Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)

        Allah, ağacın önemine ta ilk insanda dikkat çekmiştir, ama hiçbir zaman bir ağaç bir insan değerinde değildir

        Kuran'da ağaç çeşitli adlarla anılmaktadır. Müslümanlar Hudeybiye'de bir ağaç altında Hz. Peygamber'e bağlılıklarını bildirdiler ve Allah'ın rızasını kazandılar. Bu ağacın günümüze uzanan bir boyutu ve ışığı vardır

        "HAKSIZ yere bir cana kıyılamaz" (Furkan, 68) buyuran yüce Allah, can taşıyan insan, hayvan ve yeşili, özellikle ağacı kastetmiştir. Onun için ağacın önemine ta ilk insanda dikkat çekmiştir. Hz. Adem'e ve eşine, "Şu ağaca yaklaşmayın" derken çevre mühendisliğinin temelini atmıştır. Ama hiçbir zaman bir ağaç bir insan değerinde değildir. İnsanı öldürüyorlar, güya ağacı müdafaa ediyorlar. İşte bu kargaşayı anlamak ve çevrenin ne kadar önemli olduğunu görmek için bu haftaki yazımı bu konuya ayırıyorum. Ayet şöyledir:

        "O ağacın altında sana bağlılıklarını bildiren müminlerden Allah razı olmuştur. Çünkü onların kalplerinden geçeni biliyordu, böylece Allah onlara bir iç huzuru verdi. Ve yakın bir zaferle ödüllendirmiştir" (Fetih, 18).

        a) İslam tarihinde "Ağaç Andı" yani Beyatü'r-Rıdvân "Allah'ın rızası andı" anlamına gelen bu söz verişte sahabiler, Hz. Peygamber'e bağlılıklarını bir ağacın altında bildirmişlerdi. "Ağaç" anlamına gelen "şecere"nin Kuran'da çok önemli bir yeri vardır. Şimdi kısaca Kuran'da yer alan ağaç çeşitlerini görebiliriz.

        BİLGİ AĞACININ GÖLGESİ

        Memnû ağaç (Bakara, 35); zakkum ağacı (Vâkıa, 51-53); cehennemin dibinde çıkan ağaç (Saffat, 62-65); zeytin ağacı (Müminûn, 20); bilgi ağacı (İbrahim, 24); yanından Hz. Musa'ya seslenilen ağaç (Kasas, 30); çıra ağacı (Vâkıa, 71-72); altında andın yapıldığı ağaç, (işte Fetih Suresi'nin 18. ayetindeki ağaç da budur); hurma ağacı (Meryem, 25), burada hurma ağacı için "şecere" kelimesi geçmiyor, "ciz" kelimesi geçiyor.

        O ağacın altında müminler Hz. Peygamber'e bağlılıklarını bildirdiler. Bu ayet sadece tarihi olguyu anlatan bir ayet olarak kalıp günümüze bir ışık tutmaz ise hiçbir görev yapmıyor olacaktır. Oysa bu ağacın günümüze uzanan bir boyutu, ışığı olmalıdır. Bize göre bu ağaç, günümüzde İbrahim 24-25'te ifade edilen, kökleri yerde dalları göklerde olan doğru, temiz ve verimli bilgi ağacıdır.

        Artık Müslümanlar bilgi ağacının gölgesinde, altında birbirlerine bağlılıklarını bildireceklerdir. Hz. Meryem, hurma ağacının altında yeni bir çocuk dünyaya getirdiği gibi, müminler de bilgi ağacının altında kaynaşmalarla yeni dünyalar kuracaklardır. Her yeni bağlılık bildiriminde yeni bir şey doğmalıdır. O zaman Hudeybiye'deki ağacın altında yapılan bağlılık bildirimi günümüze ve oradan geleceğe uzanmış olacaktır.

        b) Müminler bağlılıklarını Hz. Peygamber'e bildirince Allah'ın rızasını kazandılar. Demek ki Allah'ın rızası bizim üzerimizde dolaşıyor, müminler birlik-beraberliğe, bağlılığa girdiğinde hemen kendini aşağıya sallıyor.

