Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel salgın dünyayı etkilemeye devam ediyor. Ve dünya onları resmi olarak tanımasa da salgın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de hissediliyor. Zira bugün Dünya Sağlık Örgütü’ne üye 195 ülkenin 110’undan öğrenciler KKTC’de öğrenim görüyor.

        Peki buna rağmen kim ya da hangi ülke “Sizi resmi olarak tanımadığımız için salgın da, ölüm de sizde yoktur!” diyebilir?

        Ama oluyor işte… Maalesef KKTC haftalardır DSÖ’nün yayınladığı verilerde bulunmuyor. Hoş! Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı olmasına ve Annan Planı’na “evet” demesine karşın uluslararası ambargolarla yaşıyor.

        *

        Son dönemde Türkiye’yi kızdıran açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus'a bir yazı göndererek, Kovid-19 salgını hakkında yayınladıkları istatistiklere Kıbrıs Türk tarafındaki gelişmeleri de ilave etmelerini istedi.

        Doğru bir adım ama yetersiz. Çünkü her zamanki gibi edilgen bir tutum olduğu kanaatindeyim. Yapılması gereken Prof. Dr. Mehmet Hasgüler’in söylediği gibi KKTC’yi DSÖ’ye üye yapmaktır. YÖDAK Başkan Vekili de olan Hasgüler dün aradı ve bu meseleyi anlattı. Zaten Akıncı’nın bu çıkışı da üyelik ihtimalinin gündeme getirilmesinden sonra olmuştur.

        Evet bu şu an başarılabilir. KKTC, DSÖ’ye üye olabilir. BM Barış Gücü’nün de Ada’da bulunduğunu dikkate alırsak KKTC, BM tarafından Kıbrıs adasının egemenliğinin iki parçasından biri olarak görülmekte. Bu sebeple DSÖ, kendi anayasasındaki ilgili maddeleri işleterek bunun rahatlıkla gerçekleştirebilir. Söz konusu metnin 3. bölümünde üyelik ve ortak üyelik statüsüne ilişkin 8. maddede kriterler sayılmıştır. Özetle “Uluslararası ilişkilerini kuramayan bölge veya bölgeler ortak üye olabilir” denilmektedir. Bu şekilde halen iki ülke vardır: Porto Rico (7 Mayıs 1992) ve Yeni Zelanda’daki Tokelau (8 Mayıs 1991). Diğer bir statü ise gözlemciliktir. Bu kategoride Filistin “Ulusal Kurtuluş Hareketi” ve Vatikan’da gözlemci statüsündedir.

        Ortak üyelik tam da KKTC’yi anlatmaktadır.

        NELER KAZANILIR?

        Her şeyden önce KKTC’nin görünürlüğü artacak. DSÖ bir büro açacak ve personel gönderecek. Sağlık alanında KKTC ile diğer ülkeler DSÖ üzerinden temasa geçebilecek. Oy verme hakkı olmasa da toplantılara katılma hakkı olacak, tıpkı Rum Kesimi gibi… Yani onlarla eşit koşullarda bir masaya oturacak.

        Fakat bunun için bir şart var. BM üyesi bir ülkenin bunu örgütün Asamblesine resmi olarak teklif etmesi gerekiyor. Asamble salt çoğunluk ile karar alınıyor. Böyle insan sağlığını ilgilendiren bir konuda olumsuz karar çıkması mümkün değil.

        Pandemiyle mücadele konusunda adından söz ettiren Türkiye bu başvuruyu rahatlıkla yapabilir ve KKTC’nin tanınma sürecinde bu sembolik adımı harekete geçirebilir. Libya’da Türk tezlerine taş koymaya çalışan Rum Kesimi de mesajını almış olur.

        KISA NOTLAR:

        - 1979 yılına dayanan Halk Eğitim Merkezleri Türkiye'nin kendine özgü kurumlarından biri. Halk arasında sevgi, saygı bağlarını artırmaya ve zanaat edinmelerini sağlamaya yönelik bu kurumlar köylerden ilçelerden üretime katkının bir ayağı. Geçtiğimiz hafta Yozgat Halk Eğitim çalışan ve öğrencileri ürettikleri maskeleri sağlık çalışanlarına teslim ettiler. Şimdi bu kurumları geliştirme zamanı.

        - Geçtiğimiz gün Habertürk'te Para-Gündem programındaydık. Bir anda kuaför ve berberlerden sosyal medya üzerinden mesajlar gelmeye başladı. O sırada uzman bir hekim konuşuyordu. Uzman konuşmacı da benim gibi düşünüyordu. Bayram öncesi berberler tedbirleri sıkı uygulamak kaydıyla açılabilir görüşünü dile getirdi.

        - Sözü fazla uzatmadan aldığım notlardan biri de şuydu dün: Alevi olan Türk vatandaşları, her birimiz gibi bu ülkenin ayrılmaz bir parçasıdır; onları ötekileştiren veya böyle bir fotoğrafa oturtan her girişimin karşısındayım.

        Diğer Yazılar