT’DA OTEL YAPILAŞMASINA İZİN VERMİYORUZ, VERMEYECEĞİZ"
-Bunun nedeni tarihi yarımadanın sadece ticarete ve ekonomiye hasredilmesi, orada gündelik yaşam diye bir şeyin kalmaması değil mi biraz da?
Evet aynen çok doğru. Biz bilinçli bir yöneticilik yapmasak şu an Balat’ın tamamı otel olmuştu. Sırf bu yüzden biz Balat’ta otel yapılaşmasına izin vermiyoruz. Oradaki aile hayatını gündelik yaşamı korumak için.
-Orada da yayalaştırma yapılmıyor, küçük ticari işletmeler, cafeler engelleniyor diye eleştiriliyorsunuz
Hayır kaldırımı sıfır farka kadar kullandırıyoruz. Bütün kaldırımı kullanıyor cafeler. Yolları almalarına da izin veremeyiz, on binlerce insan yaşıyor orada. Nasıl evlerine gidip gelecekler? Bir kısmının derdi binalara neden otel izni vermiyoruz meselesi. Otele izin vermiyoruz evet. Ama cafelere olabilecek en büyük kolaylığı sağladık. Burada çok farklı sosyolojiler var. Buradaki çok kültürlü hayatı korumak zorundayız. Burada bir aile yaşamı var. Galata Pera değil burası. Bıraksak her ev otel yapılacak. Mahalle hayatı yok olacak.
-Sadece turiste odaklanmış bir şehir olmaz diyorsunuz...
Dünyanın hiçbir yerinde buna izin verilmez. İtalya’da Venedik tamamen turiste göre hazırlanmış mesela ve sunilik var. Bir kez gidersiniz ama tekrar gidilmez. Ama Floransa daha 2000’lerin başında bile geceleri ana caddeleri ışıklandırıp ara sokakları az aydınlatıyordu. Nedenini sorduğumda buralarda mukim kişiler olduğunu, turistlerin buralara girmesi istenmediği için aydınlatılmadığı söylendi. Şimdi Floransa’da da Barcelona’da da turist gelişini nasıl sınırlandırabiliriz konuşuluyor. Biz ise her şeyi turiste açmayı konuşuyoruz hala. Orada yaşayan insanın yaşam kalitesini umursayan yok.
-Ben de böyle bakıyorum ancak şu da var. Fatih’te aynı zamanda derin yoksulluk çeken semtler var. 27.800 hanenin açlık sınırında olması gibi bir veri var mesela İBB’nin elinde. Burada gün yüzüne çıkarılmamış tarihi kültürel asetlerin turizmle ekonomik girdi sağlar hale getirilmesi bu semtlerdeki insanlar için de bir geçim kaynağı olur diye düşünülüyor.
Bunlar klasik sol jargon ezberlerinin dayatmaları.Muhalefet bunun üzerinde çok duruyor. Kent yoksulluğu kavramı tabii ki bir realite. Tarihi kent merkezleri eskiyip yenilenmediğinde çok mülkiyetli yapı haline geldiğinde buralar yerli alt ve orta sınıfla yabancı göçmenlere kalır. Yoksulluk da buralarda yoğunlaşır. Elinizde kaynak olursa buraları güvenli hale getirmeye çalışırsınız. Ben bunu Karasurları Millet Bahçesinde başardım. Bırakın kadını bir erkeğin bile giremediği yerler şimdi hem Fatih’in en güzel yerleri oldu. Hem de o mahallelerin nefes aldığı yerler oldu. Turistik işletmelerin sayısını arttırınca bundan sadece Fatihli kazanır diye bir şey yok ki. Fatihliler de ülkenin değişik bölgelerinden gelen insanlar da zenginleşir.
-O zaman şöyle sorayım. Fatih’te üretilen ekonomik değerden, burada üretilen ticari zenginlikten Fatih’in yoksul mahalleleri faydalanabiliyor mu? Misal mahallenin gençleri o otellerde, halıcılarda vs. çalışabiliyor mu?
Başka kim çalışacak ? Oralarda çalışanların tamamı buralardan çocuklar. Siyasal çıktı üretebilmek için bu böyle değilmiş gibi davranıyorlar ama bu doğru değil. Fatih’te tabii ki yoksulluk var, devletin de bizim de yardımda bulunduğumuz haneler var. Batı’da da var yoksulluk. Biz yardım da yapıyoruz, iş sahibi yapmak için uğraş da veriyoruz Nihal Hanım. 16 tane kadın eğitim birimimiz var bizim. Fatih’te evinde tencere kaynamayan bir yoksul olacak da biz ona el uzatmayacağız öyle bir şey yok. Ama İBB sürekli yoksulluk konuşmak istiyor. Bize makarna kömür siyaseti yapıyor diyenler şimdi ev ev arayıp para dağıtıyorlar. Kapı kapı sosyal yardım dağıtılıyor. Yapsınlar da. Ben onların yetki ve imkanlarına haiz değilim.