        Yüce Allah müminlerden razı olurken, rızasını onlara verirken gönüllerinden hareket etmektedir. Gönüldeki oluşumlar yüce Allah tarafından uygun bulununca, hemen "sekine" denen iç huzurunu indiriyor. Bir ferdin veya toplumun huzur ve güveni, gönüllerindeki doğrudan ve güzelden yana olan oluşumlara bağlıdır.

        Ayetin bu kısmında şu gerçeği de yakalıyoruz. "Çünkü onların kalplerinden geçeni biliyordu" ifadesinde Allah ile insan arasındaki farklardan biri yer almaktadır. İnsan, diğer insanlardan birinin gönlünden ne geçtiğini bilemez ve bilmesi de mümkün değildir.

        c) Yakında gerçekleşecek bir fethi, zaferi de yüce Allah onlara bildirip kendilerini ödüllendirmiştir.

        GÖNÜL EĞİTİMİ AMAÇLANMALI

        Netice olarak diyebiliriz ki, bu ayette bir sebep-sonuç zinciri vardır. Müminlerin gönlünden geçen iyi duygular, niyetler ve oluşumlar ilk sebep, Hz. Peygamber'e bağlılıklarını bildirimleri de onun sonucudur. Buradaki sebep ile sonuç, yüce Allah'ın onlara bir iç huzuru vermesi ile fetihle ödüllendirmesinin sebebi olmakta, bunlar da nihai sonucu teşkil etmektedir.

        İşte bundan anlıyoruz ki, din eğitimi gönül eğitimini amaç edinmeli, oranın düzelmesi için çaba sarf etmelidir. Eğitimde sevgi, iman, sadakat, bağlılık ve şahsiyet bütünlüğü gibi değerleri işleyip gönlün nadasa kalması önlenmelidir. Sadece beyne bilgi vermek yeterli değildir. Gönül de işlenmelidir. Bilgi ağacının altında yapılacak her şeyi yüce Allah ödüllendirmek için değerlendirecektir. Ve işte biz insanlık barışının akıldan kaynaklanan bilgi ağacının altında yapılmasını istiyor, diliyor ve umut ediyoruz.

        Asılsız haberi yaymak fasıklıktır

        GÜNÜMÜZDE fert, grup, milletler arası ilişkileri çürüten, yerlere seren, ıstıraba dönüştüren en önemli etkenlerden biri yalan haber taşımaktır. Onun için Müslümanlar bu tip haberlere karşı uyanık olmalıdırlar. Doğru olup olmadığını araştırmalıdırlar. Bu konudaki ayet şöyledir:

        "Ey inananlar! Eğer bir fasık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz" (Hucurat, 6).

        Bu ayet, getirilen haberlerin yanlış olabilme ihtimalini gözeterek doğru olup olmadığının araştırılmasını, aksi takdirde insanın doğasına yakışmayan işlerin çıkabileceğini ve işin savaşa kadar varabileceği meselesini ele almaktadır. Açıklamalarımızda, bu konuyla ilgili kurallar ve insanın doğasının ne olduğu meselesi ortaya konacaktır:

        1- Ayette geçen "fasık" kavramının özellikleri şunlardır: Fasık, "dönektir" (Bakara, 27; Araf, 172), "Allah'ın bitişmesini emrettiği şeyleri keserler (Bakara, 27), "toplumda bozgunculuk çıkarır" (Bakara, 27), "Allah katında manevi değerini kaybedendir" (Bakara, 27), "iffetli kadınlara iftira atar" (Nur, 4), "katı kalplidir" (Hadid, 16), "Allah'ı unutur" (Haşr, 19) ve "yalan haber taşır" (Hucurât, 6).

        Demek ki, yalan haber taşıyan adama fasık denmektedir. Böyle bir adamın getirdiği haber mutlaka

        araştırılmalıdır. Doğru olup olmadığı ortaya konmalıdır.

