Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Büyük Taarruz sadece bir karşı duruş, bir varoluş mücadelesi değildi; aynı zamanda yarınları aydınlatan bir meşaleydi…Kim ne derse desin bu meşale yanmasaydı bugün ne İstanbul ne mavi vatan kalırdı. Zira stratejik liderlikle elde edilen bu başarı, sıradan bir savaşı sonlandırmamış adeta bir coğrafyanın paylaşım planlarını yırtıp atmıştır.

        Öyle ki Başkomutan Mustafa Kemal Paşanın, Büyük Taarruz için yapılan hazırlıkları hem cephe gerisinde hem de bizzat cepheye giderek izlediği ve yönlendirdiği anlaşılmaktadır. Birliklerin organizasyonu son derece gizli yürütülmüş ve hazırlıkların çoğu gece yapılmıştır. Hatta çalışmaları düşmanın gözünden kaçırmak için kimi yanıltıcı faaliyetlerde bulunulmuştur.

        Hazırlıkların tamamlanmasının ardından 26 Ağustos günü başlayan Büyük Taarruz, zaferle sonuçlanmıştır. Günler içerisinde batıya doğru ilerleme sürmüş ve nihayet 9 Eylül'de İzmir, düşman işgalinden kurtarılmıştır.

        Ancak bu tarihi dönemeci anlamlı kılan ve bugüne ilişkin dersler çıkarmamızı sağlayacak hususlardan biri Yunanlıların Sakarya yenilgisinden sonra Ankara’yı ele geçiremeyip İstanbul’a yönelme gafletleridir. Amerikan kaynaklarında Yunan işgaliyle ilgili bir tespitte şöyle deniliyordu: “Yunanlılar koparabileceklerinden fazlasını ısırmışlardı.”

        REKLAM

        Bu plan, Türk ordusunun taarruzdan başka bir seçeneği kalmadığını açıkça ortaya koyuyor ve hazırlıklara giderek hız katıyordu

        Ayrıca o süreçte İstanbul zaten İtilaf Devletleri’nin işgali altındaydı. Yunanlıların İngilizlerce kışkırtıldığı biliniyor ve Fransa ile İtalya bu durumdan endişe duyuyordu. The Times Gazetesi, İngiltere Başbakanı Lloyd George’un "bu şekilde Yunanlılara en büyük kötülüğü yaptığını ve Yunanistan açısından durumun hiç iyi olmadığını" yazıyordu.

        Yunanlılar Anadolu’dan ciddi bir hareket gelebileceğine inanmadıkları gibi İstanbul’u işgal planlarını hayata geçirebilmek için Anadolu’daki birliklerinin bir kısmını Trakya’ya sevk etme kararı almışlardı. Bu onlar açısından telafi edilmesi mümkün olmayan bir hataydı. İngilizlerin verdiği umutla maksimalist hedefler çizen Yunanlılar "Ya istiklal ya ölüm!” diyen bir milletin taarruzu ile karşılaşmış ve önce Batı Anadolu ardından da İstanbul işgalden kurtarılmıştı.

        30 Ağustos zaferi ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin inşası yeni bir döneme evrilirken Yunanistan siyasi ve ekonomik olarak en kötü dönemlerinden birine adım atmıştı.

        İşte bugün bakıyorsunuz yine aynı Yunanistan arkasındaki bir takım desteklerle maksimalist taleplere yöneliyor. İşgalci zihniyetini dış vuruyor. Tarih bu gerçeklerle karşımızda dururken Türk milletinin sinsi planları ve tuzakları bir kez daha yırtıp atacağını söylemek işten bile değil..

        Diğer Yazılar