Paşinyan şimdi de bu oyunun peşinde!
Moskova’daki dışişleri bakanları toplantısının ardından İkinci kez açıklanan ateşkes çağrısına rağmen Ermenistan’ın saldırıları durmadığı için Azerbaycan’ın da ilerleyişi devam ediyor. Ermeni tarafının bir tür vakit kazanma aracı olarak kullandığı ateşkes yöntemi, bu kez Azerbaycan’ın kararlı duruşu ile Paşinyan’ı daha da sıkıştırıyor.
Pek konuşulmuyor ama Bakü’nün bu süreçte başardığı bir başka önemli şey alınan mevzilerden hiçbirisinin geri verilmemiş olmasıdır. Sahadaki bu taktiksel boyut,güvenilir/istikrarlı bir görünüm ve motivasyon sağlıyor. Böylelikle Ermenistan’ın askeri anlamda bu savaşı kazanamayacağı algısı her geçen gün güçleniyor.
Gelinen aşamada Azerbaycan işgal edilmiş 7 ilden üçünü tamamen geri almış ve bir diğerini almaya çok yaklaşmış durumdadır. Kelbecer-Zengilan-Kubadlı hattı birleştiğinde Laçin koridorunun da kontrol altına alınması fazla sürmeyecektir. Böylelikle Şuşa başta olmak üzere Dağlık Karabağ arazisi için geri sayım başlayacaktır. Zira bu hattın kırılması durumunda kuzey ve güneyden Dağlık Karabağ topraklarının ayakta kalma şansı yoktur. Azerbaycan ordusu buraya sadece 30 km mesafededir.
Böyle bir gidişat karşısında Ermenistan için tek yol gözükmektedir. Yaklaşık 4400 km2’lik Yukarı Karabağ’ın statüsünü korumak ve kısa vadede tanınmasını sağlamaktır.
Bu amaçla Ermeni kilisesinden Dağlık Karabağ’a özel haç getirildi ve Başpiskopos Pargev Martirosyan Ermenilerin zafer kazanması dileğinde bulundu. Ardından Katolik kilisesi Dağlık Karabağ’ın tanınması için her şeyin yapılması gerektiğini açıkladı. Buna ek olarak Ermenistan Başsavcısı Artur Davtyan katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü Başsavcıları toplantısında Azerbaycan ve Türkiye’yi şikayet etti. Rusya Federasyonu Dışişleri Komitesi Başkanı Konstantin Kosachev, Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'daki çatışmaya Suriye’den katılımlar olduğu ve askeri müdahalesi için resmi olarak Rusya'ya başvurması gerektiğini söyledi.
Paşinyan ise bu kapsamda dün ve önceki gün iki önemli açıklama yaptı.
“Yukarı Karabağ’daki Ermeniler bir varoluşsal tehlikeyle karşı karşıyadır. Bugüne kadar tanınmamış Dağlık Karabağ topraklarında yaşayan Ermeniler Azerbaycan'ın kontrolü altında hayatta kalamayacaklar. Azerbaycan ile ancak bir şart ile uzlaşmayı konuşabiliriz. O da Dağlık Karabağ’ın kendi kaderini tayin hakkının verilmesidir.” Paşinyan ayrıca bu konuda Putin ile görüşme halinde olduklarını da belirtti.
İşte gelişmelerin düğümleneceği yer de burası olacaktır.
2008’deki Madrid anlaşmasını kabul etmeyen Ermenistan, bugünkü saha dengesiyle artık 5 ili çoktan vermeye razı gözükmektedir. Belirtmek gerekir ki söz konusu prensipler her ne kadar Karabağ etrafındaki illerden Ermenilerin çekilmesini içerse de, Yukarı Karabağ’ın nihai statüsü ilerleyen yıllarda yapılacak bir referanduma bırakılacaktı. Bu madde aslında Dağlık Karabağ Özerk Yönetimi’nin tanınmasını hedefleyen bir arka plana sahipti. Kaldı ki buna rağmen Sarkisyan anlaşmaya uymadı. Çünkü anlaşmada yurtlarından edilen insanların rayonlara yerleşmesi maddesi de vardı. Bunun zaman içerisinde tüm Karabağ’a hatta Nahçivan hattına uzanan bir baskı yaratması mümkün…
Bu sürecin Paşinyan tarafından tek bir hamleyi öne çıkardığı söylenebilir. Yukarı Karabağ verilmeyecek ve bir şekilde tanınmasının yolu açılacak. Azerbaycan 7 rayonu birden alsa bile Yukarı Karabağ kısmı orta vadede tanınmış bir yönetim olarak Güney Kafkasya’nın ortasında çıban gibi yaşamaya devam edecek. Dolayısıyla Azerbaycan bu oyuna gelmemeli…