Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye, belki de dünyada hiçbir ülkede olmadığı kadar Milli Eğitim’de, yani çocuklarımızın gelişmesinde her Bakanın değişmesiyle yeni bir sistem icat ediyor. Bugüne kadar, tasarlanan ve tatbik edilen deneyimlerin hiçbiri tutmadı.

        Bu, politikacıların değil, eğitim sistemlerinde deneyimleri ile dünya görüşleri ve dünyadaki sistemleri özümsemiş olan tecrübeli eğitimcilerin işidir.

        Bana sorarsanız eğitimin, FETÖ ve PKK’dan sonra Türkiye’nin en önemli problemlerinin başında geldiğini söyleyebilirim.

        Sayın Başbakan’ın ifade ettikleri (ki biz kendisini gerçekten çok severiz) Türkiye’de her yıl 7 yaşına basan 1 milyon yavrumuz var. Bunlar için otuzar kişilik sınıflar düşünürsek 33 bin derslik gerekir.

        Geçen gün televizyonda seyrettim. Bir okulda 140 öğrenci var. Bunlar, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf çocukları. Hepsi bir sınıfta münavebeyle ders öğrenmek istiyorlar. Doğu’ya ya da Güneydoğu’ya gidelim.

        Bu olayların benzerlerini görmemiz bizi şaşırtmayacaktır.

        Hayali olmayı bırakalım. Çocuklarımız şimdi, sabahçı ve öğlenci olarak okuyorlar. Çocuklar bırakın böyle devam etsinler. Bu, şimdilik bendenize göre bir problem değil.

        Otuzar kişilik sınıflarla 33 bin derslik ve onları kapsayacak yeni okullar açmak kim istemez. İktidar da bunu istiyor. Gönlümüzden geçen her şey pozitif.

        Anaokulu açma ve çalıştırma konusunda en önemli faktör öğretmen meselesidir.

        Liseden sonra iki yıllık eğitimle anaokulu öğretmeni olmak yasal yönden doğrudur. Ancak, bunların bilgi ve deneyimleri hangi seviyededir. Tartışılacak konu budur.

        Öncelikle demokratik ülkelerde, Amerika, İngiltere, Fransa, İsviçre, İsveç, Finlandiya ve Norveç’te anaokullarında öğretmenlik yapan bireylerin çalışma, yönetme, bilgi koşulları nedir...

        Biliyor muyuz? Şimdi bir apartman dairesi tutan müteşebbis, okuldan yeni mezun olmuş genç bir öğretmen adayı ile birleşerek anaokulu açmaktadır.

        Devletin ilkokullarından birini ziyaret etmiştim. Fakir bir semt idi. Bir sınıfı anaokulu yapmışlardı. Çünkü 3-6 yaş arası çocukların hemen hepsinin annesi çalışıyordu. Sınıfta sadece oturuyorlardı. Okul müdürüne, “bu çocukların neye ihtiyaçları var” diye sordum. Pişman oldum. Çocuklara sordum. Kız çocukları bebek, erkek çocukları futbol topu istiyorlardı. Sınıfta zaten hiçbir şey yoktu. Özellikle büyükşehirlerde bu yapıda bir anaokulunun hiç faydası olmadığını o zaman bir kez daha anladım.

        ÜÇ-ALTI YAŞ ÇOCUKLARI

        Şimdiki bazı iyi anaokullarında, bilgi ve zekâları geliştirecek, dünyada geliştirilmiş çeşitli ve çok değerli oyuncaklarla çocuk gelişiminin yanı sıra, çocuklara ve ailelere yardımcı olabilmek için her türlü yemek adabı ve benzer şeyler de öğretiliyor.

        En önemlisi, çocuklara okuma yazma-yasağı dışında her gün yetenekli ve bilgili öğretmenler tarafından Almanca ve İngilizce dersler veriliyor. Çocukların hafızaları, boş bir plak ve CD gibidir. Oraya istediğiniz, şarkı ve bilgiyi koyabilirsiniz. Anaokulları bu yönden son derece önemlidir.

        Çocuklar 5. sınıfta yabancı dil öğreneceklermiş. Eğer anaokullarında bunların temelleri atılmazsa inanın, başarılı olma şansımız azalmış olur. Ancak, bu kararın da “faydası yok” sayılamaz. Lisan öğrenmek ve öğretmek sanıldığı kadar kolay değildir. İnanıyoruz bu kararda ve tatbikatta iyi öğretmenlerle ısrar edilirse çocuklarımız başarılı olabilir. Çocuklara ağırlıklı olarak İngilizce, bunun yanı sıra, Fransızca, Rusça ve Çince öğretilebileceğini Milli Eğitim Bakanı’nın televizyonda ağzından dinledim.

        Allah kolaylık versin. Almancayı da unutmazsanız iyi etmiş olursunuz. Hoşça kalın...

        Diğer Yazılar