Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Üniversitelere giriş sınavı olan YKS-2021 geçtiğimiz hafta sonu tamamlandı. Öyle ama üzerinde etraflıca durulması gereken sorunlar var. Öncelikle sınavın beklentilerin aksine oldukça zor olduğu (örn.matematik) büyük ölçüde mutabık kalınan bir husus… Oysa salgın sürecinde eğitim-öğretimde büyük eksikliklerin olması ve öğrenim kayıpları dikkate alındığında sınavın içeriğinin buna uygun şekilleneceği düşünülüyordu.

        Burada en büyük etkenlerden biri 2020 YKS’de adaylar işlemedikleri konulardan sorumlu değillerdi. Üstelik geçen yıl ilk aşama için ek 30 dakika süre verilmişti. Bu yıl ek süre olmadığı gibi müfredatın da tümünden sorumlu tutuldu adaylar… Soruların yetiştirilemeyişinde içerik seçiminin yanında bu iki faktör önemliydi.

        Pek çok adayın sınav sonrası umutsuzluğa kapıldığını biliyor ve görüyorum. Yine de çok fazla karamsar olmaya gerek yok. Neticede bu bir sıralama sınavı…

        Doğrusu her yerde başlayan normalleşme süreci burada da kontrollü şekilde uygulanabilir ve zaten 3 dönemdir düzgün eğitim alamayan gençlerimizin pozitif yönü gözetilebilirdi.

        Umarım sonuçlar açıklandığında herkesin emeğinin karşılığını alabildiği bir sıralama tablosu yansır.

        Ancak öte yandan beni kaygılandıran bir başka husus var ki; o da ekonomi boyutunun tetikleyeceği ek sorunlar. En başta da belirsizlik ve umutsuzluk kaygısının artışıyla şekillenecek bir tür sarmalın ortaya çıkışı…

        REKLAM

        O sarmalda kesişen ise işsizlik/yoksulluk kıskacıdır. TÜİK’in açıkladığı Nisan ayı verilerine göre, Türkiye’de resmi işsizlik %13,9 (4 milyon 511 bin) oranında. Son bir yılda işsiz kişi sayısı 531 bin kişi artmış. Geniş tanımlı işsiz sayısı ise 10 milyon… Ve buna bir de Kısa Çalışma Ödeneğinin sona ermesiyle oluşacak dalgayı eklemek mümkün.

        Belki de en önemlisi iş bekleyen milyonların asgari ücretin biraz altında ve üstünde bir ücretle çalışmaya daha yakın olması.

        Genç işsizlik oranı ise %29,1 seviyesinde ve haliyle gençlerde gelecek kaygısı da yükseliyor. Bu durum kimi araştırmalara da yansıyor. “Gençler iş beğenmiyor…” şeklindeki birtakım yaklaşımları da münferit örneklerden yola çıkarak yapılmış ileri bir genelleme olarak görüyorum.

        İşte olayın yapısal kısmı da burada kendisini gösteriyor. Yani işverenin ihtiyacına uygun nitelikte bir aday yetiştirebilmek. Bu da eğitim sistemi açısından yıllara dayanan ve sürekli biriken başlı başına büyük bir sorun.

        Üstelik meseleye bu açıdan bakıldığında tıp, diş hekimliği, eczacılık ve mühendislik gibi iş imkanlarının görece daha fazla olduğu düşünülen bölümler açısından da düne göre daha zor bir sürecin beklediğini vurgulamak gerek!

        İşte o bakımdan gençlerin de en önemli sorunu ve birinci gündem maddesi işsizlik ve ekonomi…

        Diğer Yazılar