Anayasanın ilk 4 maddesi neden değiştirilemez?
TBMM eski başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkan Vekili İsmail Kahraman’ın yeni anayasa ve anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili açıklamaları gündemimizdeydi. Kahraman’ın siyasi geçmişi ve temsil makamı dikkate alındığında atlanmaması gereken açıklamalardı.
İlk açıklamasında “Değişmez maddeler anayasaya konmamalıdır. Milletin isteği halinde değiştirilebilir.” ifadesi yer alıyordu. Bu görüş geçmişte 2013 yılı Anayasa uzlaşma komisyonunda Ak Parti’nin öne çıkardığı görüşe benziyordu. O dönem değilştirilemezlik konusunda tümüyle ilk üç madde değil de içindeki bazı ifadeler için bu tartışma yapılmıştı.
Kahraman önce anayasada değiştirilemeyecek maddeler olmaması gerektiğini ve dindar bir Anayasa yapılması talebini seslendirdi. Ardından bir TV yayınında sözlerinin çarpıtıldığını söyleyerek bunu kast etmediğini ifade etti.
Bu köşeyi takip eden okuyucularımız hatırlarlar ki daha önce farklı tarihlerde bu meselede kaleme aldığımız yazılar oldu.
Çünkü hepinizin bildiği üzere anayasalar devletin kuruluşunu, devlet-vatandaş etkileşimini ve kişilerin temel hak ve hürriyetlerini belirleyen düzenin çerçevesidir. Diğer tüm yasalar onun sınırlarında şekillenir, Anayasa Mahkemesi o çerçeveyi esas alır ve devleti yönetenler onun sınırlarında kalmak mecburiyetindedir!
O halde bu vesileyle konuyu bir kez daha irdeleyelim.
İddia edilenin aksine dünyadaki anayasalarda değiştirilemeyecek maddeler bir çok ülkede yer almaktadır. Bu yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum değildir.
2016 yılındaki bir çalışmaya göre (Tögel, A., 2016) 43 ülke anayasası üzerindeki incelemede 19’unun anayasalarında değiştirilemeyecek maddeler barındırdığı ve bunun 11’inin “Hükümet şeklinin Cumhuriyet olmasıyla” ilgili olduğu ortaya konulmaktadır. Diğerlerinde üniter yapı, bireysel ve demokratik haklar, kuvvetler ayrılığı vb maddeler öne çıkmaktadır. Fransa, Almanya, İtalya, Norveç, Yunanistan, Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Tunus bu ülkeler arasındadır.
Eski anayasalarımız içinde yeni Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasası olan 1924 anayasası değiştirilmesi yasaklanmış maddeye yer vermiştir. Birinci maddede yer alan “Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu” ibaresinin değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceği hükmolunmuştur. Öyle ki uzun yıllar mutlak monarşinin ardından saltanatın kaldırıldığı genç Cumhuriyetin gelecek nesillere taşınması bu madde ile adeta dünyaya duyurulmuştur. Üstelik o tarihte TBMM’deki görüşmeler sırasında tıpkı bugün olduğu gibi diğer bazı maddelerin de değiştirilmesinin yasaklanması gündeme gelmiş, fakat bu istek çoğunluk tarafından kabul görmemiştir. Yine de 1928 yılında Anayasadan din ibaresinin çıkarıldığını ve 1937’de laiklik ilkesinin konuşlandırıldığını hatırlatmak gerekir.
Ardından 1961 anayasasında da bu hükme ilişkin değiştirilemezlik kaidesi korunmuş ve Atatürk’ün yaklaşımının sürdürülmesinden yana tavır alınmıştır. Yine de o tarihte Temsilciler Meclisinde bu hükmün Cumhuriyetin temel niteliklerini de kapsaması gerektiği yönünde yoğun tartışmalar yaşanmıştır.
1982 anayasasında gelindiğinde ise önce Danışma Meclisi sonrasında Milli Güvenlik Konseyindeki tartışmalar sadece ilk madde değil devletin temel niteliklerini belirleyen 2. Madde, Bayrak, Marş ve Başkenti içeren 3.maddenin de değiştirilemeyeceğini 4. Maddenin lafzına büründürmüştür. Tabii başlangıçtaki temel ilkeler de buna dahildir.
Buradan hareketle mevcut anayasamızdaki değiştirilemeyecek maddeler birdenbire oluşmamış, belirli bir birikimle ve gelecek kaygısının bütünlüğünde bugüne taşınmıştır. Bu maddelerin ruh ve lafzının temel olarak korunması Türkiye Cumhuriyetinin bekasını ilgilendirmektedir.
Ve bana kalırsa her şeyden önemlisi bir devletin anayasasındaki değiştirilemeyecek hükümleri belirleyen yegane merci milletin ta kendisidir. Millet anayasanın, cumhuriyetin ve onun niteliklerinin vazgeçilmez muzaffer koruyucusudur. Kimse ona rağmen bir iş yapamaz, yapmaya da kalkışamaz...