Suriye'de adım adım yaklaşan tehlike…
ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında “Ortadoğu’da güzel bir yapbozun parçalarının bir araya geldiğini” söyledi. Haksız da değildi. Önce bozup sonra kendilerine göre tanzim etme yöntemi ABD’nin rutin politikalarından biri haline gelmiş gözüküyor. Ve bu politikada hemen herşey İsrail’in kısa ve uzun vadeli çıkarları ile uyumlu gerçekleşiyor. Bu temel yönelimde PKK-YPG en kullanışlı araçlardan biri...
Trump’un “Suriye’de ABD askerlerinin çekileceğini ve sadece petrolü korumak için bulunacaklarını ifade etmesi” daha önce yapılan benzer açıklamalarını hatırladığımızda yapboz oyununun başarıyla sürdüğünü işaret ediyor.
Görünen o ki; Irak’ın kuzeyinde inşa ettikleri modelin bir kopyasını bu kez Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirmeye uzak değiller. Dün akşam sözde (KDP-S) Merkez Komite Üyesi Neşet Zaza, “ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin önümüzdeki günlerde Suriye’nin kuzeyine SDG kontrolündeki bölgeye geleceğini açıkladı. Ancak asıl açıklamayı Jeffrey yapacak. Gündem ise ABD gözetiminde ilerletilen Kürt siyasi oluşum anlaşmasının ilan edilmesi…
Bir süredir Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile Kürt Ulusal Birlik Partileri (PYNK) arasında görüşmeler vardı. Son olarak 18 Eylül’de Haseke şehrinde ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Fırat'ın doğusundaki temsilcisi Zahra Bill’in katıldığı toplantıda müzakerelerin üçüncü aşamasına geçildi ve siyasi model hakkında büyük ölçüde anlaşma sağlandı. Burada bizi ilgilendiren en önemli husus ENKS içerisinde temsil edilecek diğer %40’lık Kürt Siyasi Partiler arasında YPG/PYD unsurlarının da dahil edilmiş olması. Bu toplantıda SDG adına –ki aslında PKK-YPG adına Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin de yer aldı. Görüşmelerin dördüncü aşamasında askeri yönetimin nasıl olması gerektiği görüşülecek. ABD’nin bir eğilimi de Barzani kontrolündeki binlerce peşmergeyi Suriye’nin kuzeyine konuşlandırmak.Böylelikle batı-doğu arasında da belirli bir yeknesaklık meydana gelebilecek. Zaten geçiş hattı Sincar'daki PKK varlığı öteden beri bilinen bir gerçek.
Buradan hareketle Kamışlı merkezli yeni bir sözde yönetimin planladığını ileri sürmek hiç zor değil. Trump’un buradaki enerji kaynaklarını sürekli öne çıkarması yakın gelecekte bu kaynaklarla ayakta kalabilecek bir özerk yapılanma tehlikesini gündeme getiriyor. Süreç o kadar ilerlemiş durumdaki Cenevre’deki görüşmeler öncesinde Rusya’da devreye girerek bu yapılanma üzerinde söz sahibi olmak istiyor. Moskova’nın himayesinde Demokratik Suriye Meclisi ile Halkın İradesi Partisi arasında protokol imzalanması ve ardından yapılan açıklamalar “öz yönetim” yaklaşımının yeni bir görünümü olarak kabul edilebilir.
Bu noktada sanırım en kötü senaryo ABD-Rusya mutabakatı olacaktır.
İşte bu gidişat karşısında Türkiye’nin ne ABD ne de Rusya’nın vakit kazanmaya yönelik çabalarına bakmaksızın sahadaki etkisini artıracak adımlar atması gerekiyor. Bu anlamda Barış Pınarı Harekat bölgesi önümüzdeki günlerde yeniden bir hareketlilik yaşayabilir. Bununla birlikte “Öz yönetim” isteklilerinin aynı zamanda rejimle de görüştüğünü hatırlarsak yeni anayasa yazım süreciyle ilgili gerekli tedbirler şimdiden alınmalıdır.