“BİR YAPIP BEŞ KONUŞAN İNSANLARDAN DEĞİLİM”
Önemli olan bu beş yılda onlar ne yapmış ben bir ilçe belediyesi olarak ne yapmışım. Biz Fatih’teki yeşil alanı beş yılda %41 oranında arttırmışız. 370 bin metrekarelik yeşil alan sağlamışız. 295 bin üyesi olan 12 kütüphane hediye ettik. Beş yılda 9 tane yeni spor salonu yaptık. 16 kadın eğitim birimi oluşturduk. Yüzlerce eseri ihya ettik.
-Tamam zaten herhalde bu yüzden Fatih Belediyesi de diğer AK Parti’li belediyeler arasında aday adayı olmayan tek yerdi sanırım?
Başka kimse aday adayı olmadı. Olsalardı bozulur muydum? Açıkası bozulmazdım. Ama içlerinden geçirseler bile nezaketten ve saygıdan dolayı geri durmuş olanlar varsa ben de onlara teşekkür ederim. Güçlü tarafımın sadece işime bakmak olduğunu düşünüyorum. İnsanın ancak yaptığının karşılığı vardır. Pratikleri sözlerinin önünde olan insanlar değerli insanlardır.
Bir yapıp beş konuşan kişilerden değilim. Ben AK Parti Grup Başkanlığı yaptım, Meclis başkanlığı yaptım, İmar komisyon başkanlığı yaptım TOKİ başkanlığı yaptım. Genel siyasi gündeme haizim aslında. Ama yapmam. En son polemiğe kadar herhangi bir polemiğe girdiğim de olmamıştı.
“EKREM BEY YERYÜZÜNDEKİ TEK SEÇİLMİŞ KİŞİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR”
- Evet orada bir polemiğin ortasında kaldınız. İBB başkanının davet edilmesi neden bu kadar sorun oldu, zaten normali bu değil midir meselesi benim kafamda hala aydınlanmadı.
Evet normaldir ama mesele şuydu açılışı yapılan işin sahibi biz değildik, açılış bizimle ilgili değil. Ulaştırma Bakanlığı yapıyor açılışı. Bizden arkadaşlar da açılış davetiyesini tamamen bilgilendirme amaçlı olarak toplu mail bildirimi yapıyorlar. Zaten İBB Başkanı bir yere davet edildiğinde cc yapılmış bir maille olmaz o davet. Usulu o değildir. Ekrem Bey’in özel kalemi bizi aradığında bizden arkadaşlar durumu bu şekilde izah ediyorlar konu kapanıyor. Bana kalsa elbette davet edilebilir Ekrem Bey, gelebilir de. Ama daveti yapabilecek olan ben değilim. Ekrem Bey benim eski arkadaşım. Murat Kurum’dan daha eski arkadaşım. Biz kavga eden adam da değiliz. Şahsi telefonlarımız birbirimizde var. Murat Bey bir şey söyleyince Ekrem Bey kusura bakmasın bunu bir fırsat olarak kullandı yazışmaları Silivri’de meydana falana astı. Bu beni sinirlendirdi. Çünkü burada en çok rencide olan bizlerin özel kalemleri oluyor. Kapanmış bir konu krize dönüşüyor. Bazı arkadaşları fırçalamam gerekiyor o zaman burada benim. Ne gerek var buna? O yüzden söyledim tekrar söylüyorum: Tek sevdiği şey polemik Ekrem Bey'in. Bu şehirde neyle anılacaksın? Arkadaşın olarak söylüyorum polemikle anılacaksın. Ekrem Bey yeryüzündeki tek seçilmiş adam kendisiymiş gibi davranıyor. Bu çok farklı bir haleti ruhiyedir.
-Anket yaptırıyor musunuz? Nasıl görünüyor ?
2019 da en yüksek oyla seçildik %53-%36 ile kazandık Fatih’i. Şu an daha da iyi görünüyoruz.
"KENTSEL DÖNÜŞÜM BAZEN YIKIP YERİNE AĞAÇ DİKEREK YAPILIR"
-“Bu ilçeyi yönettiğim için biliyorum, Fatih’in en önemli üç sorunu şudur” diyecek olsanız neleri sayarsınız?
Fatih çok önemli ve çok değerli bir yer. 12 bine yakın tescilli kültürel miras eseri var. Sorunları da olan bir yer. Ama en önemli diyebileceğimiz üç sorunu var: Kentsel dönüşüm, otopark, güvenlik / asayiş.
