Koronanın olmadığı yer meğer "Türk kapısı" denilen Nahçivan'mış
Azerbaycan’daki temaslarımız sırasında birşey hemen fark ediliyordu. Binalarda, sokaklarda, köylerde bile Azerbaycan bayrağı ve onun yanında mutlaka Türkiye bayrağı asılmıştı. Bazı arabalarda Pakistan bayrağı da gördüm.
Görüşmemizde Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Türkiye-Azerbaycan ilişkileri için “tabi müttefiklik” ifadesini kullandı. Öyle ki Türkiye’nin kararlı duruşu ve manevi desteği herkesin ilk söylediği şeydi.
Ermenistan’ın yalanları bir tarafa Azerbaycan ordusunun haklı mücadelesi sadece savaşın olduğu bölgede sürdürülüyor. Kendi işgal edilmiş toprakları dışında hiç kimsenin toprağında gözü yok. Dünkü yazımdan sonra Ermenistan’da bazı gazetelerin bana saldırması içine düştükleri çaresizliği de ortaya koymakta. Karabağ’da işgal sonlanırsa bu durum Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, İran, Nahçivan ve hatta Ermenistan’ın da içerisinde yer aldığı bölgede yeni iş birliği imkanlarını ortaya çıkaracak. Bundan rahatsız olmuşlar. Zaten Ermenistan yönetimi hukuksuz işgali devam ettirmek yerine bu hedefe odaklansaydı bölgede savaş olur muydu?
Bakü’deki görüşmelerimizin ardından sayın Binali Yıldırım’ın kararıyla Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne geçtik. Türkiye, İran ve Ermenistan arasında denize kıyısı olmayan ve Azerbaycan’ın ülkemiz ile tek kara sınırını oluşturan yer Nahçivan.
Atatürk’ün “Türk kapısı” dediği yer. Vaktiyle büyük önderin burayla ilgili nasıl bir tarihi hamle yaptığını bir kez daha anlıyoruz. Iğdır’a 160 km mesafede. Stratejik öneminin yanı sıra köklü bir tarihe sahip. Ebulfez Elçibey, Haydar Aliyev ve şuan ki Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’de buralılar...Dışişleri ve savunmada Azerbaycan’a bağlı bir yönetim.
Varışımızın hemen ardından Nahçıvan'ın yönetiminden sorumlu Ali Meclisi Başkanı Vasıf Talibov'un makamında heyetler arası görüşme oldu. Sayın Binali Yıldırım Nahçivan’ın Türk Dünyası için öneminden bahsetti. 2009 yılında Türk Konseyinin burada kurulduğuna dikkat çekti. İkili ticari ilişkilerin artırılması gerektiğini vurguladı.
Talibov, İzmir’deki deprem sebebiyle başsağlığı dileklerini ileterek söze başladı. Bakü’deki kararlılık Nahçivan’da da görülüyordu. Geçtiğimiz hafta kurtarılan Zengilan ilinin hemen karşısındaki Nahçivan ve tüm kuvvetleriyle her şeye hazırlıklılar.
Görüşmelerimiz sürerken bir şeyi fark ettim. Kimse maske takmıyordu.Biz maske takarken şaşırmış gibiydiler. Unutmuş olabilirler miydi? Bir kaç dakika sonra anladık ki Nahçivan’da korona vakası yok. Hastanede hasta yok. Savaş dışında normal bir biçimde devam ediyor. Bunda zamanında alınan önlemlerin yanı sıra giriş çıkışların çok sınırlı olmasının büyü payı var.
Anladım ki koronasız normal bir yaşam alanına hasret kalmışız.
Şuan Nahçivan’ın nüfusu 480 bine yaklaşmış. Kent merkezlerine göçü önlemek için öncelikle köylerdeki altyapı ve üstyapı çalışmalarına girilmiş. Hemen her köye doğalgaz çekilmiş. Böylelikle tarım ve hayvancılık da ayakta kalıyor. Bu kapsamda tamamen kendi ürettikleri ürünler iç pazarda yeterli oluyor.
Nahçivan’da sadece ilk ve orta öğretim değil üniversitelerde açık ve yüzyüze eğitim veriliyor. 7 bin dolayında üniversite öğrencisi, 1000’e yakın da Türk öğrenci var. Öğrencilerin çoğu ülkelerine dönmemiş. Bazı bölümler için Türkiye’de denklik istense de talep her yıl artıyor.
Hatta geçenlerde Tıp fakültesini bitiren bir Türk öğrenci Nahçivan’da doktorluk yapmak isteğini yetkili makamlara iletmiş onlarda tamam demişler. Şimdi göreve başlıyor.
Diyorum ki savaş bittiğinde hepimizin gelip görmesi gereken bir yer Nahçivan Cumhuriyeti...