Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Doğu Türkistan konusu Türkiye ve Türk Dünyası için oldukça hassas... Hukuki, siyasi, ekonomik boyutları var. Ve bu boyutların tümü ihmal edilemez bir öneme sahip. Tarihsel açıdan bakarsak adı üzerinde Türkistan’ın doğusu…Coğrafi bakımdan Çin’in bu ülkelere de bir tür açılma kapısı olan “Doğu Türkistan” adı temelsiz ya da bir anda oluşmuş değildir. Çin ise bu bölgeye “Sincan” demektedir. Bununla birlikte Doğu Türkistan sınırlarında sadece Uygur Türkleri değil daha geniş bir topluluk yaşamaktadır. Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Tatarlar vb kökenden insanlar da bulunmakla ve hepsi Doğu Türkistan halkını meydana getirmektedir. Aslında bu yönüyle bile söz konusu mesele tarihi, kültürel gerçekliğinin dışında çok farklı ülkeleri, uluslararası kuruluşları ilgilendiren bir hal almaktadır.

        Geçtiğimiz hafta “Doğu Türkistan 2021’de çok konuşulacak” başlıklı bir yazı kaleme almıştık. Özetle ABD’nin bu konuyu Çin’e karşı bir politika aracı olarak kullanmak istediği, bu durumda Çin’in de kimi ülkeleri bir tercihe zorlayacağını vurgulamıştık. Sanırım bu ülkelerin başında da Türkiye gelecektir. Türkiye bu sarmala girmeden kendi tezlerini ve politikasını doğrudan ve diplomatik yöntemlerle ilerletmek mecburiyetindedir. Bakın Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 Türk Devletinden biri Uygur Devleti’dir. (M.S. 745-1368) Çünkü Türkiye, Türk Dünyasının ve onun geniş katmanlarının odak noktasıdır. Hukuki yönüyle Türkiye’de yaşayan binlerce insanı doğrudan ilgilendirmektedir. Haliyle Doğu Türkistan’ın hakları ve sorunları en çok Türkiye’de gündeme gelmektedir. Dolayısıyla bu konunun hassasiyetine binaen her birimize önemli sorumluluklar düşmektedir.

        REKLAM

        İşte geçen haftaki yazımızın ardından Doğu Türkistan hakkında yeni bir tartışma başladı. 2017 yılında Türkiye ve Çin arasında imzalanan “Suçluların İadesi Anlaşmasının” TBMM’deki onay süreci gündeme geldi. Ve bu onay ile Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlıların Çin’e iade edileceği iddiası ve kanaati özellikle sosyal medyada gündem oldu. Bu iddia ne kadar yerinde bazı bilgi ve tespitlerimizi sıralayarak konuya açıklık getirmeye çalışalım. Öncelikle geriye dönüp bakıldığında Çin’in geçmişte de iade talepleri oldu ama Türkiye bu konuda istedikleri adımı atmadı.

        Birincisi bu tür uluslararası anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanması ve onaylamanın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bir kanunla uygun bulunması gerekiyor. Ancak 2018’deki Anayasa değişikliği sırasında hükümet tarafından (bakanlar kurulu) verilen kanun tasarısı kaldırıldığı için hükümetin başındaki Cumhurbaşkanının onayladığı bu anlaşmanın kim tarafından TBMM’ye getirileceği hususu boşlukta kalmıştı. İşte bu boşluğu gidermek için TBMM Başkanı'nın bu ve benzer kanunları bir teklif olarak kendisinin getirmesi bir yöntem olarak belirlendi. Dolayısıyla TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un bu kanun teklifinde bulunması bir şekli zorunluluğun tamamlanması amacı taşıyor.

        İkincisi Mayıs 2019’da TBMM Adalet (Tali komisyon) ve Dışişleri (asli komisyon) Komisyonlarına havale edilen anlaşmanın onaylanmasına ilişkin kanun teklifi o tarihten bu yana komisyonlardan geçerek genel kurula oylama için gelebilmiş değil. Meseleyi alevlendiren biraz da Çin’in kendisinin bu anlaşmaya ilişkin tüm prosedürleri tamamlamış olması ve üstelik bunun da Çin’den aşı gelecek günlerden hemen önceye rastlaması. Haliyle Çin’in anlaşmaya imza koyan Türkiye’nin de onay sürecini tamamlaması yönündeki beklentisi…

        Üçüncüsü ise bu anlaşmanın komisyonda içeriğinin değiştirilmesi mümkün değil. Olduğu gibi geçebilir ya da geçmeyebilir. Türkiye daha önce de başka ülkelerde suçluların iadesi anlaşması imzaladı ve TBMM’de onaylandı. Esasında bu anlaşma da içerik olarak diğerleriyle neredeyse birebir aynı. İlgili komisyon bunu önümüzdeki aylarda tekrar gündeme alabilir. Halen Dışişleri Komisyonunda 13 Ak Parti, 6 CHP, 3 HDP, 2 MHP, 2 İyi Parti milletvekili yer alıyor. İçlerinde birebir tanıdığım, Doğu Türkistan konusunu çok iyi bilen ve bir haksızlığa izin vermeyeceğine inandığım isimler var.