Kentsel dönüşüm sadece binaların yıkılıp yerine yenisinin yapılması değildir. Kentsel dönüşüm bazen binaların yıkılıp yerine bir şey yapılmamasıdır. Yerinin yeşil alan olarak ayrılmasıdır. İstanbul’un en önemli meselesi desantralizasyondur. Bazı yapıların yıkılıp yerine bir şey yapılmaması gerekir.
-Bu kriterle dönüştürdüğünüz kaç yer oldu?
Şimdi 2019’da 876 bin civarında olan yeşil alan miktarını 2024’te 1 milyon 237 bin civarına taşıdık, yani %41 arttırdık. 362 bin civarında yeni yeşil alan ekledik. Bunun yaklaşık 120 bin metrekaresi daha önce üzerinde yapı bulunan yerlerdi. Plan fonksiyonu olarak şehir planında yeşil alan, okul alanı ya da rekreasyon alanı olarak görünen ama üzerinde niteliksiz yapı yapılmış olan yerlere öncelik verdik. Yıktık ve yerlerine yeni yapı yapmadık, yeşil alana dönüştürdük. Buralar bir afet anında toplanma alanı görevi de üstlenecek. Biz aslında Fatih’te multidisipliner bir kentsel dönüşüm süreci yürütüyoruz.
-Zemin anlamında Fatih pek iyi bir yer değil dolayısıyla yapı stokunun da yenilenmesi gerekiyor. Ancak Fatih sit alanı olduğu için o noktada da sıkıntı var diye hatırlıyorum.
Doğru vardı. Burasının tamamı sit alanı. Burada bir bina yasal olsa da yıkıp aynısını yeniden yapamıyordunuz. Biz bunu da düzenledik. Eğer binanız yasalsa binanızı yıkıp aynen yenisini yapabiliyorsunuz.
-Güvenlik ve asayiş dediniz. Sığınmacılar bu ilçenin suç oranını arttırdı diye bir iddia var. Bu doğru mu, şehir efsanesi mi?
Bu iddiayı somut olarak destekleyecek bir şey söyleyemem.
-Elinizde veri yok mu bununla ilgili?
Yok. Çünkü geçmişte de Fatih suç oranı yüksek bir ilçe . Ama son iki yılda Fatih’de bütün suç oranlarıda düşüş var. 2019’da işlenen toplam suç sayısı 23 bin. 2023’te işlenen suç sayısı 17 bin. %30 azalma var. Bu sadece Emniyet gücü ile kolluk tedbirleriyle de olmuyor. Bu kara surlarında mesela günde 5-10 asayiş sorunu olurdu. Şu an olmuyor. Metruk alan yıkımı, kentsel dönüşüm ve 450 kamera daha yerleştirmek suretiyle Fatih’te suç oranlarını dönüştürdü.
"YAPTIĞIMIZ HİZMETLER 6 KENT LOKANTASI KADAR KONUŞULMADI"
İNGEV’in yaptığı insani gelişmişlik endeksi sıralamasında son yıllarda İstanbul’un 39 ilçesi arasında 13. sıradan 8. sıraya yükseldi Fatih. 12 kütüphane yaptık. Merkezdeki kütüphane sabaha kadar açık, üç kez ücretsiz çorba veriliyor, iki kez kahve ikramı var ve sınırsız çay. Ama varsa yoksa koca İstanbul’da açılmış epi topu 6 kent lokantası konuşuluyor. Neden? Çünkü İBB açmış.
-Ekonomik krizin ve yoksulluğun yükseldiği bir dönemde kent lokantası açmak önemsiz değil ve toplumda karşılık da buluyor. Öte yandan AK Partili beldiyeler ağırlıklı olarak proje ve inşaat merkezli hizmete anılıyor ve yoksulluğa gereken önemi vermedikleri yönünde eleştiriliyorlar.
Altı değil altı yüz tane açsın. Ama maksat az olsun önünde kuyruk olsun ve o kuyruk medyaya servis edilsin. Oradaki akıl o. Bakın iyi bir şey varsa o iyi yapılan şeyi kim yapıyor olursa olsun teşekkür ederiz. Ama bir yapıp beş bağırmamak lazım. Eskiden bir elin yaptığını diğer el duymayacak diyerek bizi gösterişle suçluyorladı. Makarna kömürle siyaset yapıyorsunuz diye bizleri itham ediyorlardı. Ne oldu? Şimdi bilakis kendileri gösterişle sosyal yardım yapıyor. Mesela sokaklarda onlarca Halksüt arabası dolaştırmak nedir? Bu reklamdır. Bir kart verirsin gider anne sütü bir yerden alır.
