Eğer gemi su alıyorsa hangi katta olduğunuzun önemi yoktur!
Türkiye günlerdir ABD seçimlerini konuşuyor. Trump-Biden tartışmaları kutuplaşma değirmenine çoktan havale edildi bile. Oysa yaşadığımız sorunun başlıca kaynağı veya çözümün adresi bu tartışma değil.
Sanıyorum hem fikiriz ki; Türkiye bugün birçok sorunla karşı karşıya…
Başta ekonomi olmak üzere bir yandan iç siyaseti zorlayan sistemsel ve yapısal tıkanıklıklar bir yandan da dış politikada farklı cephelerde sürdürülen mücadeleler, oldukça karmaşık bir fotoğrafı gözler önüne seriyor.
Evet Türkiye’ye yönelik bir kuşatma hali söz konusu…Bunu görmemek mümkün değil.
Ancak bu kuşatmayı yarabilmenin yolu, olumlu ya da olumsuz yönleriyle mevcut gerçekliğimizi idrak etmek ve gerekli çözümleri ivedilikle uygulamaya koyabilmektedir.
Eğer bir ülkede liyakat sistemi aşınıyorsa, yozlaşma her alanda kendisini hissettiriyorsa ve belki de en önemlisi adalet algısı yara alıyorsa burada gemi su alıyor demekten kaçınmamak gerekir.
Aslında Cemil Meriç’e göre yaşadığımız gemi 89’dan bu yana su almaktadır.
Medeniyetin beşiğiyken kendisini sonu gelmez bir hayranlığa ve ardından da göreli bir teslimiyete mahkum eden anlayış, yaşadığımız topraklarda maddeciliği bünyesine konuşlandırmıştır. Bu çerçevede şöyle söyler Meriç:“Tarihinden koparılan aydın, toprağından, hatıralarından, hikmet-i vücudundan koparılır…”
Allah aşkına bir bakın topluma yön verenlere ya da vermek isteyenlere…
İşte benim toprağım, benim hatıralarım, benim geleceğim diyebileceğimiz kaç otağ kurulabiliyor zihin coğrafyamızda?
Ne yazık ki giderek yabancılaşıyoruz birbirimize. Sonra değerlerimize ve nihai olarak kendi benliğimize!
Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde yaşadığımız dünyayı bir gemiye, insanları da bu gemide yol alan yolculara benzetir. Gemi hareket etmeden önce iki grup insan kura ile gemide yolculuk yapacakları yerleri belirlemiş, birinciler üst kısımda, ikinciler ise alt kısımda vaziyet almış. Gemi tam denizin ortasına vardığında aşağıdakiler güya yukarıdakileri rahatsız etmemek adına su ihtiyaçlarını gidermek için geminin dibini delmek isterler. İşte asıl mesele de buradadır. Üsttekiler buna mani olmazlarsa gemi batar ve hepsi boğulur; eğer mani olurlarsa hepsi de kurtulur.
Bugünümüze ilişkin birleştirici bir çağrıdır bu aslında…
Zira fırtınalar, dalgalar ne kadar şiddetli olursa olsun gemi su almadığı müddetçe batmayacaktır.
Öyleyse gemiyi idare edenlerin bu gidişata “dur” demesi kaçınılmaz bir sorumluluktur. Gemiyi ilk terk etme hususuna gelince işte hepsi bu sorumluluğun icrasına bağlıdır...