Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son bir haftada birbiriyle bağlantılı bir dizi kritik zirve gerçekleşti. Önce G7, ardından NATO, Erdoğan-Biden görüşmesi ve son olarak da Biden-Putin zirvesi… Dün, Biden ve Putin’in bir araya gelmesinden önce akıllarda kalan önemli vurgulardan biri NATO-AB ülkelerinin “düşman ülke” tanımlamasında Rusya’nın keskinleşen varlığı idi. Biden, G7 ve NATO’da yaptığı gibi Cenevre’deki görüşmeye de “ABD geri döndü!” sloganıyla gitti. Hatırlarsanız daha önce de Putin için “Katil” demişti.

        Ancak zirvenin genel seyrine bakıldığında daha ılımlı ve yapıcı mesajlar verildi. 4,5 saatlik görüşmelerin ardından yapılan açıklamalarda gelecek 6 aylık dönemde diyalog sürecinin test edileceği ortaya konuldu. Sputnik’e değerlendirmede bulunan SSCB lideri Mihail Gorbaçov, anlaşmayı olumlu bulduğunu söylerken “Rusya ve ABD liderlerinin, nükleer savaşın kabul edilemeyeceğine dönük formülümüzü doğruladıklarını görüyorum.” dedi. Gorbaçov da yıllar önce ABD Başkanı Reagan ile benzer bir zirve gerçekleştirmişti.

        Valday Tartışma Kulübü direktörü Bordachev’in görüşme hakkında önemli bir tespiti dikkatimi çekti. İki ülkenin karşılıklı büyükelçilik açma kararının ve diyalog kurma çabalarının içerden ve dışardan sabote edilebileceğini söyledi. Ona göre Biden’ın ekibi kendi siyasi kariyerleri düşünüyor. Şimdi ne olacağıyla ilgilenmiyorlar. Dört yıl içinde siyasi kariyerlerini nasıl inşa edecekleriyle ilgileniyorlar" dedi. Bu yaklaşım ABD’den Türkiye’ye yönelik açıklamalar yapan kişiler için de hatırda tutulmalı…

        Belki de en önemli somut karar nükleer silah kullanımına karşı duruş (START 3 uzatılması da) ve siber güvenlikte ortak çalışmaları yapılması kararıydı. Biden en sert ifadesini Rus lider Navalny’den söz ederken kullandı. "Ölürse sonuçları Rusya için yıkıcı olur" dedi. Putin ise adeta bu ifadeye karşılık verircesine “eğer bu zirvenin ardından ABD yeniden yaptırım uygularsa, ilişkilerde yeni bir fırsatı daha kaçırmış oluruz.

        Biden’ın konuşmasında birkaç kez Afganistan’dan bahsetmesi ve Putin’in bu konuda yardım teklif etmesi önümüzdeki süreçte bu meselenin artarak gündeme geleceğini göstermesi bakımından önemliydi.

        Türkiye’nin Afganistan’da nasıl ve hangi koşullarda bulunacağını, ABD ve ilgili NATO ülkeleri dışında Rusya’nın tavrıyla da ilişkilendirme eğilimini güçlendiriyor.

        Bu arada Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski dün bazı uluslararası haber ajanslarına yaptığı açıklamada Biden’ı ve daha ötesi Avrupa ülkelerini kendilerine gerekli desteği vermemekle suçladı. Gerekirse kedi ordularını büyütmek için çalışacaklarını söyleyen Zelenski Ukrayna’nın NATO’ya girişi konusunda net bir tarih verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Hatta dün akşam Türkiye’de sosyal medyada “Ukrayna NATO’ya üye oluyor…” haberi bir anda yayılıverdi.

        Rusya lideri Vladimir Putin, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı tek bir yükümlülüğünün Minsk anlaşmalarının uygulanmasını kolaylaştırmak olduğunu söyledi. Aslında Rusya bir süredir bunu söylüyor. Mevcut çatışmaların sebebini bir yönüyle bu anlaşmaya uyulmaması şeklinde açıklıyor. Sözü edilen Minsk anlaşmaları çatışmaları sona erdirmek amacıyla, Ukrayna, Rusya ve ayrılıkçı bölgeler (Donbass, Lugansk) arasında imzalanmıştır. Rusya, Ukrayna, Fransa ve Almanya liderleri arasında da Normandiya Formatı adıyla zaman zaman görüşmeler yapılmaktaydı.

        Bir başka çarpıcı detay ise ABD merkezli bazı haber sitelerinde Ukrayna savunma sanayine Çin’in girmek istediğinin iddia edilmesiydi. Acaba Ukrayna’da bir kopuş yaşanabilir miydi? Ukrayna tarafında Biden’ın bu meseleyi Rusya’ya karşı kullanmak için belirli bir seviyede sürdürme taraftarı olduğu algısı yerleşiyor. Ukrayna’nın NATO üyeliğinin böyle bir baskı aracı olma rolü üzerinde duruluyor.

        Diğer Yazılar