Doğu Türkistan konusunda Trump ne kadar güvenilir?
Tarihin her döneminde önemini koruyan ve Asya’nın anahtarı pozisyonundaki Doğu Türkistan, bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırlarındadır. Çinliler buraya Şin-ciang (Sincan) demektedir. Göktürk, Uygur, Karahanlı devletleri burada kurulmuştur. Kaşgar, Turfan, Urumçi, Yarkent kadim Türk şehirleridir. Kaşgarlı Mahmud‘un yurdu burasıdır; Kutadgu Bilig burada yazılmıştır. Günümüzde bu bölgenin Türkistan’ın doğusunu oluşturuyor olması Çin’in politikalarında her dönem kaygıyla karşılanmıştır. Zira batısında Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, güney hattında ise Keşmir, Pakistan, Afganistan sınırları yer almaktadır. Zengin ve edebi Uygur Türkçesi büyük bir medeniyetin yansımasıdır. Doğu Türkistan topraklarını ikiye ayıran Tanrı Dağları etrafında zengin yer altı kaynakları söz konusudur. Çin’in 60’tan fazla ülkeyi ilgilendiren “Yeni İpek Yolu” projesinin de kilididir.
Bu önemi sebebiyle Çin “kurtarılmış toprak” dediği Doğu Türkistan’da başlayabilecek bir bağımsızlık mücadelesine şiddetle karşı çıkmaktadır. Zaman zaman kamuoyuna yansıyan sindirme, asimilasyon faaliyetlerinin temel gayesi Türk-Müslüman nüfusu geriletmek ve zamanla iç bölgelerde eritmektir. 2017’den bu yana açık kaynaklarda izlenen hapishane benzeri yerler, Pekin tarafından “eğitim kampı” olarak sunulsa da görgü tanıklarının anlatımları baskının boyutlarını ortaya koymaktadır. Birleşmiş Milletler 1 milyonu aşkın insanın kamp adı altındaki bu yerlerde tutulduğunu belirtmektedir.
Öte yandan meselenin en çarpıcı yanı, Çin’in kapalı sistem anlayışıyla bölge gerçeklerinin ortaya çıkarılmasındaki engelleyici yaklaşımıdır. Geçtiğimiz yıl Türkiye’den bir gözlemci heyet gitmesi beklenirken Çin bu heyetin niteliğine/oluşumuna bile müdahale etmek istemektedir. Bu durum aslında sadece Uygur Türklerini değil, aynı zamanda Çin’i de zorlamaktadır. Çünkü Türkiye dahil olmak üzere oradaki gelişmeleri batı menşeli kaynaklardan öğrenme zorunluluğuna bizzat Çin kendisi itmektedir.
Üstelik artan Çin-ABD gerginliği ve rekabeti dikkate alınırsa Doğu Türkistan konusu bu kutuplaşmanın arasında sıkışıp kalmaktadır.
İşte böyle bir tablo karşısında ABD Başkanı Trump’ın Çarşamba günü imzaladığı Çin’e yaptırım yasası hem bir umut olarak görülmekte hem de kimi soru işaretleriyle irdelenebilmektedir.
Trump’un imzaladığı yasaya göre bu hak ihlallerinde rolü bulunanların tespit edilerek ABD’deki mal varlıklarının dondurulması ve ülkeye giriş-çıkışlarının yasaklanması öngörülüyor. Karar dünyada Uygurlara olan desteği artırabilmek adına önemli…
Ancak ABD ya da Trump bu hususta ne kadar samimi? Mesela daha da çıkmaz bir hal alabilir mi?
Bunu sadece Türk vatandaşları değil, ABD’de de sorgulayanlar var.
Öyle ki ABD’nin önemli haber sitelerinden Daily Beast, Perşembe günü kapsamlı bir analiz hazırladı. Bazıları hâlâ görevde olan kimi ABD’li diplomatların ve uzmanların görüşlerine dayandırılan yazıda ortak bir nokta dikkat çekiyordu. Doğu Türkistan’da olanlar hakkında Trump uzun zamandır bilgilendirilmesine rağmen konuya ilgisiz davranıyordu. Hatta bazı toplantılarda “Bu neden bizim sorunumuz olsun” dediği de haberde aktarılıyor. Daha da önemlisi değerlendirmelerin sonuç cümlesi: “Trump'ın imzaladığı Uygur yasası, insan hakları konusundaki endişelerinden ziyade Bolton'un kitabındaki iddiaların çürütülmesine yönelik bir girişim gibi gözüküyor.”
Nitekim Trump’un eski ulusal güvenlik danışmanı Bolton’un yeni çıkan kitabından bir bölüm ABD kamuoyuna aynı günlerde yansımıştı. Bolton’un resmi tercümana dayandırdığına göre Trump, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmede "Bugün yaptırıma konu olan kampları kurmaya devam etmelisiniz, bu yapılacak doğru bir şey" dediğini iddia etmişti. Hatta aynı görüşmede “çiftçilerin ağırlıklı olduğu eyaletlerde 2020 seçimlerinde zafer kazanması için Çin'den büyük miktarda Amerikan tarım ürünleri almasını istediğini” de öne sürmüştü.
Bir başka bilgi de Trump’un yasayı imzaladığı saatlerde ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Çin Komünist Partisi üst düzey yetkilisi olan Yang Jiechi ABD'nin Hawaii eyaletinde bir araya geldi. ABD kaynakları “iki ülkenin karşılıklı ilişkilerine değinildi” deseler de görüşmede Jiechi'nin Hong Kong, Tayvan ve Doğu Türkistan'a yönelik ABD müdahalelerine son vermesini istediği belirtildi. Bu görüşmeden saatler sonra Çin parlamentosunda Hong Kong ulusal güvenlik yasası taslağının gözden geçirileceği duyuruldu.
Tüm bu iddialar Trump cephesinde tepki çekse de “Trump’ın yaptığı her şey Trump içindir” sözünü bir kez daha hatırlamamızı gerektiriyor.