        Şimdi belki de bu yazı kapsamında en önemlisi dördüncü husustur. Eğer bu anlaşma onaylanırsa gerçekten Türkiye’deki Doğu Türkistanlılar Çin’e iade mi edilecekler? Bu soruyu yanıtlarken şu detayı hatırlamakta fayda var. Türkiye bu şekilde karşılıklı iade anlaşması imzalamadığı devletler açısından 6706 sayılı Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu hükümlerini uyguluyor. Buna göre anlaşma onaylanmazsa Çin’in iade talepleri bu kanun kapsamında irdelenmeye devam edecek. 22 maddelik anlaşmanın detaylarına bakıldığında 2.maddedeki muallak ifadenin dışında bir iade talebi olduğunda Türkiye istemedikçe bunun mümkün olmayacağı söylenebilir. Şöyle ki anlaşmanın “zorunlu red nedenleri” başlığında yer alan 3. Maddesinde Çin bir iade talebinde bulunursa “Siyasi suçluların iade edilemeyeceği”, “Türk vatandaşlarının iade edilmeyeceği”, “Çin’in iade talep ettiği kişiyi, ırkı, dini, uyruğu veya siyasi görüşü vb nedenlerle cezalandırması söz konusu ise” kişinin iade edilemeyeceği açıkça yazılmış. Bir başka ifadeyle iade talebi reddedilebilir değil reddedilir denilmekte. Yine 4. Maddeye göre iade talep edilen tarafa verilen “takdiren iade nedenlerinde” iade talep edilen kişinin durumuna göre talebi reddedebileceği belirtilmiş. Anlaşmadaki bu kesin hükümlere karşın görüştüğüm bazı Doğu Türkistanlılar 2. maddenin 2. fıkrasına yönelik endişelerini dile getirdiler: “İade amacıyla, her iki tarafın kanunlarının, iadeye konu suça aynı kategori altında yer verip vermemesi veya suçu aynı terimle tanımlayıp tanımlamaması önem arz etmez.” deniliyor o maddede. Doğrusu bu madde benim de dikkatimi çekmişti okurken. Yani örneğin Çin, “Doğu Türkistan” ifadesini kullanmayı, “Gök Bayrak taşımayı” suç sayıyor. Bizde ise hukuken ve fiilen böyle bir suç yok. Çin bunları adi suç kapsamında sayarsa ne olacak? Fakat anlaşmada şöyle bir hüküm var ki; 10. maddesine göre Türkiye’ye bir iade talebi geldiğinde bu Türkiye’nin iç hukuk sistemine göre mahkeme kararıyla neticelenebiliyor. Deliller sunulmalı, mahkeme haklı bulmalı ve üstelik bir de temyiz süreci var. Şuan böyle devam eden davalar var.

        O halde Türkiye’nin Doğu Türkistan meselesine yönelik hassasiyeti ve kararlılığı olduğu müddetçe bu insanların ailelerinin özgürlüğü ve güvenliği için hak arama çabaları ya da Doğu Türkistan kavramı nasıl suç kabul edilebilir! Türk milleti bu konuda gereken tavra sahip olmuş ve olmaya da devam edecektir.

        Son olarak elbette bu anlaşmanın neyi içerdiğine ve neye sebep olabileceğine yönelik değerlendirmemiz konunun ekonomik, diplomatik ve siyasi boyutlarını görmemizi engellemez. Bir başka yazıda devam edeceğiz.

        Altındağ'da Türk Dünyası çalışmaları...

        Altındağ'da Türk Dünyası çalışmaları...
        0:00 / 0:00

        Geçtiğimiz gün Altındağ Belediye Başkanı Asım Balcı'nın misafiriydik. Ulucanlar Cezaevindeki Kültür Merkezinde ağırladı bizi... Görüşmede Kazakistan Büyükelçisi Abzal Saparbek de vardı. Bizleri bir araya getiren ise AK Parti Altındağ Yönetim Kurulu üyesi Sadık Karayel'di. Karayel siyasetin alaylılarından... Yöre insanını da tanır. Ankara kulislerini çok iyi bilir. Hemen her gün bir mahalle, ev toplantısına katılıyor. "Hayırdır seçim mi var?" diye sordum. "Biz her zaman, her şey hazır olacak gibi çalışıyoruz" dedi. Yerelde çalışmalar hızlanıyor. Altındağ'da Kazakistan'ın bağımsızlığının 30. yılında önemli bir etkinlik gerçekleştirilecek. Bu tür çalışmalar vatandaşların farkındalığının artırılması ve ülkelerin kaynaşması için katkı sağlıyor.

        Diğer Yazılar