Dün Soçi'de ne konuşuldu?
Merakla beklenen Soçi görüşmesi dün gerçekleşti. Yaklaşık üç saat süren baş başa görüşme kendisini gönüllü tecrit eden Putin’in yüz yüze ve kamuoyuna açık ilk buluşması oldu.
Türkiye'nin Rusya ile çok katmanlı ve birçok başlığı ihtiva eden ilişkileri var. Ancak karşılıklı bu ilişkilerin Türkiye aleyhine bir asimetriyle ilerlediği söylenebilir. Türkiye-ABD ilişkilerindeki sorunlar da bu anlamda Rusya'nın elini daha da güçlendiriyor.
Beklentinin oldukça yükseltildiği bu görüşmenin ardından herhangi bir açıklama yapılmadı. Haliyle "Dün aslında ne konuşuldu?" sorusundan ziyade "Neden bu konuşma yapıldı ve bundan sonra neler olabilir?" üzerinde durmak katkı sağlayıcı olacaktır.
Yine de iki ülke arasındaki ilişkilerin siyasi, ticari, ekonomik, askeri-teknik işbirliği boyutlarıyla birçok başlığı içermesi görüşmenin asıl bağlamının en acil olan konulardan müteşekkil olduğu öngörüsünü güçlendiriyor.
Yenilenmesi gereken gaz anlaşması ve İdlib konusunda çalışma gruplarının bugün itibarıyla görüşmeye başlayabilecekleri kanaatindeyim. Fakat bilhassa gaz anlaşmasındaki olası yeni fiyatlama canımızı sıkacak gibi gözüküyor.
Önümüzdeki günlerde İdlib sahasındaki hareketlilikten görüşmenin kodları daha iyi anlaşılabilir.
Bu çerçevede aslında birbiriyle bağlantılı 4 görüşme trafiğinin dün masada olan başlıkları ve dozunu etkilediği söylenebilir. Hatırlanacak olursa ilk olarak Esad soluğu Moskova’da aldı. Adeta Rusya’nın ileri uç valisi gibi karşılandı ve Türkiye’nin de dahil olduğu kimi ülkelerin Suriye’de hukuka aykırı biçimde bulunduğu iddia edildi. İdlib’deki selefi/radikal gruplara yönelik atılması gereken adımlarda ilerleme kaydedilmesi gerektiğinin de altı çizildi. Eş zamanlı olarak Dışişleri Bakanı Lavrov ve sözcü Peskov benzer açıklamalarda bulundular.
Bu arada İdlib’in güneyinde yoğunlaşan Rus bombaları dikkat çekti. Zaten son aylarda artan saldırılar “Kontrollü Çatışma” hattının kurulmak istendiği şeklinde yorumlandı.
Bir hafta kadar sonra bu kez BM Genel Kurulunda Erdoğan-Biden görüşmesinin yapılacağı beklentisi giderek yükseldi. Öyle anlaşılıyor ki birçok çabaya rağmen bu görüşme gerçekleşmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “…şu andaki gidiş pek hayra alamet değil...” diyerek ikili ilişkilerdeki vahameti ortaya koymuş oldu.
Hemen ardından Soçi’de Erdoğan-Putin görüşmesinin yapılacağı bilgisi ulaştı. Görüşme öncesi Erdoğan’ın CBS News kanalına yaptığı açıklamalar iki lider arasındaki görüşmenin İdlib’i de aşan bir stratejik derinliğe taşınacağı ihtimaline neden oldu.
Ve nihayet dördüncü görüşme haberi Biden cephesinden geldi. Erdoğan ve Biden’ın G20 liderler zirvesinde baş başa görüşme yapacakları açıklandı.
İşte bu etkileşim dünkü görüşmenin bütünüyle tamamlanmış ya da üzerinde mutabakata varılmış bir nihai görüşme olmadığı ihtimalini güçlendiriyor. Pek muhtemeldir ki Ekim ayı sonunda G20 zirvesindeki Erdoğan-Biden görüşmesi Türkiye-Rusya ilişkilerindeki stratejik çeperi etkileyecek. Bir başka ifadeyle S400 konusu başta olmak üzere Fırat’ın doğusu ve Afganistan gibi başlıklar, verilecek karşılıklı mesajlar bu görüşmenin ardından Türkiye-ABD ilişkilerinin sürdürülebilirliğini test edecek. Aynı zamanda da İdlib, yeni gaz anlaşması, Ukrayna, Kırım, Karabağ meselelerindeki Rusya'nın yönelimini belirleyecek.
Ancak bu genel kapsamında içerisinde İdlib’de gelinen durum ve daha ötede Rejimin siyasi ve coğrafi olarak alanı tahkim eden ilerleyişi Türkiye açısından yeni bir ilişki modelini ciddi ciddi irdelemesi gerektiğini işaret ediyor. Öyle ki özellikle Arap Birliğinin ve kimi Körfez ülkelerinin rejimle diyalogu başlatmaları kurulmakta olan yeni denge halinin de bir göstergesi kabul edilmeli. Askerimizin ve sınırlarımızın güvenliği bir tarafa yeni sığınmacı dalgasını önlemek ve mevcut olan Suriyelileri gönderebildiğimiz kadar gönderebilmenin yolu da ancak böyle aşamalı bir normalleşme ile rasyonel hale gelebilir.