Bakın sadece ben Fatih’te ilçe belediyesi olarak 12 kütüphanede her gün 6000 kişiye günde üç sefer çorba, iki kez kahve ve sınırsız çay ikram ediyorum. Sınırsız internet temin ediyorum. Tam altı bin kişiye her gün. İçeride her şey ücretsiz. Ama muhalefet koca İstanbul’da sadece 6 kent lokantası açmış diye sorumlu belediyecilik yapmış oluyor, AK Partili belediyelere ise reva görülen Laz müteahhit muamelesi. Bu algı operasyonu değildir de nedir Nihal Hanım?
Biz de her üç ayda bir 17 bin kişiye 21 kg'lık koliler dağıtıyoruz. Beş yıldır yapıyoruz bunu. Ramazan yardımları hariç. Açlık sınırının altı mı, değil mi bakmadan hem de. Yoksul ise ihtiyacı varsa veriyoruz.
Meslek edindirme kurslarında 3 bin hanım hizmet alıyor. Ürettikleri ürünleri satılsın diye mağazalar açtık. Ürünleri sertifikalandırılıyor, mağazaya satılıyor ve kendilerine ücreti -hiçbir komisyon alınmadan- iletiliyor.
Haliç’in yoksul çocukları denizde kanal kürek ve optimist yelken yapıyorlar. İlk kez Türkiye birincisi Fatih’in Haliç’inden dezavantajlı çocuk genç grubundan çıktı. Avrupa şampiyonasında da yarışacaklar. Benim dört çocuğum var hiçbiri bunları yapamadı.Ama bunları kimse konuşmuyor. Biz içerik üretiyoruz ama bağırmadığımız için duyulmuyor, konuşulmuyor.
“İKİ ÖNEMLİ HİZMETİMLE ANILACAĞIM, BUNU BİLİYORUM”
-“Şu projeler benim göz bebeğim, bunlarla anılmak isterim” dediğiniz projeler hangileri?
İki şeyle anılmak isterim ve anılacağımı da biliyorum. Birincisi kütüphanelerdir. İkincisi de Karasurları Millet Bahçesi’dir. İnsanların giremediği alanlar rekreasyon alanı oldu şimdi ve muhteşem oldu. Yedikule surlarını yirmi yıldan sonra restore ettik hem yerli hem yabancı turist geliyor. Kara surlarında millet bahçesi yapılan yer uyuşturucu kullananların, gaspın, şiddetin hakim olduğu bir yerdi. Baştan sona gecekonduydu ve şu an bahçenin ikinci etabının yapıldığı yerde fabrika vardı. Dört buçuk yıl uğraştık. İki bine yakın mülkü yavaş yavaş kamulaştırarak ve kimseyi mağdur etmeden bu hale getirdik. Burayı kamulaştırırken CHP’den hem ilden hem ilçeden gelip eylem yaptılar. Ben sırf TOKİ’den geldiğim için buraları yıkacağım da yerine konut dikeceğim diye düşünüp vatandaşları da bu yöne sevk ettiler. Burası Sur koruma bandı burada ev yapılmayacağını herkes biliyor. Burada yeni ev yapılmaz ve burada ev olmaz. Biz bunları büyükşehir olmadan yaptık.
“EN BÜYÜK HAYALİM”
-“Şu ana kadar yapamadım ama kazanırsam mutlaka yapacağım” dediğiniz ne var ?
Hayalim bir Fatihlinin Topkapı’dan Yedikule’ye kadar sur dibinden böyle yeşillikler içinden güvenle keyifle yürüyerek gitmesini sağlamak.
-“Yapmayı çok istedim ama bir türlü olmadı” dediğiniz bir şey var mı?
Büyükşehirle uyumlu çalışabilseydik yapacağım üç otopark vardı. Biri Millet Caddesi'nde Şehremininde İETT otobüs durağında. İkincisi Vatan Caddesi'nde lunaparak arazisi. Üçüncüsü İSKİ arazisinde. Bunların altını otopark üzerini yeşil alan yapacaktık. Ekrem Bey’den buraların iyi ihtimalde üçünü ama en kötü ihtimalde hiç değilse birini bize tahsis etmesini istedim, Fatih’in otopark sorununun çok büyük olduğunu anlattım. Eğer bu tahsisat yapılmazsa siz de yapmazsanız günü gelir sizi halka şikayet ederim de dedim kendisine. Şimdi sizin aracılığınızla halka şikayet ediyorum. Üç kez yazıştık. Ben de kendisi gibi bu yazışmaları büyük ekranlara yansıtabilirim aslında. Üzeri yeşil alan olacak şekilde altı otopark olacaktı ve 5000 araç alabilecekti. Tahsis de etmediler kendileri de yapmadılar.