Yeni Türkiye Yenikapı'dan doğacak
Henüz devrimin üzerinden birkaç ay geçmişti; ama gel gör ki bu kısa süre de Tunusluların rehavete kapılıp meydanlardan el etek çekmesine yetmişti.
Devrik Bin Ali diktasının artıkları da bu rehaveti fırsat bilmişlerdi. Yeniden cesaretle konuşmaya başlamış, tehditler savuruyorlardı. Tunus’un devrimden önce çok daha özgür ve de zengin olduğuna dair safsataları ince ince işliyorlardı zihinlere. Apaçık bir algı operasyonu yürütülüyor, devrimin tüm kazanımlarını hiç edecek bir askeri darbenin zemin taşları döşeniyordu.
Devrim sonrası kurulan geçici yönetim tek başınaydı ve darbeye giden süreci kesmekte güçlük çekiyordu. Medya desen, ekseriyeti halen eski zihniyetin elindeydi ve darbeye yardım, yataklık derdindeydi.
Geçici yönetim bir çare arıyordu ve ne mutlu ki aranan sihirli formül de bir reklam ajansının yardımıyla bulundu.
Belki de hiç vakit kalmamıştı. Bunun için bir gece yarısı aniden düğmeye basıldı. Tunus uykudayken başkentin belli başlı sokak ve caddeleri Bin Ali Tunus’u yeniden ele geçirmiş gibi donatıldı. Bir binanın ön cephesine de kocaman bir Bin Ali portresi asıldı.
Güne tam bir şok haliyle başladı Tunus. Çok geçmeden caddeler, sokaklar ve sosyal medya, üzerindeki rehaveti atmaya başlayan devrimci Tunus’un isyan çığlığıyla sarsılmaya başladı.
Halk demokrasiyi savunmak, tanklara dur demek için adeta sel oldu caddelere aktı. Sonra mı? Çok geçmeden her şeyin Tunusluları rehavetten kurtarmaya yönelik bir kampanyanın parçası olduğu anlaşıldı. Ama aradan geçen bir saat bile yetti milletin değerini anlayıp devrime yeniden dört elle sarılmasına. Çünkü Tunus’taki milyonlar için Bin Ali demek zulüm, katliam, baskı ve işkence demekti. Halkın bu taze maziyi hatırlaması algı operasyonunu çökertmeye yetti.
Gelelim bu hikâyeyi neden anlattığıma. Tunus için devrim neyse, Fransa için Bastille neyse, Türkiye için de 15 Temmuz odur ey ahali! Tunus için Bin Ali neyi ifade ediyorsa, FETÖ lideri Fethullah Gülen de Türkiye için artık onu ifade ediyor ey sevgili okur!
Artık 15 Temmuz dendiğinde zihinlerde tankların köprü kapattığı, masum halkın havadan helikopter ve uçaklarla bombalandığı karanlık saatler gelecek ferasetli gözlerin önüne. Tankların, ağzına mermi sürülmüş namluların önüne kahramanca dikilen şehit ve gaziler de daima minnetle anılacak. O gece darbeci generali alnının çatından vurarak tarihin akışını değiştiren Ömer Halisdemir ve şehadet şerbetini içen tüm asker ve polisler bu halkın gönül gözünde her geçen gün biraz daha kahramanlaşacak. Türkiye halkı o gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın milli iradeyi savunmak için sergilediği eşsiz önderliğini asla unutmayacak ve o vakur ama kararlı duruşunu da hep gururla anacak.
O gece Türkiye’nin muhalefeti ve iktidarıyla, halel getirilmek istenen özgürlüğüne, şerefine ve işgal edilmek istenen vatanına sahip çıktığı şanlı, nadide bir gece olarak geçecek şu dünyanın aymazlıklarla dolu tarihine. Umudumuz, yeni Türkiye’nin 15 Temmuz ruhuyla kazanılan özgürlüğün üzerine el ele verilerek bina edilmesi olacak.
Bugünün Türkiye’sinde yaşayanlar nasıl ki Çanakkale’yi savunan yiğitleri, İstanbul’u fetihle ihya eden aslanları unutmadıysa, gelecekte bu topraklarda yeşerecek nesiller de 15 Temmuz’da bu ülkenin bayraktarı olduğu “medeniyetin yüce şuuruna” adını altın harflerle yazdıran özgürlük sevdalısı dedelerini ve ninelerini daima dualarla anacak.
Yenikapı’da dün yapılan mitinge gelince... O miting bu milletin her renginin demokrasi ve milli irade aşkının etrafında kenetlendiği, bir ay öncesine kadar gerçekleşmesi hayal bile edilemeyecek vahdetin ilk tohumlarının toprağa düştüğü gün olarak geçecek tarihe. El ele vermeye devam edersek yeni Türkiye’nin güneşi Yenikapı’dan doğmuş olacak.
Rehavete kapıldığımız anlar da olacak. Ama o anlarda da birileri millete 15 Temmuz ihanetini hatırlatacak. Ufacık bir hatırlatma tüm hain oyunları bozmamıza yetecek. Zaten hainler ve zalimler de artık bu hatırlatmanın korkusuyla yaşamak zorunda olacak.