Farabi'nin düşünce sisteminde nasıl bir devlet yönetimi vardı?
Geleceğe emin adımlarla yürümek ve sorunlarımıza çözüm üretmek için bazen geriye gitmek en faydalı olanıdır. Çünkü geçmişin izleri bir tecrübeden öte, vardığımız yerin ne ölçüde doğru olduğunu da bize gösterir. Bu izlerden biri El-Farabi ve onun düşünce dünyasıdır. Bugünkü Kazakistan topraklarında Farab (Otrar) şehrinde doğmuş olan Farabi “Nasıl bir devlet modeli?” sorusunda en çok incelememiz gereken bilim insanlarından biridir.
Böyle bir niyetin varlığı tartışmalı da olsa Farabi düşüncesinden yansıyanları özetlemeye çalışacağım!
Farabi’ye göre insanlar bir toplum halinde yaşama zorunluluğundayken sadece fiziki ihtiyaçlar için kurulan bu birliktelik yetersiz kalır. Fiziksel ihtiyaçların dışında insanlar bir arada mutlu olabilmek için yaşamalıdırlar. Mutluluğun anlamı ve ölçüsü değiştiği için Farabi insanlığın mutluluğu ve devlet yaşamının sürdürülebilirliği için Erdemli İnsan/Erdemli Devlet modelini kendi siyaset felsefesinin merkezine oturttuğu görülür.
Bu modelde,
- İnsan odaklı bir yönetim
- Herkesin ulaşmayı hedeflediği bir ahlaki değerler sistemi
- Akıl ve bilimin öncülüğünde bir yürütme anlayışı vardır.
Erdem kavramı ise gerek bireyler gerekse toplum yaşamı açısından ahlak üzerine kurulmuş bir disiplindir. Bireyler ve toplumlar teorik, fikri, ahlaki ve pratik açıdan bu erdemi inşa eder ve hatta güncellerler. Taassup yoktur yani Farabi düşüncesinde…
Farabi’nin bu özet kurgusallık içerisinde geliştirdiği “Erdemli devlet” modelinde 3 temel kavram öne çıkar: Bilgi temelli uzmanlaşma/liyakat, adalet ve değişime duyarlılık…
Kürşad Zorlu tarihi Farab şehrinin girişinde.Öncelikle erdemli bir devlette bireylerin bilgileri, deneyimleri ve ahlaki erdemleri eşit olmadığı için herkesin bu niteliklerine uygun olarak yönetim katlarında vazifelendirilmeleri gerekir.
Bu kapsamda devleti yönetecek kişi ya da kişilere özel bir yer ayrıldığını söyleyebiliriz. Farabi bu kişiyi “filozof” olarak adlandırır ve mutlaka devleti yönetenlerin asgari bu erdem dünyasına sahip olmasını bekler. Burada erdem, hem teorik hem de pratik açıdan güçlü olmalıdır. Örneğin devleti yöneten ya da yönetiminde etkili olan filozofun yönetim sahasının teorik bilgilerine ve aynı zamanda ahlaki erdeme sahip olmasından söz eder. Doğruluk, dürüstlük, millet yararına çalışma, adil olma, beytülmal'e el uzatmamak vb bir çok erdem, devleti yoğuran bilge filozoflarda aranan özelliklerdir.
Orada yaşayan insanları da kapsayan devlet sistemi eğer bir organizma ise filozof onu hep sağlıklı ve diri tutan bir doktora benzetilir. Aslında Türklerin yönetim tarihinde kağan ya da sultanın yanında konuşlanmış bilgelere olan öykünme oldukça belirgindir. Derinlemesine incelendiğinde Farabi’nin yaklaşımı ile Orhun Yazıtları arasında güçlü benzerlikler vardır.
Farabi erdemli bir başkandan sonra gelenlerin bu özelliklere sahip olmamaları durumunda erdemli başkanın karar ve uygulamalarına bakmasını da bir yöntem olarak dile getirir. Geçmişte iyi yapılan şeyleri tekrarlamakta sakınca olmadığı gibi kötü yapılanları taklit etmek erdemli devletin bozulması demektir. Buna riayet eden yeni başkan da erdemli bir başkan statüsüne geçer.
Farabi’ye göre devlet yönetilirken en önemli araç yasa yapmaktır. Töreyi hakim kılmaktır. Ve gerçekten erdemli devleti meydana getirecek ya da erdemsizleştiği zaman yeniden bu çizgiye taşıyabilecek bir değişim öngörüsüne sahip olmalıdır. Buna göre Farabi, zamana ve koşullara uygun biçimde hem yönetenin kendisini hem de yönetilenlerin uymak zorunda oldukları yasaları bu değişime uygun hale getirmelerini salık vermektedir. O halde devleti yöneten kişi dışında her daim onun yanında da filozofların bulunma zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Bugün mesela Türkiye’de yeni yönetim sisteminde kaldırılan müsteşarlık makamı Farabi’nin düşünce sistemindeki filozofların bir konuşlanma yeri olarak görülebilir.
Kısaca ortaya koymaya çalıştığım bu model günümüz yöneticilerine ışık tutmalıdır.