Diyanet İşleri Başkanı'nın sosyal medyaya yönelik açıklaması...
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş katıldığı bir çevrimiçi buluşmada genel olarak “İslam ve ahlak ilişkisi” üzerine bir konuşma yaptı. İlk bakışta gayet normal bir durum. Hatta bu başlık her saat her dakika ve herkese anlatılmalı…Çünkü ahlak yoksa diğer tüm dini gereklilikler anlamsızlaşır! Ancak Erbaş’ın konuşmasının bir bölümünde sosyal medya konusunda yapılması planlanan düzenlemeye yer verdiği görülüyor.
Şöyle bir ifadesi var: “…Bu itibarla, sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyecek yasal bir mekanizmanın ihdası ve güçlü bir bilincin inşası, ötelenemez bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.”
Öncelikle şunu ifade etmem gerekir ki; sosyal medyada sahte hesaplar üzerinden gerçekleşen saldırılar, illegal birtakım yapılanmalara yönelik olarak hızlı sonuç verebilecek düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünenlerdenim.
Fakat her düzenleme gibi burada da ölçülülük ve yerindelik ilkesi uygulanmalıdır. Hangi söz ve eylemin suç sayılacağı, buna kimin karar vereceği en önemli husus olacaktır. Yani toplumun %70’nin kullandığı bir mecranın denetimi, yine toplum yararı için ve demokrasi/özgürlükler dengesinden taviz verilmeden gerçekleştirilmek zorundadır. "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı anayasa maddesi de orada durmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın açıklamasına gelince burada iki açıdan sorun olduğu kanaatindeyim. Birincisi “tarafsızlık” ve “kapsayıcılık” ilkeleriyle faaliyet göstermesi gereken bu kurumun siyasetin keskinleştirdiği böyle tartışmalı meselelerde açıklama yapmasını doğru bulmuyorum. Zira yapılacak muhtemel bir düzenleme konusunda hem siyasi partiler hem de vatandaşlar ayrışmış durumdalar. İkincisi yapılan açıklamanın fiili olarak toplumda beklenen etkiyi vermekten uzak kalacağını düşündüğüm gibi insanların kendilerini ifade etme alanları olarak gördükleri sosyal medya konusunda daha koruyucu ve tepkisel bir tutuma sevk edebileceğini söylemeliyim.
Diyanet’in bu çerçevede yapabileceği en önemli katkı Türk eğitim sisteminde, siyaset ve iş dünyasında, kısaca tüm yaşamın içerisinde ahlaki değerlerin her şeyden daha fazla önem kazanmasını sağlamak olmalıdır. Öyle ki doğruluk, dürüstlük, liyakat, adaletli olmak, devlet malını korumak, kibirden uzak durmak, yardımseverlik, ahde vefa, emanete ihanet etmemek, liyakat vb değerlerin oluşturduğu ahlak sistemi bugün Türkiye’nin şiddetle üzerinde durması gereken konuların başındadır!
İşte böyle bir hedefe yürümek gerekirken bu anayasal kurumun iç siyasi tartışmaların dışında ve ötesinde tutulması hayati bir önem taşımaktadır.