Şimdi orta koridor zamanı
Türk dış politikasındaki önemli sorunlardan biri de amaca uygun araçların geliştirilmemesidir. Bu bakımdan başta ekonomik araçlar olmak üzere, sağlık, eğitim, kültür, medya, bilgi ve enformasyon gibi farklı unsurların dış politika kulvarında kullanımı büyük önem taşımaktadır. Zira küresel ve dijital gelişmeler, bu unsurlar üzerinden bir bağımlılığı gündeme getirmektedir. Burada esas olan, karşılıklı bağımlılık ilkesini düzenlemektir. Örneğin Çin ve Rusya ile dış ticaret hacmimizdeki tek taraflı bağımlılık görünümü hareket kabiliyetimizi ister istemez sınırlamaktadır.
Hatırlayın 90’lı yılların sonunda Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı’nın “Biz gazı 45 dolardan Ruslara veriyoruz; onlar size 110 dolardan veriyor. Bizden neden direkt almıyorsunuz?” dediğini…
O zaman bu yeterince kavranamamıştı. Şimdilerde Bakü-Tiflis-Hazar hattında Türkmen gazının gelebilme ihtimali yeniden filizleniyor.
Türk Dünyası işbirliğinin özellikle ekonomik bakımdan üye ülkelerin çıkarına uygun şekilde somut adımlara dönüşmesi sadece Türkiye değil Orta Asya ve hatta Avrasya bölgesini etkileyecek bir muhtevaya sahip. Şimdiden ABD-Çin-Rusya rekabetinin öncü işaretlerini bu bölgelerde almaya başladık.
Bugün ise koronavirüs Türk Dünyasını tehdit ediyor. Enerji fiyatlarındaki düşüş onların rezervlerini de olumsuz etkiliyor.
Artık vakit kaybının anlamı yok. Geleceğe yön verecek ekonomi temelli projeler başlatılmalı. Bunun zemini 2010’da kurulan Türk Konseyi üyesi ülkelerdir. Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Macaristan ve resmi üye olmasa da Türkmenistan… Ve KKTC de mutlaka burada olmalıdır.
Dün Konseyin Genel Sekreteri Bagdad Amreyev ile konuşurken her hafta birkaç dijital zirvenin gerçekleştirildiğini öğrendim. Amreyev kısa sürede tarihi kararlar alındığını vurguladı. 30 Nisan’da ulaştırma bakanları toplanmıştı. Birkaç gün önce söz konusu ülkelerin ekonomi bakanları video konferans yöntemiyle bir araya geldiler. Bu süreç dünyadaki benzer birlikteliklerde Türk Konseyi’ni daha da öne çıkaracak. İlk etapta şunların altı çizildi:
- Üye ülkeler arasındaki ticarette milli paraların kullanımının teşvik edilmesini, (Aslında bir benzeri D8 ülkeleri arasında 2018’de başlatılmıştı. Hatta Malezyalı bir firma ortak ödeme sistemi geliştirdi. Türk Konseyi yetkilileri bu programa benzer bir programın kendileri tarafından da yapılabileceğini ifade ettiler.)
- Türk Yatırım Fonu'nun faaliyete geçmesi,
- Ülkeleri arasında yeni dönemde dijital ekonomi ve e-ticaret konusunda işbirliğinin hızlandırılması,
- Bu konuda ortak bir sistem geliştirilmesi,
- Gümrükten geçiş prosedürlerinin hızlandırılması ve ithalat vergilerini düşürme mekanizmalarının geliştirilmesi,
- Merkez bankaları arasında swap anlaşmaları…
Ve bir tedarik zinciri sisteminin kurulması. Tıbbi ekipman eksiklerinin üye ülkeler arasında karşılanması kararlaştırıldı.
Türk Konseyi tarafından hazırlanan Trans-Hazar (Orta Koridor)Hepsi de çok önemli başlıklar. Bu amaca uygun olarak üye ülkeler arasında ekonomiye ivme kazandırmak için 4 bakanlığın bakan yardımcılarından oluşacak bir komite oluşturulacak. Ancak Amreyev konuşmasında benim de hep gündeme taşıdığım Trans-Hazar (orta) koridorunun önemine dikkat çekti. İran’daki sıkıntılar sebebiyle Türkmenistan-İran sınırı kapandı. Bu yönelim orta koridoru daha da önemli hale getirdi. Onun göbeğinde de Türk Dünyası bulunuyor. Hazar geçişli mal ve hizmet transferinin canlandırılması, Ro-Ro geçiş ücretlerinin düşürülmesi, sınırlar arasında mal ve hizmet geçişlerinin kolaylaştırılması ve ticari koridorlar oluşturulması...
Bakın üye ülkelerin milli hasılası 1.3 trilyon dolara ulaşıyor ve dış ticareti dünya ticaretinin %1,4’ne denk geliyor. Türkiye bu ülkelerle 8 milyar dolar düzeyinde bir ticaret gerçekleştiriyor. Anlayacağınız çok az! Bu kapsam dikkate alındığında Türk Dünyasının, dış ticaret-enerji-ulaştırma sistemlerinin Türk ekonomisine yeni bir dinamizm katacağını söylemek gerek. Özellikle konuştuğum bazı uzmanlar Türkiye açısından 10-15 milyar dolarlık yeni bir hareketliliğin ortaya çıkmasını sürpriz görmüyorlar.
O halde ivedilikle tüm kurumlara çağrıda bulunuyorum. Bu koridorun böyle krizlerde değil sürekli canlı kalması önümüzdeki dönem için hayati önem taşıyor.