        Ayetin iniş sebebi olarak şu olay nakledilmektedir: Hz. Peygamber Velid bin Ukbe'yi zekâtlarını toplamak üzere Mustalik oğullarına göndermişti. Onlar Velid'i görünce ona doğru yürüdüler, o da onlardan korktu. Cahiliye döneminden kalma bir husumet nedeniyle korkup geri döndü ve Hz. Peygamber'e onların dinden döndüğü haberini verdi. Hz. Peygamberde Halid bin Velid'i onlara gönderdi. Halid bin Velid durumun tam tersine olduğu haberini Hz. Peygamber'e getirince Hz. Peygamber, "Teenni Allah'tan, acele şeytandandır" dedi (Tirmizi'den nakil).

        Fasıklık, yani yanlış haber taşımak ve çok yalan söylemek her nesilde vardır, hatta gittikçe çoğalmaktadır. İşte bu ayet medyanın temel ilkesi olmalıdır. Basının çeşitli gruplarını yönetenler, haberlerin doğruluğunu ortaya çıkarmadan yayınlamamalıdırlar. Ortaya atılan haber, fertlerin arasında olacağı gibi, gruplar, hatta milletler arasında da olabilir. Şartlara göre haber, devletlerarası ilişkileri, siyaseti etkileyebilir. İki kişiden tutunuz, devletler arasına varıncaya kadar tüm ilişkileri altüst edebilir.

        İşte Müslüman'a yüce Allah haberin araştırılmasını emretmektedir; o da imanın gereği bunu yerine getirmelidir.

        2- Haber araştırılmaz ise yanlışlıkla ve sonunda pişmanlık getirecek olan bir davranışta bulunulabilir. Onun için mümin insanlar, pişman olacakları işi yapmamalıdırlar. İşte gerçeği bilmezlik kişiyi ya da toplumu dönüşü çok zor olan veya olmayan bir yola sokabilir. Devleti yürütenler istihbarat birimini iyi kurmalı ve çok kültürlü kişilere yer vermelidir. Bu devlet birimini politikadan uzak tutmalı ve haberlerin yanlış taşınmasını önlemelidir. Yanlış haber müesseselere, fertlere ıstırap verebilir ve uygulamaları yanlış boyutlara taşıyabilir. Bunun anlamı da idarecilerin kendi insanına, kendi müessesesine zarar vermesidir. Kendi kendilerine zarar veren toplumlar, medeni olmakta yol alamazlar. Çünkü o toplum kendi insanından ağır yara almıştır; o yarayla yol alması veya yürümesi

        de mümkün değildir.

        BAYRAKTAR HOCA yanıtlıyor

        Üst üste cenaze defni olur mu?

        ■ Aynı mezarlığa ikinci bir cenaze defnedilir mi? Kaç yıl geçmesi gerekir? C.O.

        Defnedilebilir, yalnız bu kişilerin çok yakın olmaları gerekir. Bir de kadın kadının üzerine, erkek de erkeğin üzerine defnedilmelidir. Mesela, oğlunu babanın üzerine, kızını annenin üzerine gibi. İkinci bir cenazenin defnedilebilmesi için en az 5 yıl geçmelidir.

        Adakta farklı hayvan kesilir mi?

        ■ Bir koç kurban etmeyi adayan kişi koç yerine başka hayvan kesebilir mi? V.K.

        Hayır gelmiş olmaz. Adak için ağızdan ne çıkmışsa onun yerine getirilmesi gerekir. Koçsa koç, keçiyse keçi, inekse inek.

        Melekler maddeye bürünebilir mi?

        ■ Hocam, meleklerin özellikleri nelerdir? İnsan suretine bürünebilirler mi? C.L.

        Melekler nurdur, yani ışındır. Ama maddeye bürünebilen melekler de vardır. Tıpkı Hz. İbrahim'e ve Hz. Peygamber'e insan suretinde gelmeleri gibi. Bedir ve Hendek'te olduğu gibi savaşta da insan suretinde gelip savaşmışlardır.

        Diğer Yazılar

        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.