Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Salgınla mücadelede şu an en önemli araç aşı yapılan insan sayısını hızla artırmak. Zira dün Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı günlük ve haftalık Türkiye verilerine bakıldığında korkutucu bir tabloyla karşı karşıyayız.

        Türkiye haritası kırmızıya bürünmüş durumda. Çok riskli il sayısı 75’e yükselirken düşük riskli il kalmadı. 8-14 şubat tarihlerinde çok yüksek riskli il sayısı sadece 9’du. Mevcut haliyle Avrupa’da birinci sıradayız. Günlük hayatını kaybeden insan sayısındaki artış da dikkat çekiyor. 318 ölümle salgının başından bu yana en yüksek ölüm sayısı açıklanmış oldu. Yoğun bakım üniteleri de alarm veriyor.

        Alınan yanlış kararların sıkıntısını vatandaş olarak bizler çekiyoruz.

        Son tedbirlerin bu sayıyı ne kadar aşağı çekebileceğini önümüzdeki hafta başındaki rakamlarla anlamak mümkün gözükse de ben bu konuda temkinli olunması gerektiği kanaatindeyim. Yeni tedbirler gelebilir.

        Türkiye’de şu an iki doz aşıyı tamamen olanların nüfusa oranı yaklaşık %9,5 düzeyinde.

        Bir yandan da aşı sırası geldiği halde riayet etmeyenler ve aşı yaptırmaktan kaçınanların varlığı mücadele alanını kısıtlamaya ve yormaya başladı. Herkese yetecek kadar aşı olsa Sağlık Bakanı Koca'nın ikna yöntemi anlaşılır olabilirdi. Ancak maalesef aşı tedarikinde de belirsizlik sürüyor. O halde bir alt grupta aşı bekleyenlere derhal geçilmelidir. Ya da buna bir yasal zorunluluk getirilsin ve insanlar bunu mutlaka yaptırmak zorunda kalsınlar.

        Hangi aşının ne kadar koruyucu olduğu tartışması bir yana, elimizdeki tüm aşıların bunu yaptırmayanlara göre klinik vakaları azalttığını uzmanların hemen hepsi seslendiriyor. Görüştüğüm uzman isimler aşının hastalığın klinik formunu engellemek ya da en azından hafif geçirmesini sağlamak olduğunu dile getiriyorlar.

        O halde bizim tedarik ve güvenlik denklemini sağlayabilmemiz için yerli aşıya bir an önce ulaşmamız gerekli. Özellikle bunu beklediği için aşı yaptırmayanların da olduğunu düşünürsek hayli önemli.

        Peki yerli aşıda ne durumdayız?

        Dün bu konuda birçok görüşme yaptım. Yaklaşık 3 hafta önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlığında yapılan bir toplantının ardından aşı çalışmaları iyice hız kazanmış.

        Tabii insan merak ediyor geçen bir yıllık süreçte neden bu hızlanma sağlanamadı?

        Bir firma yetkilisinin anlattığına göre 2020 Nisan ayı gibi dünyada hangi aşı çalışmaları varsa Türkiye’de de farklı kişi ve kurumlar bunlara başlamış. Ancak altyapı eksikliği, özellikle bürokratik engeller ve kimi malzemelerin dışardan tedarik sorunları yaşandığının altını çizdiler.

        Anladığım kadarıyla daha hızlı bir süreç işletilebilirmiş!

        Aşı çalışmalarının hızlanmasında, pilot üretimde ve Faz 3 çalışmalarının tamamlanmasının ardından milyonlarca doz için Sağlık Bakanlığı ve özel sektörün bir arada bu süreci planlayıp desteklemesi gerekiyor.

        İşte esas burada şimdiden sıkı bir hazırlık yapılması lazım. Üretim tesisleri, ekipman, personel vb final üretim için hazırlıklı hale getirilmeli. Kaybettiğimiz zamanı bu noktada telafi etmeliyiz.

        Şu anda TUBİTAK ve Sağlık Bakanlığının bizzat yürüttüğü olgunlaşmış 5 çalışma söz konusu.

        Erciyes Üniversitesi Faz -2 çalışmasını bitirdi, raporlama aşamasında. (Sağlık Bakanlığı)

        ODTÜ-Bilkent Üniversiteleri Faz 1’e yeni başladı. (TUBİTAK) Sanayi Bakanı Varank’ta bu kapsamda aşı gönüllüsü olmuştu.

        Haftaya Selçuk Üniversitesi’nin Faz 1 çalışması başlıyor. Ankara Şehir Hastanesi bu süreci yürütecek. Yaklaşık 2 ay sürecek. Bağımsız bir tıp hekimi komisyonunun denetimi sonrasında başarılı bulunursa Faz 2 için araştırma protokolü imzalanacak.

        Bunların dışında yine Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü bir ilaç fabrikası tarafından Faz 1 çalışması ile TUBİTAK destekli bir Adenovirüs yerli aşı çalışması söz konusu.

        Ayrıca hayvan deneyleri devam eden 3 yerli aşı çalışması daha var.

        Her bir fazın sonuçlanması için ortalama süreler göz önüne alındığında Kasım-Aralık aylarında yerli aşıyla tanışmak mümkün. Elbette her şey istenildiği gibi giderse…

        Tüm bu çalışmalarda veteriner hekimler, tıp hekimleri, biyologlar, kimyagerler hatta mühendisler disiplinler arası bir kadroyla bu iş için uğraşıyor. Uzmanlar Faz 2’den itibaren aslında aşının güvenilirliği için belirli bir veri akışının gelmekte olduğunu ifade ediyorlar. Bu sebeple Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış’ın “Çin aşısı da Faz-3 aşaması devam ederken, belli güvenlik aşamasından sonra acil kullanım ile onay almıştı. Biz yerli aşımızda da böyle bir şey olabileceğini düşünüyoruz” şeklindeki sözleri önemlidir.

        Eğer Faz 3 için Sağlık Bakanlığı'ndan gerekli izin alınabilir ve elde edilen bulgular beklendiği gibi çıkarsa yerli aşı için tarih öne çekilebilir.

        Öyle anlaşılıyor ki yerli aşıyla buluşabilmek için sonbahar gerçekçi ve iyimser bir tarih... Bu sebeple aşı sırası gelenler lütfen aşılarını olsunlar çünkü o tarihe kadar çetin bir mücadelenin içerisine girmiş gözüküyoruz.

        Diğer Yazılar