Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ermenistan’da Pazar günü yapılan seçimler bölgedeki gelişmelerin seyri açısından önemli olduğu için seçim sonucunu belirleyen etmenlerin irdelenmesinde fayda vardır. Öncelikle hemen hemen tüm anketler sınıfta kaldı. Ülkedeki yaklaşık 2.6 milyon seçmenin %49.4’ü sandık başına giderken Paşinyan’ın partisi oyların %54’üne ulaştı. Kesin olmayan resmi sonuçlara göre Paşinyan bu yeni dönemde parlamentoda anayasa değiştirmeye yetecek bir vekil sayısına (71) ulaşmış gözüküyor. Bunca problem ve ağır eleştiriye rağmen 2018’deki seçimle karşılaştırıldığında Paşinyan’ın sadece 197 bin eksik oy aldığı anlaşılıyor.

        Bu sonuca rağmen artan kutuplaşma ve ağırlaşan sorunlarla ülkedeki istikrarın sağlanması kolay olmayacak. Muhalefet bunu “Pirus zaferine” benzetti. Cumhurbaşkanı Sarkisyan bunu gerekçe göstererek ülkenin parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmesi gerektiğini açıkladı.

        Ermenistan’daki seçim sistemine göre Parlamentoya girebilmek için tek tek partilerin %5'lik barajı aşması gerekirken, ittifak olarak girildiğinde %7'ye ihtiyaç duyuluyor. Ancak aynı sisteme göre mecliste en az üç partinin bulunması gerektiğinden %5’in biraz üzerinde oy alan "Onurum Var" ittifakı meclise girmeye hak kazandı. Seçime 21 parti ve dört ittifak katılmıştı.

        Peki Paşinyan bu süreci nasıl kendi lehine çevirmeyi başardı?

        Kasım ayındaki ateşkesin ardından Paşinyan yönetimi için zor bir süreç başladı. Bir yandan askeri hezimet ve halkta meydana gelen yoğun tepki bir yandan da Cumhurbaşkanı ve Ermenistan Silahlı Kuvvetleri ile başlayan ayrışma ülkeyi yönetilemez hale getirdi. Muhalefetin de protestoları eşliğinde Mart ortasında alınan seçim kararı yeni bir yönetimin kaçınılmaz olduğu yorumlarını getirdi.

        Ancak o tarihten itibaren ülkedeki siyasi söylem ve oluşan denklem Paşinyan’ı seçim yarışında tuttu. Burada 4 madde sayılabilir:

        - Muhalefetin en güçlü adayı Koçaryan her ne kadar Rusya ile iyi ilişkilere sahip olsa da seçim sürecinde bu ilişkinin önemi ve vazgeçilmezliği konusunda ciddi bir propaganda gözlemlenmedi. Özellikle Moskova’nın bu etki imkanını Koçaryan’a verdiğini söylemek güç. Koçaryan sürekli Rus medyasına demeçler vererek açık bir destek için uğraşsa da istediğini alamadı. Gerek Dağlık Karabağ için beklenen statü meselesi gerekse Ermenistan’ın bundan sonra kollanmasıyla ilgili halkta Rusya ile yakınlaşma eğilimi dikkate alındığında bu ayrıntı önemli bir hale geliyordu. Dün akşam itibarıyla Paşinyan Rusya merkezli uluslararası organizasyonlarda işbirliğini artıracağını söylerken Rus Dışişleri Sözcüsü Zaharova “Ermenistan ile bağları daha da güçlendirmeliyiz.” açıklamasında bulundu.

        - Paşinyan'ın seçim öncesinde %30’lara ulaştığı belirtilen kararsız seçmen grubundan oy almayı başardığı görülüyor. Bu noktada aslında Paşinyan’dan daha çok muhalefete karşı duyulan korku ve belirsizliğin etkili olduğu söylenebilir. 2018’de bir tür devrimle işbaşına gelen Paşinyan’ın aldığı halk desteğinin arkasında önemli ölçüde yönetimdeki yozlaşma vardı. Bugün de karşısındaki rakipler benzer bir fotoğrafı anımsatıyordu.

        - Bir diğer avantaj da Paşinyan’ın karşı bloğundaki oyların 3 ana ittifak arasında dağılmış yani bir anlamda parçalanmış olmasıydı. Muhalefetteki bloklar daha birleşik bir vaziyette seçimlere katılsaydı en azından fark bu denli yüksek olmayabilirdi.

        - Bu üç maddenin doğal bir yansıması da Koçaryan başta olmak üzere muhalefetin aşırı özgüveni ve seçimi kazandık vurgusuydu.

        Bu sebep ve sonuç ilişkisinin merkezinde ise vatandaşın belirsizliğe ve yeni bir savaş iklimine karşı göreli bir isteksizlik duyması gösterilebilir. Pek muhtemel bu tutum yeni hükümetin Karabağ’daki sürece olan yaklaşımında irdelenecek hususlar arasında yer alacaktır.

        Diğer Yazılar